DİĞER HABERLER

Hikayedeniz - 15

"...Bir karabasan gibi çökmüştü şehrin üzerine bulutlar. Sitemkardı. yağmakla, yağmamak arası..." Güven Gürbüz'ün yeni yazısını okumak için tıklayın.
 
   
 
 
     
HİKAYEDENİZ-15

Bir karabasan gibi çökmüştü şehrin üzerine bulutlar. Sitemkardı. yağmakla, yağmamak arası. Her sokağın başında bir kahvehane yaz, kış demez dolar boşalırdı. İşsizler ordusu doldurur buraları. Hergün onlarcası ziyaret eder. Hemen hemen her konu gündemdedir. Bazen meze yapılır nice dost arkadaş, sonra çekiştirilir düzen ve düzenin içindekiler. Birisi oradan ”Hayırsız güya arkadaş olacak..Olurmuya hemşerisine kıyak geçmiş almadılar beni işe, güle, güle dediler.” Bir diğeri atılır oradan. “ Gel bir piçti atalımda, görelim talih kimden yana” sonra bir diğeri, sonra biri, sonra biri daha. Dolar boşalır sokakların kahvehaneleri. Her gün onlarcasının oturak mekanı. Kırbıyık’ ta tek bacağı kısa sandalyeden irkile, irkile laf yetiştirmeye çalışır..

Kahvehanenin kapısından kamburu çıkmış, elinde tespih, hafiften topallayan bir adam girer içeri.
Belliki yabancıdır. Birkaç kez hapşırır üstüste. Önce selam verir sağa,sola, sonra en dipteki bir masaya oturur. Kırbıyık dururmu hiç? Bu mekanları çok iyi bilir, anlar hemen yabancının halinden. Bir elinde sandalye çekiştirerek, tesbihinide sallamadan duramaz, sokulur yabancının yanına;

- Ne o hemşerim yabancısın buralarda herhalde, memleket neresi?
- Sanane? Nereliysem nereliyim?

Bozulur bir an Kırbıyık, kalkmak ister masadan, sonra düşünür, belliki canı sıkkın herhalde der.
Çay ısmarlar kahvehaneciye, Çay geldiğinde yabancı dikkat, dikkat Kırbıyığa bakar, Tanımıştır onu velakin bozuntuya vermez.

- Benim memleketin adını kimseler bilmi kolay, kolay. Arada bir duyulur yolları gar’dan kapanunca. Gurbete gedeni pek fazla tanimiler. Sonra eskü toprak kalmadu. Çıkar manfaat galip geldi her bir şeye..Dırnağun varsa başu gaşu.

Kırbıyıkta dikkatlice bakınca adamcağızın hüzünlü yüzüne hatırlar gibi olur. Elmacık kemikleri çıkık, göz çukurları belirginleşmiye başlamış, güneşten yanmış kavrulmuş esmer yüzlü bir adam der. Bizim oralara benzer, oraların adamıda böyledir belkidde bizim oralıdır der. Memlekette iken komşu köye
hasta annesine ilaç almaya gitmişti de bir aspirini bulamamış sonra tam dönmek üzereyken genç esmer atik bir genç koşarak arkasından kavuşmuş, evlerine konuk etmiş ihtiyacı olan ilacıda vermişti.

Yabancı adam iyice gevşemiş bir halde, yayılmıştı sandalyeye. Ceketinin iç cebecinden tütün tablasını çıkarttı. Masaya koydu. İncecik bir kağıda sigarasını sardı. Kırbıyığa dönerek;

- Saada bir tene sarıyyimmi. dedi.

- Sağolasın ben bu sigaralara pek alışık değilim dedi.

- Memleketin cuarasudur, yak yak haydı bu tütünde bizim emeğümüz alınterümüz vardur.. Bizim memlekettün gelürüdür, alın terimüz velakin galduracaklarmış ekimini..ya sonra..ne olacak sonra halımız allaha kalmuşuk....

Kırbıyık iyiden iyiye merak sarmıştı..Dayanamadı artık..

- Bana bak ihtiyar,,, yoksa sen bizim Bahrilerin köyünden, hacı Osman’ın oğlu Cemalettin değilmisin?
Yabancı adamın hafiften boynu yana eğildi, düzeltti oturuşunu, kaşlarını gerdi hafiften, uzandı Kırbıyığa sarıldı boynuna..gözlerinden akan iki damla yaş Kırbıyığın omzuna döküldü..

