DİĞER HABERLER

Saçların kemerimi süsleyecek pis Kızılderili

"Dünyada gelmiş geçmiş en sevdiğiniz ırk hangisi diye herkese sorsalar, ben hiç düşünmeden “Kızılderililer” derim...." İlknur Akgül Ardıç'ın yeni yazısı...
 
   
 
 
     
Dünyada gelmiş geçmiş en sevdiğiniz ırk hangisi diye herkese sorsalar, ben hiç düşünmeden “Kızılderililer” derim. Ya da küçükken söylediğim şekliyle “Kızırderililer”. Daha “onurlu” ve “asil” bir ırk tanımıyorum çünkü. Zaten o yüzden de Amerikalılar tarafından yok edildiler. Onlar onurları ile toprakları için öldüler. Bize ise onurumuzla yaşamak batıyor! Nereden çıktı bu Kızılderililer muhabbeti şimdi diyeceksiniz siz. Ben de geçen gün sevgilimin yolladığı bir e-mail’den diyeceğim.

Sizin de okumanızı ve duygulanmanızı istiyorum. Bu mektup Kızılderili Şef Seattle’nin ABD 1854 yılında Başkanı Pierce’ye yazdığı mektuptan:


ŞEF SEATTLE:
Washington’daki büyük şef denen beyaz şef bize
selamlarını dostluğunu ve iyi dileklerini yolluyor. Bu
onun tarzı ve biz onun dostluğumuza çok az ihtiyacı
olduğunu biliyoruz. Onun halkı pek çok, sonsuz
bozkırları örten otlar kadar çoklar. Benim halkım çok
az; fırtınan süpürdüğü ovaya, dağılmış ağaçlara
benziyorlar. Beyaz büyük ŞEF topraklarımızı satın almak
istiyor ve bizim rahat yaşamamıza izin vereceğini
söylüyor.


BİZLER BU DÜNYANIN BİR PARÇASIYIZ.
Beyaz adamın toprağımızı satın almayı bize sorması
ne demek; bunu anlamakta çok zorluk çekiyoruz. Birisi
nasıl olurda havayı, toprağın sıcaklığını satmaya veya
satın almaya çalışır? Bunu hayal etmekte güçlük
çekiyoruz. Eğer, tatlı havanın ve fokurdayan suların
sahibi biz değilsek, bunları bizden nasıl satın
alabileceksiniz? Her çam ağacı güneş altında parlıyor,
her kumsal ışıldıyor, karanlık ormanlarda sisler
asılı, her boşluk, her sinek kuşu halkımın hafızasında
ve düşüncelerinde kutsaldır. Kızıl adamın hafizasında
ağaçların öz suları yükseliyor


Bizler dünyanın bir parçasıyız ve dünya bizim parçamız.
Güzel kokulu çiçekler bizim kız kardeşimiz, geyikler, atlar ve büyük kartal erkek
kardeşlerimiz. Irmaklardaki köpüklü dalgalar, çayır
çiçeklerinin öz suları, atların ve insanların teri
birdir, bütündür ve aynı ırktır; yani bizim ırkımızdır.
Böylece Washington’daki büyük beyaz şef bize nasıl
anlaşalım diyebiliyor?


NE OLUYOR BU DÜNYAYA?
Beyaz adamın bizim yaşam yolumuzu anlamadığını
biliyoruz..Ona göre bir parça toprak, ötekinden
farksızdır. O, gece gelen ve ihtiyacı olduğu toprağı
alan bir yabancı gibi; toprak onun kardeşi değil aksine
düşmanı; onu fethediyor ve üzerinde hareket
ediyor. Toprağa hiç aldırmıyor, atalarının mezarlarını
ve çocuklarının miraslarını unutuyor. Annesi olan
toprağa ve kardeşi olan göğe, ticari bir eşya gibi
davranıyor. Acıkınca toprağı yiyip, çıplak bırakıyor ve
ardında bir çöl bırakıyor. Anlamıyorum; bizim yolumuz
sizinkinden farklı... Eğer toprağımızı
satacaksak, havanında bizim için değerli olduğunu
bilmelisiniz. O hava, yaşamımız sürdükçe, soluklarımızdan
geçecek. Büyük babamın rüzgarla bana verdiği ilk
solukla beraber, onun son iç çekişini de aldım.ve rüzgar
yaşamı çocuklarımıza getiriyor.

Bütün her şey hep beraberdir, bir bütündür ve birbiriyle ilişkilidir.
Ne oluyor bu dünyaya ve onun çocuklarına? İnsanoğlu
yaşamın ağlarını dokumadı, sadece bir iplikle bağlı.
Toprağa yaptığı şeyi kendisine de yapıyor. Sizin
halkınız, kayalardan aşağı dökülen bir çağlayandan
oluşan nehrin toprakları sular altında bırakması
gibi, en kısa zamanda seller gibi akacak. Bu kader
kızıl adamın sırrıdır.


