KÖŞE YAZILARI | GÖKÇE KURTOĞLU

Medya ve Toplum İlişkisi

Tarihin her dönemin medya, toplumu; iktisadi, siyasi ve sosyal anlamda yüksek oranda etkileyen bir güç olmuştur. (Gökçe Kurtoğlu)
 
   
 
 
     

Tarihin her dönemin medya, toplumu; iktisadi, siyasi ve sosyal anlamda yüksek oranda etkileyen bir güç olmuştur. Bununla birlikte iş etiği problemleri ortaya çıkmış olsa da bu, Osmanlı döneminden beri süregelen bir durumdur. O dönemlerde de hükümdarlar, kendilerini öven, belli kesimlere hitap eden gazeteler çıkarmış, halkı bu şekilde etkilemeye çalışmıştır. Yani her dönemde ve iktidarda medyanın toplumun üzerinde etkisi tartışılmayacak kadar açık bir konudur.

Bu duruma örnek olarak gösterebileceğimiz birçok şey vardır elbette. Ama en somut örneği siyasi anlamda görmek mümkündür. Birçok siyasi parti, günümüzde seçim çalışmalarını medya sayesinde yapmakta, halk desteğini medya yoluyla almaktadır. Yapılan anketler kitle iletişim araçları sayesinde halka duyurulmakta, toplum bu şekilde yönlendirilmektedir.

Bir diğer örneği ise televizyon programcılığından almak mümkündür. Tabir-i caizse “tutan” programlar, diziler ve oradaki karakterler halkı ciddi anlamda etkilemekte ve hatta bu durum bazen psikolojik sorunlara dahi yol açabilmektedir. Mafya sempatizanlığı yapan dizileri izleyen çocuklara “İlerde ne olmak istiyorsun?” şeklinde sorulan sorulara cevap olarak dizinin silahlı başkarakterinin adını verilmesi bu durumun en çarpıcı ispatıdır.

Günümüzde popülerliğini gittikçe arttıran sosyal paylaşım siteleri için medyanın bir kolu demek son derece yanlış olsa da “medyanın beslendiği damarlardan biri” şeklinde yapabileceğimiz tanımla, medyanın ne kadar büyük kitlelere ulaştığını görebiliriz.

Tabi ki medya toplumun üzerinde bu kadar etkili olunca, ülkedeki her türlü gerginlik havasını da medyanın üzerine yığmak kaçınılmaz olacaktır. Ancak bu doğru değildir. Evet, medya halkın yüksek kesimi etkisi altına alan bir olgudur ancak siyasi, askeri veya başka konularda ülkede oluşan sıkıntılı havanın tamamını medyaya yormak, medyayı taraf haline getirmeye çalışmak halkın güvenini sarsmaktan başka bir işe yaramaz. Bu durumu Ali Kırca’nın şu sözleriyle özetlemek de mümkündür;

“Bir dönem medyada etkili olduğu öne sürülen "gerginlik politikaları" nın tüm sorumlusunun sadece "medyanın kendisi" olduğunu söylemek mümkün olabilir mi? Ya da ülkenin ve dolayısıyla medyanın içine sürüklendiği gergin ve "anormal" ortamın sorumluları arasında ilk sırayı "siyaset aktörleri" nin almadığını kim söyleyebilir? Medyanın yaşananların aynası olmaktan başka rolü olmadığını da! (…) Kabul etmek gerekir ki; medyanın aynası da hep "düz" bir ayna olmamıştır… Özellikle "Güneydoğu ve İslamcı-laik" çatışmasını aktarırken; herkesin durduğu yere göre, topluma kimi zaman "bozuk ve çarpıtılmış" görüntüler yansıtılmıştır, tamam; Lakin hiçbir zaman o görüntülerin ve o fotoğrafın "asıl" sebebi olmamıştır…”
ALİ KIRCA: 08/01/2004


Evet, Ali Kırca’nın buradaki sözleri konuyu gayet net bir şekilde özetlemektedir. Ama ben konuşmada özellikle bir cümleye dikkat çekmek istiyorum; “…Medyanın içine sürüklediği gergin ve anormal ortamın sorumluları arasında ilk sırayı siyaset aktörlerinin almadığını kim söyleyebilir? Medyanın yaşananların aynası olmaktan başka rolü olmadığını da…” Burada da belirtildiği gibi medya yaşananların aynasıdır. Tabi ki bu aynanın her zaman düz olması beklenemez, medyada zaman zaman inandığı kesimin veya düşüncenin taraftarı olur. Ancak bu durum yayın politikası haline getirildiği vakit “yandaş medya” kavramı açığa çıkar. Unutulmamalıdır ki, yanlış olan medyanın görüşlerini öne sürmesi değil, bu görüşleri gerçek dışı belgelerle ortaya sürerek halkı yanıltmasıdır.

Medyanın halk üzerindeki yüksek etkisi de düşünüldüğünde bu durum halkı yanlış yönlendirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Bunun sonucunda toplum içinde karışıklıklar boy gösterecek, iç huzur tehdit altına girecektir.

Kısacası, medya geçmişten beri toplumu etkileyen bir öğedir ve medyanın bu etkisinin doğru kullanılması gerekilmektedir. Bunun için “medyacı” dediğimiz kesimin yaptığı mesleğin bilincinde olması ve yazdığı, söylediği her cümlenin halk üzerinde yüksek etkiye sahip olacağını bilmesi gerekir. Unutulmamalıdır ki halkın medyadan başka haber alabileceği kaynak yoktur ve “bilgi kirliliği” halkı yanlış yola sürükler. Medya halkın gözüdür, ve bu göz sadece gerçeği gördüğü, yalanla karartılmadığı sürece “gerçek medya anlayışı” hakim olacaktır…


GÖKÇE KURTOĞLU
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>