AŞK - CİNSELLİK

Kaçan Kovalanır Teorisi

Dünya değişiyor, teknoloji gelişiyor, hayatımız yeniden şekilleniyor ama ilişkilere dair söylenenler hep aynı kalıyor.
 
   
 
 
     

Tıpkı ilişkilerdeki “Kaçan kovalanır” klişesi gibi… Büyük büyük anneler, büyük annelere; büyük anneler, annelere; anneler, kızlarına mutlaka bu klişeden bahsetmiştir çünkü ilişkilerde ulaşılmaz olmak her zaman için önemlidir. Ancak ilişkinin yaşanmasını istiyorsanız çok da ulaşılmaz olmamaya dikkat edin, unutmayın: “Fazla naz, aşık usandırır”. Kaçmanın dengesini bulun, sevmenin ve sevilmenin tadını çıkarın.

“Kaçan kovalanır” klişesinden haberi olmayan yoktur sanırım. Bir ilişki için saygıdan sevgiden hatta karşı cinsten bile önce olması gereken tek denklem “kaçan kovalanan” formülünü dengeli şekilde kullanabilmektir. Bu tıpkı serbest düşüş formülü kadar bariz, ortada ve tersi ispatlanamayacak gerçekliktir. Kaçan kovalanır, bu kadar net!

Ama kaçan kovalanır diye bunun suyunu çıkarmanın bir manasının olduğunu düşünmüyorum. Mesela ben fark ettim ki, bütün ilişkilerimde kovalanmayı seviyorum ve kovalamaktan nefret ediyorum. Geçen haftaydı sanırım 14 Şubat faciamdan sonra biraz online date olayına küsmüş gibiydim ki, sitede bir çocuğa denk geldim. Ama bu kez niyetim flört falan değil öylesine yazışıyorum çocukla hatta nerdeyse dertleşeceğim. Bunca zaman arkasında durduğum “Eski sevgilini anlatma! Git büyük hadron çarpıştırıcısını anlat ama eski sevgilini anlatma!” kuralımı ihlal ettiğimi fark ettim ve adama eski sevgilimi anlatmaya başladım. Tam bir ergen gibi adamın arkasından atıp tuttum, saatlerce kötüledim. Sonra bir baktım ki pamuk gibi rahatlamışım. Bu süreçte de karşımdaki insanın benimle flört ettiğinin farkında değilim. Meğer adamcağız benimle flört ediyormuş. Tam da arzu ettiğim doğal seleksiyon gerçekleşmiş ve bilinçsizce adamdan kaçmaya başlamıştım. Elbette sonra hızla bilinç kazanıp bunu oyuna çevirdim ve kaçmanın ne noktaya kadar işe yaradığını test ettim.

SONUÇ: Kesinlikle yarıyor!

Öncelikle kaçmak ile ekmek arasındaki farkı kavramak gerektiğini düşünüyorum. Görüşmenizi erteler son dakika iptal ederseniz, bu kaçmak değil ekmek oluyormuş. Ve açıkçası karşı taraf sizi dünyanın en kötü diktatörü gibiymişsiniz gibi davranmaya başlıyor. Bu hamle, karşımdaki adamın egosunu zedelemeye sebep oldu ve karşımda doğal davranması gereken adam benden üstün olduğunu göstermek için ekstra efor sarf etmekle ilgilendiği için başarısız bir görüşme oldu. Karşımızdaki insana taktik yapacaksak kesinlikle onun egosuna zarar vermeyen taktikler olmalı. Yoksa karşımızda o doğal, eğlenceli adam yerine kurtlar vadisinde 20 bölümdür ölmemiş bir karakter egosunda kasılan bir adam oluyor.

Kural: Buluşmanızı ertelemeyin ama belki birazcık gecikebilirsiniz, bir saat fazla, yarım saat ideal bir gecikme olabilir!

Egosu zedelenmiş adamla uğraşmak inanın çok zor. Karşımda kendisini beğenmediğimi düşünen bir adam var ve açıkçası tek sormak istediği şey beni niye beğenmiyorsun sorusu. Ama bunu sormak yerine, kendini olmadığı biriymiş gibi göstererek beğendirmeye çalışıyor. Birkaç gün öncesinde kahkahalar atarak güldüğüm mesajlaşmaları da değişti adamın. Bir anda cool olmaya başladı. Abi manyak mısın, bir gün önce en iğrenç absürtlükteki karikatürlere anıra anıra gülen biz değil miydik? Şimdi ne ara sen yönetmeninin bile izlemediği uzunluktaki sanat filmini bana kakalamaya çalışıyorsun? Hoop bir kendine gel arkadaşım!

Mesajlaşmalar “Hmm okey” gibi kısalığa dönüşmeye başladığı an alarm sesini duymuşsunuz demektir. Karşınızdaki insanın size anlatmak istediği büyük ama gerçekten büyük bir sıkıntı var demektir. Böyle zamanlarda muhtemelen bütün uzmanlar, sorunları konuşun diyeceklerdir ama uzman olmadığıma göre gönül rahatlığıyla; hiç sallamayın kudursun dursun, diyebilirim!

Bırakın bir derdi mi var ve siz kaçan mı olmak istiyorsunuz. Derdi varsa siz çözmekle uğraşmayın. Ona dekoder olmadığınızı göstermeniz gerekiyor. “Hmm” “Okey”, “Peki” gibi triple biten cümlelerin hepsini duyduğunuzda geri çekilin. O zaman karşınızda sizin kurallarınızı kabul etmek zorunda kalan birini bulacaksınız. Trip demişken, haftaya tripten bahsetmek istiyorum. Trip, kanayan yaramız değil mi? Bana yaşadığınız ya da yaptığınız en büyük tribin ne olduğunu yorumla gönderin haftaya bunun üzerine konuşalım!

 

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>