MODA SEKTÖRÜNDE NEDEN BIR MARKA YARATAMIYORUZ?
Fransızı, İtalyanı, Amerikalısı derken Lübnanlı modacıların önlenemez yükselişine tanık oluyoruz son günlerde. Orta Doğu’nun masal prenseslerine layık tasarımlarıyla Lübnan asıllı modacılar şu an dünyanın en iyi modacıları haline geldiler.
Yatıp kalkıp tekstiliyle övünen biz ne yaptık peki? Moda dünyasında kaç tane marka yaratabildik? Hüseyin Çağlayan, Atıl Kutoğlu, Erdem Moralıoğlu, Dice Kayek, Yazbükey, Emre Ertürk, Bora Aksu’yu ne kadar içselleştirebildik? Bu isimler yurtdışında kendi çizgilerini yaratıp isimlerini başarılı bir şekilde duyururken biz onlara yeterince sahip çıkabildik mi?
Bugün sadece Mavi Jeans’ren bahsedebiliyorsak, durumumuz oldukça vahim bir tablo çiziyor, bunu kabul etmek lazım. Her zaman çokkültürlülüğümüzle, yerel öğelerimizle övünüp dururuz; ama bu değerleri yurtdışına tanıtmayı da onlara sahip çıkmayı da bir türlü beceremeyiz. Hüseyin Çağlayan ve Erdem Londra Moda Haftası’nda büyük alkış alırken, Dice Kayek ve Dilek Hanif Paris Moda Haftası’nda övgülere layık görülürken göğsümüz kabarır; ama sadece kabarmakla kalır, gerisi teferruat.
Lübnan’ın bundan on yıl öncesine kadar Elie Saab’ı, Reem Acra’sı, Zuhair Murad’ı, Georges Chakra’sı, Basil Soda’sı var mıydı? Lübnan’dan daha fazla kültürle içiçe olan biz, kendimizi ifade ediş biçimleri yaratamadığımızdan ve düşünce/eylem tembeli olduğumuzdan değerlerimizi uluslararası platformda değerlendiremiyoruz. Genç modacıların önünü açmıyoruz, yeterli eğitimi veremiyoruz. Buna bağlı olarak, kendini geliştiremeyen genç tasarımcı adayları çareyi yurtdışına kaçmakta buluyor. Bu gençler yurtdışında isimlerini duyurmaya başladıklarında da bütün başarıyı kendimize atfediyor; ama buna rağmen hiçbirşey yapmıyoruz. Oturduğumuz yerden konuşmak kolay geliyor, ahkam kesip elini kolunu sallamamak tam da bize özgü birşey.
Türk modasının yeni bir soluğa ihtiyacı var. Koltuklarında oturup konumlarını koruma amacında olan sosyetik birkaç modacıyla bu işler yürümez. Kendi tasarımını kendi yapmayan, şöhretine güvenip stajyer modacı adaylarının tasarımlarını kendisininmiş gibi sunan modacılardan da bir silkinmek lazım. Bakış açımız geniş olmadıkça ve içimizdeki çürükleri temizlemedikçe düze çıkamayız. Eleştirel fikirlere karşı geliştirdiğimiz dogmatik anlayışı da bir an önce bırakmayı öğrenmeliyiz.
Ah bir silkinip kendimize gelebilsek, kendimizi her anlamda tanımlamayı bir öğrenebilsek! At gözlüklerimizi çıkarıp dünyayı tüm bileşenleriyle bir algılayabilsek; değil moda, bütün sektörlerde şaha kalkarız.
Bu ayki yazım diğer aylara nazaran biraz “sert” kaçtı, farkındayım. Bundan tam bir yıl önce yine böyle bir yazı kaleme almıştım. Bazen insan kendini tutamıyor, düşünce silsilesi içinde farklı boyutlara geçebiliyor. Mazur görün artık.
Simge Kurban
simgefashinn@gmail.com
SİMGE KURBAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER