ÇIPLAK
Kalbinin astarı yırtlınca ortaya çıkar hüzünler tüm çıplaklığıyla.
Ve sonra batmaya başlar üzerinde yürüdüğün taşlar yavaş yavaş.
Saklıyorsan kendini, sen olmayanın ardında, gerçekler susar, itiraflar siner korkularından.
İnkarların dost olur kalleşlerle sahici değilsen bu hayatta.
Her şeyi söylemek bütün çıplaklağıyla, yalnız bırakır uzuvlarını ayazın puslu bıçaklarıyla.
Çabuk geçer uzun gibi gözüken huzur dolu zaman, attığın sevinç çığlıkları kaybolup giderken gökyüzünde…
Yalanlar damarlarını parçalarken zehiriyle, rüyalar cevap bulduğun tek yerdir içine aşkla daldığın.
Çünkü sadece rüyadaki sayfalara yazabilirsin kendini özgürce , sonra zevkle oynarsın uyanana kadar.
En tatlı yalan bile gerçeklerden daha sıra dışı gelir kulağına orada.
Sonsuza kadar uçtuğun, kanatsız mucizeye döner bedenin,bu umut son çaren gibidir açamadığın kapıların önünde gözyaşı döküyorsan.
Zor açılan kilidin bile dili bir seferde çözülür de, kalbin dilini konuşturamazsın,
ona gerçekten sevdiğini inandırmadan.
İçine ağır ağır aktığın kadının, kulağına fısıldadığın sözlerle başlar her şey.
Üzerindekileri çıkartıp yatağa uzanmak değildir onunla tek vücut olmak.
Ruhunu soyup, göz yaşlarıyla dökemediği çırılçıplak gerçekleriyle sevişebiliyorsan, üzerindeki çelik zırhı bile parçalayarak…
Aşkın ispatına uzanan o kutsal basamaklara bir adım daha yaklaşmışsındır.
Korkusuzluğun adı, kafatasında eriyen mermiyken cahillerin gözünde,
günahların en büyüğüyle bile, sonsuz bir sır gibi saklayabilmektir onu aşk,
ecel çanlarının çaldığı son güne kadar, bir başka boyutta sevebilmektir onu aşk.
Murat
mdinde@gmail.com
Bebek
MURAT DİNDE
YAZARA E-POSTA GÖNDER