SAĞLIKLI YAŞAM

Ne olur bana yardımcı olun beynimi başkaları yönetiyor.

Bundan böyle her canınız sıkıldığında “Depresyondayım” demekten vazgeçin. Bize gelen şu imdat çığlığını dinleyin...
 
   
 
 
     
Bundan böyle her canınız sıkıldığında “Depresyondayım” demekten vazgeçin. Bize gelen şu imdat çığlığını dinleyin ki, depresyonun ne menem bir bela olduğunu hissedin: “Sanki beynimi başka birileri yönetiyor

Ölümcül bir hastalığa yakalansam da kurtulsam. Ne olur bana yardım edin!” Şimdi söyleyin; siz hâlâ kendinizi depresyonda mı sanıyorsunuz?

Selamlar... Hocam bende depresyon sorunu var ve çok korkuyorum. Aklımı yitireyim ya da amansız bir hastalığa yakalanayım da kurtulayım... Bir gün gazetede bir kadın diyordu ki, beynimi başkaları yönetiyor. Ben de psikolojik olarak bu sorunla uğraşıyorum. Sizce bu anlattığım şeyler gerçekten başıma mı gelmiş, yoksa depresyonun belirtileri mi? Bu sorundan nasıl kurtulurum? Ne olur bana yardımcı olun!

Depresyonun, önde gelen belirtileri duygusal çökkünlük ve/veya ilgi-istek kaybı olmak üzere, kişinin duyuş, düşünüş ve davranışlarının bütününü etkileyen, ayrıca bir dizi ruhsal ve bedensel semptomun eşlik ettiği bir duygudurum bozukluğudur. Yoğun sıkıntı, isteksizlik, sinirlilik, tahammülsüzlük, evham, karamsarlık, değersizlik ve suçluluk hisleri, hayattan ve daha önce zevk aldığı şeylerden (kitap okumak, müzik dinlemek, elişi yapmak, dostlarla buluşmak vs.) zevk alamama, cinsel isteksizlik gibi belirtilerin yanı sıra, ileri olgularda yaşamına son verme düşünceleri gibi belirtilere depresyonda sıklıkla rastlanır. Uykusuzluk veya aşırı uyuma gibi uyku sorunları, iştahsızlık veya çok yeme gibi iştah ve buna bağlı kilo düzensizlikleri, enerjisizlik, halsizlik, hareketlerde, konuşma hızında yavaşlama, bir iş yapmakta aşırı zorlanma, zamanın yavaş geçtiği hissi gibi belirtiler tabloyu daha da ağırlaştırabilir. Bellek, dikkat ve yoğunlaşma güçlükleri mesleki ve akademik işlevselliği olumsuz etkileyen başlıca unsurlardır. Depresyondaki kişi kendini yakınlarından ve toplumdan soyutlayabilir, her alanda çeşitli ilişki sorunları yaşayabilir. Depresyon, kişisel, ailesel, toplumsal, mesleki veya akademik işlevlerde ciddi kayıplara yol açabildiği için, doğrudan ve dolaylı maliyeti çok yüksek bir psikiyatrik hastalıktır. Depresyondaki kişide alkol ve madde bağımlılığı ve diğer ruhsal ve bedensel komplikasyonlar da oldukça sıktır. Bedensel belirtilerin, özellikle ağrının ön planda olması depresyonu maskeleyebilir.

Depresyonun en sık görüldüğü yaş aralığı 20-45 yaş arasıdır, ancak her yaşta depresyon ortaya çıkabilir. Kadınlarda erkeklere göre iki kat daha sık görülür. Bunun hormonal nedenleri olabileceği gibi, toplumsal ve kültürel nedenleri de olabilir. Depresyon tanısı koyabilmek için yukarıda sayılan belirtilerin en az iki hafta veya daha uzun bir süredir bulunması gerekir. Çökkün duygudurum ve/veya ilgi-istek kaybının hemen hemen her gün olması veya günün büyük kısmını kapsaması da tanı için gereklidir. Ayrıca, bu belirtileri daha iyi açıklayabilecek madde (herhangi bir ilaç veya bağımlılık yapıcı madde) kullanımı veya bedensel hastalığın (örneğin hipotiroidi, kanser gibi) dışlanmış olması gerekir. Bu gibi durumlar söz konusuysa, depresyonun ikincil olduğu söylenir. Depresyon ataklarla giden, tekrarlayabilen bir hastalıktır, ilaçlar ve psikoterapiyle tamamen düzelebilir, ancak kronikleşme eğilimi de gösterebilir. Depresyonun çok ağır olduğu durumlarda psikotik özellikler ortaya çıkabilir, yani kişide yanlış ya da tuhaf inanışlar ve

işitsel veya görsel algı bozuklukları ve buna benzer belirtiler görülebilir. Kişi düşüncelerinin veya davranışlarının kontrol edildiğini, olmayan sesler duyduğunu sanabilir. ‘Psikotik Özellikli Majör Depresyon’ denen bu durumun tedavisi genellikle hastaneye yatmayı gerektirir.

KİŞİ OLMAYAN SESLER İŞİTİR

Psikoz genel bir terimdir, geniş anlamda kişinin gerçeklikle bağlantısının koptuğunu, yargılama yetisinin bozulduğunu anlatır. Şizofreni, sanrısal (paranoid) bozukluk, kısa psikotik bozukluk, şizoaffektif bozukluk gibi psikiyatrik durumlar bu gruba girer. Psikotik bozukluklar genellikle genç yaşta başlar, başlangıçta belirtiler genellikle belirgin olmadığı için kişi veya yakınları tarafından fark edilmeyebilir. En sık 15-40 yaşları arasında ortaya çıkarlar. Her yaşta psikotik bozukluk görülebilirse de bu yaş grubu dışındaki kişilerde organik nedenler öncelikle akla gelir. Kalıtım, çevre ve çeşitli etmenlerin bu tür bozuklukların gelişmesinde etkili olduğu düşünülmektedir. Dil ve iletişim bozuklukları vardır, hasta birbiriyle ilgili bağlantılı düşünce zincirini sürdüremez. Konuşma içeriği genellikle fakirleşir, amaçsızlaşır, konuşma miktarı artar veya azalır. Düşüncenin içeriği gerçeklikle bağlantısızdır, bazen kişi düşüncelerinin okunduğunu veya hareketlerinin birileri tarafından kontrol edildiğini sanır. Çeşitli algısal bozukluklar ortaya çıkabilir. Kişi olmayan sesler işitir veya uyanıkken hayaller görebilir. Dürtü denetimi bozulabilir, çeşitli davranış bozuklukları ortaya çıkabilir. Karar verme, yargılama, dikkat, planlama, soyut düşünme, stresli durumlara tahammül edebilme gibi yürütücü işlevler genellikle bozulur. Tanı koyabilmek için, (kısa psikotik bozukluk haricinde) belirtilerin en az 6 aydır varolması koşulu aranır. Madde kullanımının, genel tıbbi durumun ve yaygın gelişimsel bozuklukların dışlanması gerekir. Kişi kendini yakınlarından ve toplumdan soyutlayabilir veya tuhaf inanışları veya garip, hatta saldırganlaşabilen davranışları yüzünden toplum dışına itilebilir. Kişisel, ailesel, toplumsal, mesleki veya akademik işlevlerde ve sosyoekonomik düzeyde ciddi kayıplar ortaya çıkabilir. Kronik seyir gösteren psikotik bozukluklarda tedavi uzun sürelidir, sosyal ve mesleki işlevsellik belli oranlarda yeniden kazanılabilir, ancak tortu belirtiler kalabilir.

Okurun dile getirdiği durum tamamen gelip geçici, kültür ve yetişme tarzının etkileriyle çevresel streslerin bir araya gelmesinin yarattığı, ilaç tedavisi gerektirmeyen kısa süreli bir psikiyatrik rahatsızlık olabilir. Bununla birlikte, yukarıda sözü edilen depresif ve psikotik belirtilerle ayırıcı tanı yapılması çok önemlidir, çünkü gidiş ve tedavi ciddi farklılıklar gösterecektir. Her hastalıkta olduğu gibi, erken ve doğru tanı, bunun ardından uygun tedavi son derece önemlidir. Okurumuza vakit geçirmeden bir psikiyatriste başvurmasını öneriyorum.

Dr. Banu Büyükkal Psikiyatrist

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>