- He ya.. Benim aha o gorduğun adam...Yıllar ne çabuk geci değülmü? Gocaduk artuk..Bir gızım vardı heyirsiz. Gocaya kaçtu, ha buralardıymış herhal..bilmirim..aradan seneler geçti..İnat edidim. O’da inat eddi..Goremedük birbirimizi bir daha..Ne haber alirim, ne bir selam, ne bir kelam. anası heste oldu. Yatiy evde.. Get bul gızımı goreyim dünya gozüyle dedi..Onu aramıya geldim aha buralara....

Kırbıyık ta üzüldü bu işe.

- Merak etme sen buluruz evvellallah..Hadi kalk benim misafirimsin dedi..

İki hemşehri kolkola girip evin yolunu tuttular. İçiçe girmiş mahallenin dar sokaklarından geçip, bir meydanlığa geldiklerinde Kırbıyık eliyle işaret etti..

- Aha şu ev varya o ev benim ev işte..İyi kötü derme çatma oturuyoruz burada ne zamanki yıkılacak bizlerde göçeceğiz başka yerlere..

Eve geldiklerinde kapının önünde Kırbıyığın eşide misafirlerini yolcu etmektedir.

En son çıkan kısa boylu esmer bir kız, Karşıdan gelen babası Cemalettini görünce tanır ve hemen oracıkta bayılır kalır. Kapının eşiğine serilen kızın yanına gelirler koşa, koşa. Eve taşırlar.. eline yüzüne su serpilir, kolanya tutulur derken kız ayılır.. Babasına sarılır. Şaşkınlığını atamayan kızı, babasının kendisini aramaya buralara kadar gelmesine çok duygulanır..Kırbıyıkta şaşırır kalır.

- Allahın bir mukadderatı bu işte. der.

Cemalettin’de kızına kavuşmanın sevinci içerisindedir. Kızı duramaz yerinde..

- Anam nasıl baba eyimi? Der.
- Eyüdür gızım yalunuz seni isti yanına der..
- Ne oldu hasta falanmı yoksa. Diye sorar.sorar.sorar.

Akşam olur karanlık çöker gecekonduların üzerine adeta yorgan gibi serilir..

Ertesi gün kızı ile memlekete dönerler..
Yollar uzadıkça uzar..bitmez bir türlü..
Memlekete geldiklerinde yorgun bir halde inerler otobüsten..Bir traktör gelir onları almaya kırmızı renkte bir traktör, toza toprağa katarak köy yollarını aşar..

Yolların kenarlarındaki böğürtlen ağaçları çiçek açmış, esen ılık rüzgarlada dallarına sallamaktadır.
Derenin kenarındaki söğüt ağaçlarının dalları yaprakları ile dereyle oynaşmaktadır. Kuşlarsa birbirinden güzel ötüşleri ile adeta hoş geldin türküsü söyler..

Köye vardıklarında sessiz ve bir o kadarda ürkek insanları her biri bir damdan bakışmaktadırlar.
Fısıltılar, çoçukların çekirge gibi zıplamaları, kadınların bir köşede toplanmış olmaları, içine hafiften korku ile karışık ayrı bir heyecan hapsetmiştir.

Traktörden kolundan tutarak indiren babasının koluna girer. Eve vardıklarında. Birkaç kadının sedirin üzerine serili bir yün yatakta yatmakta olan annesini görür. Sadece kirpiklerini oynatabilen annesine sarılır ağlaşırlar bir müddet. Hareketsiz duran annesinin sadece ıslak kirpikleri ve dere gibi akan gözyaşları karşılar sessiz ve sakin. Yıllar sonrada olsa kavuşurlar bir yaz mevsiminde Ancak fuzun sürmez kavuşmalar. Ertesi sabah annesinin yanına gelir, dudağına öpücük kondurur. Sonra işte sonra bir daha sarılmaya müsaade etmez azrail. Son sözleri olur annesinin “ Hakkını helal et kızım”

Yıllar sonrasıda olsa.. Bir gün dahi olsa.. O’ bir günün önemi ortaya çıkar. Bir günlerin önemini o bir günlerden önceki bir günlerde anlayabilmek ve bir o kadarda o bir günleri düşünerek sarılmak zamanın en güzel ilacı değilmidir? Hayat yok bildikçe yoklar olacak elbette, Yoklar içinde var olabilmek için o bir günlerin değerinide anlamakta fazla geç kalmamakta lazım. Bizlerin harcanılan ömrümüze cömertce verdiğimiz süreyi, ecel ve onun infazcısı azrail o kadarıda vermeyebiliyor..

Sağlıcakla kalınii

www.guvengurbuz.bz.tc

www.bizimavrupa.com

Güven Gürbüz
Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>