Kadınlar doğuştan daha dayanıklı ve güçlü doğarlar diye bir algı var. Bu her anlamda güç. Bu güç bizleri hem evde, hem işte, hem sosyal ortamda, hem çocuklarımızın hayatlarında, hem eşinize olan desteğinizde, hem ailenize karşı olan çabalarınızla her alanda aktif olmamızı sağlıyor.

Öyle bir dayanıklılık ki, sabah erkenden kalkmak, işe gitmek, işten dönüşte alışveriş yapmak, eve döndüğünde çocuğun ile ilgilenmek ve yemek pişirmek, kimi gün akşam misafirlerine birgün önceden ve eve dönüşte hazırlanmak, yemeği hazırladıktan sonra çocuğunu yedirmek, oyun oynamak, onu uyuturken ise uyuya kalmak… Ve bu söylediklerim içinde işe gidiş geliş zamanlamasında trafikte araba kullanmak, aileler ile ilişkiler günlük takip etmek ve halletmek zorunda olduğunuz konular ve ofis zamanlaması içinde yaptığınız iş, diğer koordinasyon dahil değil. Bunları yazarken korktum ve yoruldum. Ama nedense her gün yaparken farkında bile olmuyoruz.

Kadınların bu güçlerinden ileri gelen bir annelik ve liderlik vasfıda var. Doğuştan yönetici ve lider oluyor kadınlar, çünkü hayatlarının filozofisi bu. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Çağlayan'da yaşanan geniş topluluğun sonucunun sebebi de buydu. Kadınların bu yüzden inandırıcılıkları, koordinasyon yeteneği ve sonuca ulaşmadaki başarıları daha etkin oluyor. Bizler için bunu yapabilmek gayet normal ve mümkün. Çünkü kağıt üstünde mümkün görülmeyen o kadar çok şeyi ekstra çabasız mümkün kılıyoruz ki.

Burada tezat olan şey hem lider, hem yönetici olmak ama bunların uygulamalarını da yapan tek kişi olmamız. Hem liderlik yapıyoruz, hem kurguluyoruz, hem uyguluyoruz. Biz bunu hep yapıyoruz.

Hülya Sezar Deniz