Cumartesi günü büyük bir gururla Eurovision şarkı yarışmasını seyrettim. Türkiye’de muhteşem bir organizasyonun yapılabileceğini bütün dünyaya göstermiş olduk. Yıllarca gıptayla orda burda seyretmiş olduğumuz bu tür organizasyonların çok daha iyisinin ülkemizde de yapılabileceğini görmüş olduk. 2000 senesi ile birlikte, 1990’ların ikinci yarısında başlayan spor, sanat, müzük gibi dallardaki yükselişimiz hızlanarak devam ediyor.Galatasaray’ın UEFA ve Süper Kupa zaferleri, milli takımımızın dünya üçüncülüğü, erkek basketbol, bayan voleybol takımlarımızın avrupa ikincilikleri, Süreyya Ayhan’ın ve Elvan Abeylegese’nin atletizm başarıları, Anadolu Ateşi’nin dünyanın dört bir yanında sunduğu gösterileri ve daha sayamadığım bütük başarılar nihayet Türk insanının muhteşem potansiyelinin nihayet ortaya çıkışının göstergesidir.

Ülkemizde yaşadığımız bütün ekonomik,siyasal,sosyal sorunların bir anda unutulmasına neden olan bu başarılar, yıllarca her alanda Avrupa’nın gerisinde kalmış insanımızın başını kaldırarak, bizde burdayız isyanını dile getirmesine yaramıştır. İlkokulda bize öğretilen Türkiye kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biridir gerçeği malesef artık olmasada, tekrar bir çıkış ve patlama sürecine girmiş olmamız gelecek güzel günlerin habercisidir. Umarım çok yakında Avrupa ve Amerika’ya ihraç ettiğimiz beyin göçü durur, ve o gençlerimiz hakettikleri değeri alarak ülkemiz için çalışmaya başlarlar.

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı öncesi biraz çoşan duygularla bu yazıyı yazdığıma çok mutluyum. Nihayet Ata’mızın bize olan güvenine cevap vermeye başlamaktan çok gururluyum. Bizim yaşlarımızda hatta çok daha küçük yaşlarda Çanakkale’de, Sakarya’da, yurdun dört bir yanında vatanını korumak içim şehit olan dedelerimizin umarım ruhları şad oluyordur. Bu vatan bize emanet edildi, ancak bizimde emanet edeceğimiz, büyüterek geliştirerek teslim etmek zorunda olduğumuz nesiller olduğunu asla unutmamak gerekiyor.

Böyle zamanlarda milliyetçiliğim kabarıyor, çoşup gidiyorum. Evet onun dışında sitemizde yayınlanan bir haber var. Prof. Dr. Teksen Çamlıbel’in yaptığı açıklamalara göre kadınların cinsel açıdan en büyük sorunları soğukluk,zevk alamama ve orgazm olamama imiş. Yıllarca bastırılan dürtüleri, aileleri tarafından verilmeyen cinsel bilgiler, tabu haline getirilen seks, küçük yaşlarda başlayan kendi vücudunu tanıma isteğinin anında engellenmesi, erkeğin kadından yararlanma çabası, toplumsal baskılar ve daha bir çok nedenden dolayı bunun olması çok doğal.

Bu konunun en iyi çözüm yolu öncelikle ebeveynlerin bilinçlendirilmesi ve çocuğa ilk eğitimin alide verilmesi. Nerede olursa olsun bir duygu, bir istek, bir akım bastırılmaya çalışılıyorsa elbette gizli gizli başlayan faaliyetlerle birlikte sonunda patlama noktasına ulaşacaktır. En doğrusu açık açık konuşup ilk eğitiminin verilmesidir.Aksi taktirde kız çocukları bunu kulaktan duyma bilgilerle, yanlış insanlardan yanlış yollarla öğrenecektir ki, bu hem o yaşlarında hemde ilerki yıllarda mutlaka sorun olacaktır.

En önemli ikinci yol ise erkeğin bilgilendirilmesi, eğitilmesi, yıllardır süregelen cinsel açlığın sona erdirilmesidir. Seks tabu olduğu sürece , gizli gizli yapılmaya, yapılmış olmak için yapılmaya devam edecektir. Malesef bir erkek olarak bu konuda en çok etkilenen, psikolojik sorunları oluşan, ve yıllarca bunu çeken kısmın kadınlar olduğunu kabul etmeliyim ve bunda erkeklerin suçununda önemli ölçüde başı çektiğini biliyorum. Biz ve bizim kuşak yanmış olabilir ama en azından gelecek kuşaklara gerekli eğitimi, bilgiyi vererek onların daha bilinçli olması sağlanabilir.

Bugün bir ciddiyet bir ciddiyet aldı başını gidiyor. Havaların bir türlü ısınmaması, çok değer verdiğim bir arkadaşımla aramın bozulması ( İnsanlar neden kendilerine verilen değerin farkında olmazlar, ya da farkında oldukları halde adım atmazlar,çaba göstermezler, uygun olan bütün vakitlerini sevdiklerine ayırmazlar anlamam. Sanırım özellikle Amerika’da başlayan ve tüm dünyaya yayılan fast food yeme alışkanlığı malesef ilişkilerede bulaştı, canım isterse konuşurum, ilişki yaşarım ,istemezse gelmem, görmem, vaktimi ayırmam,yer içer kalkar giderim, fazlası için çaba göstermem benim kendi hayatım var. ), malesef neşeli havamı yok etti bu hafta o yüzden daha ciddi konular seçtim. İnşallah haftaya eski neşemi yakalar çok daha iç açıcı konular ve sohbetlerle tekrar karşınızda olurum.

Yinede Türkiye’min gelişmesini yazmak, 19 Mayıs’ı çoşkuyla kutlamak çok güzel. Lütfen hepimiz 19 Mayıs’I tatil yapacağımız sıradan bir gün olarak görmekten vazgeçip anlamını doya doya yaşayalım.


Mutlu, sağlıklı, neşeli günler dilerim.


TUFİ.