Konusunu zaten duymayan kalmamıştır hele ki sinema ile az çok ilgilenenler arasında. Zira Black Swan henüz ülkemizde gösterime girmeden izlendikçe izlenir, tavsiye edildikça edilir oldu. Natalie Portman'ın başarılı oyunculuğunu geçerek- bence Oscar için güçlü bir aday olmanın ötesinde alacak- filmin incelikli bir insan psikolojisi işlemesi, bu derece başarılı analizlerde bulunması benim en ilgimi çeken kısmı oldu. Psikoterapi ile az çok ilgilenmiş ya da ilgi duydukça okumaya çalışmış biri olsam da Nina'nın ne tür bir kişilik bozukluğu olduğunun teşhisi bana düşmez ancak bence etrafımızda Nina olmaya ramak kalmış öyle çok genç insan var ki... Zira duyguların bastırılmasının "normal" aksinin "anormal" sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. El ele tutuşanların ayrıldığı, polis tarfafından uyarıldığı, yasaklar diyarı...Bir devlet yetkilisi, Bülent Arınç "Hayat alkol ve seksten ibaret değildir" derken Cem Yılmaz ona "mitoz bölünelim o zaman" yanıtı verirken, Başbakan Erdoğan "Tıksırana kadar içiyorlar" derken insan Nina'ya benzemesin de kime benzesin? İnsan kara tarafını görmezse sağlıksız beyaz kuğular yetiştirir işte böyle. Nina'nın annesinin kızını oyuncaklar içinde altın kafeste tutması ne kadar sağlıklı bir durumsa, kişilerin özgürlüklerini kısıtlamak da aynı ölçüde sağlıksızdır. Neticede özgür kalmayan, bırakılmayan taraf sonunda patlar iş Nina'nın yaptığı gibi kendini aksinle yaralamaya dahi varabilir.
Siyah Kuğu'dan hisse: Zaten ülkem uluslararası alanda ergenliğini tamamlayamamış bir ülke olarak nitelenirken, bari bireylerimiz erişkin- adult- olabilse, oldurtulabilse her mevzuyu ak- kara çerçevesinde tartışırken.
ÖZÜM ARZIK
YAZARA E-POSTA GÖNDER