Anlatılmamış hatıraları seriyorum masanın ortasına sıra sıra, yeşil örtünün üzerindeki iskambil kağıtları gibi.
Zamanı gelip okumak istediğinde, tozlu rafların arasındaki dar sokaklarda sıkışmasın diye narin ellerin.

Fluğ bir yüz gelip yanıma, götürüyor beni geçmişe zaman zaman.

Ardıma bakmasam da, sahte soluklarla dolu şehvetli bir gecede bile tıkanıyorum,
mutluluğa ulaşamadan.
Hayatıma giren ziyaretçilerin bıraktığı tatlar, daha kim olduklarını anlamadan eriyip yok olurken, tekrar yola çıkıyorum aradığımı bulma umuduyla.
Bulduğumu sandığım umut, sırlarımı örter gibi gözükse de arasından sızan ışık,
tekrar karanlık başlangıçlara döndürüyor gözlerimi.

Karmaşık adreslerin ıssız sokaklarından çıkmak için sana anlatıyordum kendimi.
Gözlerini bana vermediğin bir saniye bile, yumruk olup parçalıyordu yüzümü…
Suçum, sana değer mi ? vermekti yoksa aldığın her nefesi yine kendin için harcayacağını bilmemek miydi ?

Avuç dolusu yalanlarla dolu tohumları serpsem de uçsuz bucaksız bozkırlara,
üzerinde biten yeşillikte ne kadar ? koşabilirdin o yalanlarla…
Dünya üzerinde dönen hayalleri umursamadan yoluna devam ederken,
sıra bize gelmeden seni de alıp firar etmek istiyordum uzaklara.

Bir tadımlık mucize ve avuç dolusu sevgiyle çıkmaya hazırdım yola.
Cesaretimin ayak izleri daha tutkulu, daha keskindi diğerlerinin kararsızlığı yanında.

Başkalarının küçük cennetlerinin tuzağına düşmek, ölmeden ölmekti.
Alçaklığın resmini çizmeye çalışırken bazıları, o kusursuz vücudunun üzerine.

Benim ne emir cümleleri kurmaya ne de gece kabuğunu daha güneşin üzerinden
sıyırmadan, gözlerini açmaya hakkım vardı.
Soğuk ellerine dokunduğumda, yüzündeki kış taneleri nasıl ılık bir yaz sabahına dönüyorsa, aradığın mevsimi bulman için yalnız kalmak istediğinde,
kokunu bile içine çekmeden, içindeki kadınla baş başa bırakmalıydım seni…

Hatalarına takılıp düşerken kırmızıyı , doğrulup tekrar koşmaya başlarken
yeşilin ne demek olduğunu öğrenecektin.

Tek başına kaldığını zannetsen de tüm bunlar olup biterken, cesaretin anahtarı paramparça bile olsa elinde.
Fısıldadığında

MURAT DİNDE
YAZARA E-POSTA GÖNDER

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >