KÖŞE YAZILARI | ANIL ATALAN

Haydi Yaz Yaz Yaz:

Gül Gül Güneş ve Bahar diye bir kız... (Anıl Atalan)
 
   
 
 
     

Bugün sabah kendimi hayatla havalandırdım. Gözlerimi açtım, ışığa baktım, “Gül Gül” lakaplı Güneş’in bize pek bir cömert davrandığını fark ettim.

Gül Gül Güneş aslında bunu yapar bazen, ellerini bir açar herkesi ışığa boğar, aslında genel olarak pek de pinti sayılmaz. Ama bence bu cömertliği bize yakınlığından kaynakçı. Gözden ırak, gönülden ırak tanıdıklarına aylarca uğramadığı da olur. Bizeyse çat kapı gelir, canı sıkılır gider. Öyle samimidir ilişkimiz. Gül Gül’den öğrendiğimiz gibidir zaten bizim de misafirliklerimiz. Çat kapı ve gül gül güleryüzlü, biraz da ışıklı ve sıcak. Diğer uzaktan tanıdıklarında yoktur bu çat kapı dostluklar ve sıcak sıcak sıcaklıklar bizdeki kadar. Bence Gül Gül bu yüzden bir matematikten, bir yıldızdan, bir güneş’ten daha fazlası.
Neyse ne diyordum...
Güneş diyordum.

Bugün sabah kendimi hayatla havalandırdım. Gözlerimi açtım sonra da pencereyi. Dışarıda hep erkenci günün kondisyonu sağlam sesleri.. Camı açmamla birlikte içeriye Bahar adında bir kız girdi. Bisikletini kenara çekti. Her sene olduğu gibi yeniden tanışıyormuşcasına birbirimize fazladan neşeyle gülümsedik.

Ben ona “yüzün çok tanıdık geliyor” dedim yine,
o da bana “buraların yabancısı değilim” dedi.



Sonra geçen senelerde de tanıştığımızı hatırlayarak gülmeye başladık. Aslında bir bakıma çok da şaşırtıcı Bahar gibi bir kızı her defasında unutabilmem. Bence bu, sene de sadece bir defa uğramasıyla alakalı. O, Gül Gül gibi çat kapı değil ne yazık ki. Ama yine de çok sıcak kanlı, bir o kadar da havalı. Saçları arkasında at kuyruğu, kendisi taptaze, pembe, yeşil, sarı. Çokca da mavi.

Bugün sabah kendimi hayatla havalandırdım. Saçlarımdaki yağmuru çamuru yıkadım, sonra da güneşte kurumaya bıraktım. Bahar’la balkonda Türk kahvelerimizi içerken ordan burdan lafladık. Gül Gül Güneş sıkça lafa girdi, sonra da gözlerimin içine. Dedikodu yaptık, bol bol da güldük. Deniz’i çok özlediğimden bahsettim Bahar’a. Bahar da muzipçe gülümseyip aşk dolu buluşmamıza üç vadeden az kaldığını söyledi kahve fincanlarımızı fal için kapatırken.

Fallarımıza baktık, yalandan bir şeyler söyledik. Lafladık durduk, kollarımızı balkondan aşağı sallandırdık, kemiklerimize gül gül masajı yaptırdık, yaptırdık ki onlar da anlasın baharın geldiğini. Çiğdem çitlettik, çöplerini bazen aşağıya bıraktık, bazen de avcumuzda biriktirdik. Öylesine, öylece uzanıverdik kendimizin içine.

İnce hırkalarımızı ince ince üstümüze aldık akşama doğru.
Ben Bahar’a ona buna selam söyle dedim pencereden uğurlarken. Sonra koşarak balkona gittim, el sallamaya devam etmek için. Su filan mı döksem arkasından diye düşünürken, Bahar bir şey unutmuş olacak ki, tekrar penceremden içeri girdi, elinde iki beyaz poşetle, sonra gülümsedi ve “az kalsın unutuyordum, bütün bir sene bunları beklediğini” diyerek bana uzattı elindekileri. Sonra bisikletine binip aceleyle gidiverdi.

İki beyaz poşeti açtım hemen arkasından. Mis gibi çilek kokusu burnumda, ağzımda yemyeşil eriğin burukluğu içimden saymaya başladım yine; ilkbahar, yaz, sonbahar, kış, ilkbahar, yaz, sonbahar, kış, ilkbahar, yaz, sonbahar, kış,
Sonra
yine, yeni, yeniden ilkbahar,…. : )

P.S: Görsel --Prada 2011 Spring Summer eyewear-- Marc Gutierrez illüstrasyonu.


ANIL ATALAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>