KABİLELER UZUN ZAMAN SONRA YAS DOLU ANILAR
OLACAKLAR...
Eğer beyaz adamın rüyalarını, umutlarını ve uzun kış
gecelerinde çocuklarına anlattığı beklentileri ve
kalbine oyduğu hayalleri bilirsek, belki sizi
anlayabiliriz. Çünkü onlar geleceğe bu şekilde
bakacaklar. Ötelerdeki gök, konuşulmayan yüzyıllardan
beri göz yaşlarını acıyarak halkım için döküyor; bizim
onu değişimsiz ve ebedi sanmamıza karşın
değişebiliyor. Bugün iyi gün değil, yarin belki ufukta bulutlar
olacak; sözlerim yıldızlar gibi ve asla
değişmeyecek... Her ne kadar şef seattle, Washington’daki büyük beyaz
şefe güvense de, o güneşin veya mevsimlerin dönüşü
gibi davranacak bir zaman gelecek ve o zaman halkım,
rüzgarın denizi buruşturarak, deniz kabuklarıyla
zemini kapladığı gibi örtülecek. Uzun zaman geçtikten
sonra şimdiki kabilenin büyüklüğü, yas dolu anılar
olacaklar. Halkımın anılardaki deneyimleri tümüyle
kutsal olacak. Bizler aynı aileye aidiz...


YAŞAMIN SONU KURTULANLARIN BAŞLANGICI
Irmaklar bizim kardeşimiz, susuzluğumuzu
gideriyorlar, kanolarımızı taşıyorlar ve çocuklarımızı
besliyorlar. Sizde ırmaklara kardeşiniz gibi
davranmalısınız. Buffaloların tümü öldürüldüğünde, tüm
vahşi atlar ehlileştirildiğinde, koyu ormanların sır
dolu köşelerine insan kokusu dolduğunda ve olgun
tepeler konuşan tellerle kirlendiğinde çalılar ne
olacak? Kartal nereye gidecek? Yok olacak... Ve avlanmaya
nasıl veda edilecek? Bunlar yaşamın sonu ve
kurtulanların başlangıcı olacaklar... Son kızıl adam
vahşetle yok olduğunda ve bozkırı geçen bir bulutun
gölgesi gibi sadece bir anı olduğunda, orada halkımdan
geriye kalan bir ruh olacak mı?


SİZLER ÇOK UZAKLARDASINIZ...
Ne bu zamansız çürümenin ve bozulmanın üzerinde
duracağım, ne de acele eden solgun yüzlü kardeşlerimi
ayıplayacağım; ancak kendimizi biraz sorumlu
kılabilirim. Aramızdaki uyum çok az. Siz atalarınızın
mezarlarından ve pişmanlıktan çok uzaklardasınız.
Doğal yapınız ve sevginiz ölü; kısa zamanda mezarlara
girecekler ve yıldızların ötesine kadar uzaklaşacaklar...
Ölülerimiz, asla kendilerine verilen güzel dünyayı
unutmadılar. Yeşil vadileri, mırıldanarak akan
ırmakları, büyülü dağları,yeşil çizgili gölleri ve
körfezleri hala seviyorlar ve mutlu bir avdan sonra
yalnız bir kalbi okşamak için dönüyorlar. Ziyaret ediyorlar, birleştiriyorlar
ve onlara rahatlık veriyorlar


BEYAZ ADAMIN SONU GELECEKTİR...GECE VE GÜNDÜZ BERABER
OLAMAZ
Kızıl adam beyaz adamın her görünüşünde sabah sisinin
gün doğumundan önce yaptığı gibi daima aldanacak. Bir
kaç ay daha bir kaç kış daha ve sonra düşen büyüleyici
ev sahiplerinin hiç birisi kalmayacak. Onlar bu geniş
toprakların üzerindeki mutlu evlerinde yaşadılar ve
büyük yaratıcı tarafından korundular; geriye sadece
mezarların üzerinde bir toplumun yası kalacak. Onlar
bir zamanlar sizlerden daha güçlü ve mutluydular fakat
halkımın zamansız kaderi için niçin yas tutmayalım?
Kabileler kabileleri izlerler, uluslar ulusları... Dalgaların peş peşe gelişi gibi gelirler; bu doğanın yapısıdır; üzülmek ve acımak gereksizdir. Sizin çürüme
zamanınız uzak olabilir fakat doğal olarak beyaz
adamın bile sonu gelecektir. Kimin tanrısı onunla dost
gibi, dostça yürüdü ve konuştu ki ? Bütün kaderi örneklenemez ve bilinemez

BELKİ SENİ YARATICININ SENİ BURAYA BİZİ DÜZENLEMEK
İÇİN GÖNDERDİĞİNİ SANIYORSUN. Eğer ben senin yaratıcı tarafından düşündüğünü düşünseydim, seni teşvik ederdim. Ancak o zaman beni düzenlemeye hakkın olurdu. Beni anlamıyorsun fakat iş bu ülkedeki etkime gelince beni anlıyorsun. Ben asla bu ülkenin benim olduğunu ve bunun için seçildiğimi söylemedim. Bizi yönlendirmeye hakkı olan birisi yaptı ve bunu yapan bizi yaratan güç olmalı. Benim iddiam benim toprağımda yaşama hakkımdır. Ve sana göre bu bir ayrıcalıktır. Kardeşim, senin Washington’daki babadan getirdiğin konuşmanı dinledik. Şimdi benim halkım sana cevap vermek için beni çağıracak. Rüzgarlar bu yaşlı çamlardan geçerlerken, terk edilmiş ruhların iniltilerini işiteceğiz. Eğer halkımın sesi işitilirse, bu anlaşma asla yapılmayacak. Ama ne yazık ki onlar çevremizdeler, görülmezler ve işitilmezler. Gözyaşları yağmurunun damlalarına benzerler.
Ormanın derinliklerine sesleniyorum ama cevap gelmiyor. Çevremde her şey sessiz. Artık sözcüklerim çok azalmalı ve artık bir yel söylememeliyim. Sessiz olan kişi güneş batarken söyleyecek şeyi olmayandır.”
Kızılderili kat
Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>