Büyüdüm ve şaşırdım...
"Çocukluğum annemin mesleğinden dolayı hastanelerde geçti. Doktor odalarında yapılan sohbetlere çok kulak misafiri oldum. " Mürsel Sezen'in yeni yazısı...
Çocukluğum annemin mesleğinden dolayı hastanelerde geçti. Doktor odalarında yapılan sohbetlere çok kulak misafiri oldum.
Siyasi içerikli konuşmalar yanında yolsuzluklara, ülkeyi soyup soğana çevirenlere de değiniyorlardı sık sık. Onların anlattıkları o kadar kıymetli bilgilerdi ki! Kimsenin bilmediği şeyleri biliyorlardı.
İki şeye şaşarırdım o zamanlar.
Birincisi nasıl olup da bu kadar gizli şeyler bildiklerine, ikincisi de neden o ahlaksızları yakalatmadıklarına...
Büyüyünce hepsini yazıp ortaya çıkaracağıma söz vermiştim kendime.
Büyüdüm ve yine şaşırdım çünkü sadece onların bildiğini sandığım şeyleri aslında toplumun tüm fertleri biliyordu.
İş çevresinde olan her birey çalıştığı kurumla ve o kuruma bağlı kurumlarla ilgili bir çok yolsuzluğu duyuyor, aslında her şey çok aleni yapılıyordu. (Dürüst kurumların var olduğunu umarak onları bu kapsamın dışında bırakıyorum.)
Öyle bir sistem kurulmuştu ki insanlar gıklarını bile çıkartamıyordu.
Şimdi medyada çalışıyorum. Şöyle oturup keyifle okuyabileceğim bir yayın bulmakta o kadar zorlanıyorum ki!
Doğruluk, okuyucunun tarafında olmak gibi kaygıları yok medyanın.
Onları başka kriterlerle değerlendirmemizi istiyorlar. Yayının kağıt kalitesi, tasarımının modern olup olmaması kalitesini belirliyor. Bizi buna alıştırıyorlar. İçeriğinde ne yazdığı çok önemli değil. X markasının hangi ürünü çıkarttığı, Ayşe’nin Fatma için ne dediği gibi haberlerle bir dergi ya da gazete yapılabiliyor. Tabii ki tüketim için dergiler de çıkacak ama şu anda piyasadaki bir iki fikir dergisi hariç hemen hepsi aynı amaca hizmet ediyor.
Hatırlıyorum da, Çetin Emeç’in Elele’yi yaptığı dönemlerde ne kadar farklı bir kadın dergisi vardı karşımızda. (Elele 1976’da kuruldu.) Medya bu kadar yaygın değildi, televizyon ya yoktu, ya da yeni yeni var olmaya başlıyordu. Halkı eğitmek gerekiyordu.
Emeç, buna bir doğumun baştan sonra fotoğraflarını yayınlayarak başlamıştı. Konular da şimdiki kadın dergilerinde olduğu gibi “10 derste erkekleri tavlama yöntemleri” türünde değildi. Kadınlar kocalarının dayaklarından nasıl sakınacaklarını, ağrılı cinsel ilişki yaşadıklarında ne yapmaları gerektiğini soruyorlardı dergiye.
1989-90’larda liseye gidiyordum ve bu derginin okuyucularından biriydim. Ay sonunu iple çektiğimi hatırlarım. Dergi siyaset, edebiyat, moda, cinsellik, kadın sorunları gibi tüm başlıklarda yayın yapıyordu. Dergiyi okumayı bitirdiğimde mutlaka yeni bir şeyler öğrenmiş oluyordum.
Şimdi kadın dergileri sadece “moda ve kozmatik” satmak için yayınlanan kataloglar niteliğinde çıkıyor. Nedense her marka iyi, her firma her şeyin en güzelini yapıyor. Hiç olumsuz haber yok. Nedense tüketiciden de bu yönde bir talep gelmiyor.
Ben medyamın benim yanımda olduğunu hissetmiyorum.
Eleştiri kapıları sıkı sıkıya kapalı. Sermaye gücü kapatıyor bu kapıları.
Biliyorum bugün çok daldan dala atladım. Fakat benim aklımda hepsi iç içe geçmiş konular. Galiba doğruluğu, dürüstlüğü çok özlüyorum.
Mürsel Sezen
msezen@boyut.com.tr
DİĞER HABERLER
Annelerini Dinleyen Genç Kadınlar Riskten Kaçıp Nakite Sarılıyor Yatırım Yapmıyor
Genç girişimci kadınları riskten kaçmadan yatırım yapmaya davet etti...
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na Son 30 Gün
Dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatlar için geri sayım sürüyor.
“Victoria`s Secret Fashion Show 2010”
“Yoksa çocuğum bir indigo mu?”
“Yalan Dünya`ya Sürpriz Transfer!”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32