DİĞER HABERLER

Büyük İskender’in izinde...

"En son yazımı Ağustos’un sonunda yazmışım, o sıcak ve aydınlık günlerde..." Mürsel Sezen'in yeni yazısı
 
   
 
 
     


Sonra tatile gittim. Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi bu kış günlerinde “tatil” sözcüğü... Deniz... kum... güneş... sıcak...
Tatile mimar bir kız arkadaşımla birlikte çıktık. İkimiz de değişik bir tatil istiyorduk. İçinde deniz de olsundu, tarih de... Ona Büyük İskender’in izinden gitmeyi teklif ettim.
Süreç İskender’in Truva’da Aşil’in mezarını ziyareti ile başlıyordu. Sonra da tüm Ege ve Akdeniz kıyılarında yapılan savaşlar, Gordion’a uğrayış ve Hatay’da Pers Kralı Dara ile yaşanan karmaşa... (Pers kralı Amanos dağlarının bir tarafından geçerken, Büyük İskender ve ordusu dağın öbür taraftan geçmiş ve iki ordu birbiri ile karşılaşmamış. Hatayı fark eden İskender geri dönüp Dara ile Amik ovasında karşılaşmış. Arif Müfit Mansel’in Ege ve Yunan Tarihi adlı kitabında okuduğum bu bölüme o zaman çok gülmüştüm ve yıllarca şu dağı ve ovayı görmeyi hayal etmiştim)
Valerio Massimo Manferdi’nin Büyük İskender kitabını hatmederken hayallere dalıyor, nerede nasıl konaklayacağımızın hesaplarını yapıyorduk. Bir arabamız olsa her savaş meydanında bir günümüzü geçirebilirdik. Lakin olmadı. İmkanlarımız ve zamanımız hayallerimize dar geldi.
Son karar şuydu; o bir yer seçecekti, ben de başka bir yer. O Fethiye’de Kabak koyunu seçti, ben de Hatay’ı...

Kabak koyu hakkında hiçbir bilgim yoktu.
Fethiye’den Antalya’ya gidişte, yaklaşık bir buçuk saatlik bir yolculuktan sonra ulaşılıyordu ve 500 km’lik Likya Yolu üzerindeydi. Yani İskender de buradan geçmişti. Önce Fethiye’ye indik, Kabak’a sadece iki minibüs seferi vardı, biri sabah, biri akşam.
Akşama kadar bekleyecektik, yorgunluktan ölüyorduk. Kendimizi Sinbad’ın düşsel alemlerini andıran bir kafeye attık.
Patates ve soğuk bira... Mekanın sahibi Aslı Avusturalya’da üç yıl aşçılık eğitimi almıştı. Bize özel pastalarından bir dilim verdi. Tadı hala damağımda ve dimağımdadır...
Neredeyse tüm planlarımızı iptal edip, Aslı’nın pastalarının yanına kıvrılıvermek ve oradan hiç ayrılmamak gibi bir eğilime girmiştik ki “hadi” dedik “bizi uzun ve güzel bir serüven bekliyor.”

Fethiye’den Kabak koyuna yolculuk muhteşem bir manzara eşliğinde yapılıyordu.
Dağın eteklerine inşa edilmiş yolun bir yanı dağ, diğer yanı uçurumdu. Şoförümüzün kalp krizi geçirip ölmesi durumunda, bırakın kalp krizini, direksiyonu yanlışlıkla kırması durumunda bile uçurumdan engin maviliklere uçup cansız bir bedene dönüşmek işten bile değildi.
Adrenalin yüzünden hep yüreğimiz ağzımızda bir yolculuk yaptık.
Sonra yol bitti.
Burası, dedi şoför.
Koy aşağıda görünüyordu. Yalnız ortada yol falan yoktu. Yanımıza saçları güneşten sararmış, teni bronzlaşmış biri geldi. Sizi ben götüreceğim, dedi.
Tabii benim elimdeki havaalanları için tasarlanmış “şehir bavulu” ile bu taşlardan aşağı inmem mümkün değil. Bir süre eşek bekledik.

Hayatımda ilk kez bir eşekle yolculuğa çıktım... Macera başlıyordu.


Mürsel Sezen
mursel@cosmoturk.com

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>