"Canım" Çok Yalnızım...
"Bravo bir kez daha! Bu sefer anlayışımdan dolayı bana!! Zaten belki de acayip olan benim..." Deli Fişek'in yeni yazısını okumak için tıklayın!
Eskiden bu kadar çok ve rahatlıkla sarf edilmezdi bu kelime. Daha özel, daha anlamlıydı. Ne demek “canım”? “Can” yahu, insanın candan öte nesi var ki? Bir insana canım diyebiliyorsan, o gerçekten senin canın kadar değerli olmalı diye düşünürdüm. Çok uzun zaman kullanmadım bu lafı. Hala da çok darda kalmadıkça ona buna söylememeye gayret ederim. Biliyorum, bir çoğunuz iş arkadaşlarınıza, neredeyse mahallenin bakkalına varana kadar bu kelimeyi söylüyor ve kullanıyorsunuz. Bravo. Bunca değerli bir lafı, bunca değersiz hale getirdiğiniz için!
Mesela ben eskiden sevgilime çok kızardım önüne çıkan tüm kadınlara canım dediği için. Sonradan fark ettim ki bana hiç söylemiyor. Dolayısıyla onun için özel olduğumu bu şekilde anladım! Bravo bir kez daha! Bu sefer anlayışımdan dolayı bana!! Zaten belki de acayip olan benim, popüler olan neredeyse her şeye karşı olduğum için. Çok büyük vizyon filmlerinin çoğunu bu sebeple kaçırırım, örneğin Murathan Mungan veya Kürşat Başar’ın yeni çıkan kitaplarını toplum içinde okuyacaksam ya mutlaka kaplarım ya da gündemden düştükten sonra okurum.
Bunları neden mi söylüyorum, neden mi bu kadar duygusallaştım? Sebep bu hafta sonu beni beklenmedik bir şekilde yatağa çakan kramp, spazm, tutulma fırtınasıdır. Cuma öğlen saatleri itibarıyla kendini gösterdi aslında, fakat ben bunlara prim vermeyip işime devam ettim. Hatta Cuma gecesi, Erdek grubu üyelerimizden çok nadide insan, kibar!!! abimizin doğum günüydü. Mide krampları sebebiyle bu şahsiyetin doğum günü kutlamalarına katılmamak, ayağına bir kurşun sıkılıp bir daha sokağa çıkamamak anlamına bile gelebilirdi ve ben de tabii ki masada bana ayrılan yeri itina ile doldurdum ve gece boyunca da “yahu benim gitmem lazım, çok kötüyüm” dememe rağmen, “kötülere bir şey olmaz, otur oturduğun yerde” tarzı nazik yaklaşımlar sebebiyle yerimden kımıldayamadım. Fakat asıl olanlar, cumartesi günü oldu. Tam da bir haftadır beklediğim iş görüşmesine gitmek üzere heyecan içinde hazırlanırken. Diyordum ya geçen yazımda, masa başı hayatımdan kurtulacağım gibi bir his var içimde diye! İşte, çevreden gelecek yardım kendimizden gelsin diye düştük yollara, hayalini kurduğumuz işlerden birinin patronu ile ayarladık bir görüşme. Saatler yaklaşırken heyecan doruğa ulaştı ve tammm da makyajımı yapacakken sırtıma ve göğsüme saplanan korkunç bir kramp ile yatağa yığıldım. Nefes alamamaya başladım. Saatler buluşma saatimizi gösterdiğinde, gözlerim çaresizlik içinde saate takılmış kalmıştı, ama kımıldayamıyordum. Aklıma ilk gelen şey, bir zaman e-maillerde dolaşan, “evde tek başınıza kalp krizi geçirirseniz yapmanız gerekenler” başlıklı yazı oldu ve defalarca gelmesine rağmen okumadan sildiğim için kendime çok kızdım. Bu da ayrı bir huyumdur. Eğer bir yazının başlığı “Mutlaka Okuyun” ya da “Ayyyy çok şekeeer” falansa asla açmam, okumam. Hele ki kızsal mesajlara, mesela bal kabağı içine oturtulmuş sempatik bebek resimlerine, sandviç yapılmış hayvanatçıklara falan feci sinir olurum. Ama bunu okumak gerekmiş gerçekten. Selçuk Erdem’ler günü kurtarıyor ama hayat kurtarmıyor ne de olsa!
Neyse, zorla telefona ulaşıp, annemi aradım. “Anne ben kalp krizi geçiriyor olabilir miyim?” Zavallı annemin telefonda sesinin titrediğini hissettiğim anda çok pişman oldum ama gerçekten de hayatta, her konuda başvurabileceğim yegane insan annemdir. Sonra bir anda kendimi annemi sakinleştirmeye çalışırken buldum. Zor bela sokağa çıkıp en yakın eczaneye vardım. Durumumda en ufak bir düzelme bile yoktu. Yine güçlükle, “merhaba, ben galiba kalp krizi geçiriyorum” dedim. Adam sırıtarak, “yok canım” dedi! Diğer eczacı kadın da bilmiş bilmiş bir müşterisi ile tartışıyordu! Annemin tavsiye ettiği kas gevşeticiyi de zor bela telaffuz ettim. Adam ağır ağır istediğim ilacı aramaya başladı. Kadın hala bana bakmıyor bile! Ulan ölüyoruz be kardeşim, günde kaç kişi eczaneden içeri girip böyle bir şey söyler? Normal midir adamın tekinin gelip de “merhaba ben ölüyorum” demesi? Neyse, kredi kartımı sinirli ve kırılmış bir kalple bilmiş hanıma uzattım. Hanımefendi kartımı, yanındaki fişle birlikte bana geri uzattı. “Şurayı imzalar mısın “canım””!!!!!
Herkesin birbirine yerli yersiz canım dediği bu ortamda, kendimi daha da yalnız hissediyorum.
Neymiş efendim? Biirrr: Herkese canım demeyelim, dediklerimize uygun muamele yapalım. İkiiiii: Gelen önemli meyilleri okumaktan imtina etmeyelim. Değil mi efendim? Sonra böyle bilir bilmez koşturursunuz sokaklarda, ele güne rezil olursunuz benim gibi.
Kalın bakalım sağlık ve mutlulukla.
DİĞER HABERLER
Annelerini Dinleyen Genç Kadınlar Riskten Kaçıp Nakite Sarılıyor Yatırım Yapmıyor
Genç girişimci kadınları riskten kaçmadan yatırım yapmaya davet etti...
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na Son 30 Gün
Dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatlar için geri sayım sürüyor.
“Romantik Bir “Sevgililer Günü” İçin Önemli Tüyolar”
“Kış Kaçamağınız İçin Spiritüel Tatil ”
“Mavi 2015 Sonbahar-Kış Sezonunun En Çarpıcı Parçası: %100 Kaşmir Koleksiyonu”
“Özlem Kaya 2017 İlkbahar/Yaz Koleksiyonunu Sundu”
“İstanbul’da ’5 yıldızlı’ yılbaşı”
“Yılbaşı İçin En İyi 7 Rota Önerisi”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32