DİĞER HABERLER

Aşkın Dayanılmaz Ağırlığı

"...Denize bakan penceremizin önünde oturup bazen felsefe yapıyoruz Serdar’ımla. Hayatın anlamı ya da anlamsızlığı üzerine..." Deli Fişek'in yazısını okumak için tıklayın.
 
   
 
 
     
Aşkın Dayanılmaz Ağırlığı

Denize bakan penceremizin önünde oturup bazen felsefe yapıyoruz Serdar’ımla. Hayatın anlamı ya da anlamsızlığı üzerine. Aşkın ne saçma bir şey olduğundan bahsettik mesela son olarak. "Nedir abi" dedi, "bir insanın bir insana ölecek derecede aşık olması? Niye öliim ulan etten kemikten bir insan için?". Evet dedim ben de. "Aşk da sandalye falan gibi bir şey.

Bugün bu sandalyeyi çok beğeniyorsun, sonra cilası biraz daha açık veya koyu, işçiliği farklı bir sandalyeyi de aynı ölçüde veya daha çok beğenebiliyorsun." Düşündüm de kaç defa aşık olduğumu. O kadar derin bir aşk yaşarken, gözün bir başkasını görmüyor. Etrafta yaşanan herşey anlamını yitiriyor. Sadece onun için yaşıyor, onun için nefes alıyor, onun için alış veriş yapıyor, gördüğün manzarayı bile birlikte bakıyormuşcasına yaşıyorsun. Yanında değilse bile oradaymışcasına için onunla dopdolu oluyor. Ya da zaten böyle değilse aşk olmuyor bana göre. Sonra bir şekilde o aşk bıçakla kesilmiş gibi bitiyor. Başka birine daha büyük bir aşkla bağlanabiliyorsun. Yani arkadaşlar, aşklar o kadar geçici ki, uğruna ölmek yerine başka birine aşık olma yöntemini tavsiye etmek istiyorum. Tabii aşk acısı çekene biliyorum ki bu tavsiyem hiç uygulanası gelmeyecek. Ama bir adım daha atıp dışardan bakarsanız, olayın aynen böyle olduğunu göreceksiniz. Düşünün bir, kaç kere aşık olduğunuzu!

Şu aralar hayatımdaki neredeyse tüm kadınların ağır bir aşk, kimlik, sevilme problemi var. Bunlar, işi gücü olan, meşkalesi olan insanlar hem de. Sanmayın ki kafayı yoracak başka mevzuları yok. Tam tersine şirket sahibi, gazeteci, doktora yapmakta olan, tekstilci, kimisi en az iki dil bilen vs. kadınlar. Ama hayatlarına gerçekten damgasını vuran olgu "aşk"!!!

Biz kadınlar bir araya geldiğimizde gerçekten de aşktan başka konu konuşulmuyor desem çok da yanlış yapmamış olurum. İş konuları buluşmaların bir köşesine sıkıştırılıp geçiştiriliyor. "Nasıl memnun musun? Ortam nasıl? Alıştın mı?" falan diye yalandan bir bahsedilip, heyecanla asıl konuya giriliyor. Haftanın her gecesi buluş, vallahi cümlelerin yerini bile değiştirmeden aynı şeyler konuşuluyor olabiliyor. Bıkmadan usanmadan birbirimize aynı şeyleri söyleyip duruyoruz. Ve sanki ilk defa söyleniyorlarmışcasına da heyecanla dinleniyor bu aynı laflar. Nedir bu yahu? Okuduk ettik, çalıştık, evlendik, allaha çok şükür çoluk çocuk olayına girmedik ama yaşadık işte. Neden dönüp dolaşıp aynı şeyleri konuşuyoruz? Çoğu da "allah hepsinin belasını versin, hepsi aynı b..soyu diye biten bu konuşmaların ardından da yeni sevgililerin peşinden koşmaya devam ediyoruz. Aşk acısı çeken arkadaşlarıma, "yahu yapmayın, bakın işiniz var, arkadaşlıklarımız var, kitap var, sinema var, kuşlar böcekler, sağlığımız var" falan derken, şu aralar en sıklıkla birlikte olduğum arkadaşım "kardeşim iş miş değil benim hayatımın en önemli mevzusu. Aşk yahu aşk!" Ben aşksız yaşayamam tamam mı? Aşk yoksa ben de yokum diyiverdi. Bense bu itiraf karşısında biraz da korkuya kapıldım. Biz kadınlar gerçekten bu muyuz? Gerçekten bu kadar basit (simple - yani karmaşık değil anlamında) yaratıklar mıyız? Gerçekten tek istediğimiz sevildiğimiz, korunduğumuz bir aşk mı? Peki onu bulsak yeni aşklar aramaktan vazgeçecek miyiz? Yoksa birini bir diğeri takip edecek ve biz bu çok sınırlı konuyu nefesi bitince tükenip ölen cırıcır böcekleri gibi son nefesimize kadar konuşmaktan sıkılmayacak mıyız?
Bilmiyorum....

delifisek@cosmoturk.com

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>