ANNE - ÇOCUK

Sezaryen doğum riskli...

Sezaryen doğum hem anne hem bebek açısından riskli.
 
   
 
 
     
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Yurdakök, sezaryenle doğum yapan kadınlarda ölme riskinin, normal yoldan doğum yapanlardan 2-3 kat fazla olduğunu söyledi.

Yurdakök, yaptığı açıklamada, sezaryenin basit bir ameliyat olmadığını ve bu yöntemle yapılan doğumun, yeni doğan bebeğin sağlığını önemli derecede etkileyebileceğini belirti.

Tıbbi bir zorunluluk olmadığı sürece normal doğumun tercih edilmesinin anne ve bebeğin sağlığı açısından daha iyi olduğunu ifade eden Yurdakök, sezaryenle doğum yapan kadınlarda ölme riskinin, normal yoldan doğum yapanlardan 2-3 kat fazla olduğunu kaydetti.

ABD’de tıbbi bir neden olmaksızın sezaryenle doğum yapmak isteyen gebe kadınlardan her yıl yaklaşık 140’ının yaşamını yitirdiğine dikkati çeken Yurdakök, "Normal yolla doğum yapan kadınlar kısa süre içinde kalkıp dolaşabilmelerine karşılık, sezaryenle doğum yapanlar karın ameliyatı geçirdiklerinden hemen beslenip su içemezler. Yara enfeksiyonu ve şiddetli ağrı gibi komplikasyonlar gelişebilir, bağırsaklara ve mesaneye yapışıklıklar, sonraki gebelikte plasentanın tutunmasıyla ilgili sorunlar görülebilir" dedi.

"BEBEK AMELİYAT BIÇAĞI İLE YARALANABİLİR"

Sezaryenle yapılan doğumun bebek üzerinde hiçbir yan etkisinin olmadığı yönündeki düşüncelerin yanlış olduğunu belirten Yurdakök, sezaryenle doğan bebeklerin yüzde 1.5 oranında ameliyat bıçağı ile yaralanma riski ile karşı karşıya kaldığını kaydetti.

Anneye verilen anestetik maddelerin de bebeğe geçtiğini vurgulayan Yurdakök, ameliyatın uzun sürmesi halinde bebeğin bu ilaçlardan daha fazla etkileneceğini ve beynindeki solunum merkezlerinin baskılandığı için oksijensiz kalacağını söyledi.

Yurdakök, şöyle devam etti:

"Normalde bebek rahim içinde iken akciğerleri sıvı ile doludur. Bu sıvı akciğer hücreleri tarafından yapılır. Doğum eylemi başlayınca bebeğin vücudunda salınan özellikle adrenalin gibi maddelerin etkisiyle akciğer sıvısı salgılanması durur, emilimi başlar. Normal yoldan doğan bebekte göğüsün sıkışmasıyla akciğerlerdeki bu sıvının yarısı dışarı atılır, geri kalan yarısı ise akciğerlerde emilerek temizlenir.

Sezaryenle doğan bebeklerde göğüste bu şekilde sıkışma olmadığı için doğumdan sonra akciğerlerde emilerek temizlenmesi gereken sıvı miktarı daha fazladır. "Yaş akciğer" dediğimiz bu durumda bebeğin akciğerlerindeki hava alış verişi bozulmuştur, bebek soluk alıp verirken zorlanır, hızlı hızlı nefes alır verir."

"39 HAFTADAN ÖNCE DOĞUM YAPILMAMALI"

Sezaryenle doğan bebeklerde doğumdan sonra akciğerlerin uyumunda gecikme olduğuna işaret eden Yurdakök, bu durumun özellikle anne ağrı çekmeden doğuma alınan bebeklerde görüldüğünü söyledi.

Yurdakök, sezaryenle doğanlarda akciğer sorunlarının sıklığının normal yolla doğanlardan 5-6 kez fazla olduğunu belirterek, anneleri doğum ağrıları çektikten sonra sezaryenle doğan bebeklerde bu oranının yarı yarıya azaldığını kaydetti.

Bu durumu önlemek için, gebeliğin 39 haftası tamamlanmadan tıbbi bir neden olmaksızın sezaryenle doğum yaptırılmaması gerektiğini ifade eden Yurdakök, "Gebelerin doğum ağrıları çekmesine izin verilmeli" diye konuştu.

"İLK EMZİRME 1 SAAT İÇİNDE YAPILMALI"

Sezaryenle doğum yapan annelerin anestezinin etkisinde oldukları için ilk dakikalarda bebeklerini emzirmekte güçlük çektiğine de dikkati çeken Yurdakök, doğumdan sonraki ilk 15 dakikanın bebek ile anne arasında ruhsal ilişki açısından da çok önemli olduğunu söyledi.

Bebeğin, göbek bağı kesildikten hemen sonra, annenin memeleri üzerine yatırılmasının anne ile bebek arasındaki ruhsal bağın gelişmesini sağladığını ifade eden Yurdakök, şunları kaydetti:

"Böylece annenin sütü erken ve bol gelir. Sağlıklı yeni doğan bebekler, herhangi bir yardım yapılmasa bile, sürünerek memeye yaklaşır ve emmeye başlar. Meme başlarının ve etrafının süt veren annelerde koyu olmasının nedenlerinden birisi bebeklerin daha iyi görebilmesini sağlamaktır. Ayrıca buradan salgılanan bazı maddelerin kokusu da bebeği memeye çeker."

İlk emzirmenin mutlaka en geç bir saat içinde yapılması gerektiğinin altını çizen Yurdakök, bebeğin emmeye en istekli olduğu dönemin geçmesi halinde, bebeğin uzunca bir süre isteksizlik göstereceğini belirtti.

Yurdakök, annenin ilk sütünün miktarının az olduğu düşünülerek şekerli su veya mama gibi yapay besinlerin verilmemesi uyarısında bulunarak, "Eğer gıda takviyesi yapılırsa bebeğin açlığı gider. Bebeğin bir kez biberonla beslenmesi, daha sonra annesinin memesini emmesini zorlaştırır" dedi.

Anne sütünün ilk besin olarak alınmasının, bebeği hem mikroplara karşı koruyacağını hem de bağırsaklarında normal bakteri topluluğunun yerleşmesini sağlayacağını belirten Yurdakök, şunları kaydetti:

"Bu bakteriler hem sindirimin normal bir şekilde yapılabilmesini sağlarlar hem de bazı vitaminler gibi besin öğelerini yaparlar. Ana rahmindeki bebeklerin bağırsaklarında hiç mikrop yoktur. Normal yolla doğan bebek önce annesinin doğum kanalındaki, sonra da anüsünün etrafındaki bağırsak bakterileri ile temas eder.

Bebeğin annesinin sütünü emmesi de bu bakterilerin bağırsaklarında daha çabuk çoğalmalarını sağlar. Sezaryenle doğan bebekler, annenin bu bakterileri ile karşılaşmadıklarından, bağırsak floraları daha çok çevreden gelen bakterilerle gelişir. Bu mikroplar da bebekte ağır hastalıklara neden olabilir."

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>