DİĞER HABERLER

Sally’nin bir günü

"Onu “Orlando” ile tanımıştık. Ardından “The Tango Lesson”la hafızalarımıza kazınmıştı." Can Anamur'un yeni yazısı...
 
   
 
 
     
Sally’nin bir günü

Sally Potter, yeni filmi “Yes-Evet”in gösterimi için İstanbul’daydı.

Onu “Orlando” ile tanımıştık. Ardından “The Tango Lesson”la hafızalarımıza kazınmıştı. Bu filmde hem oynamış hem dans da etmişti. Bu sefer yine kendi yazdığı ama bu sefer başrolü Joan Allen’a bıraktığı yeni filmiyle sevenlereyli buluşuyordu.

Hiç kuşkusuz, Sally Potter kendine has stiliyle öne çıkan bir kadın yönetmen. Doksanlarda çektiği bu iki filmle sinema severleri derinden etkileyen Potter ardından yaptığı “The Man Who Cried” ile sanki daha bir ticari sinemaya yönelmişti.

Yine beş yıllık bir aranın ardından, bu sefer önceki filmlerinden de etkileyici bir filmle Sally tekrar karşımızda.


Fotoğraf: Çağatay Atasagun

Yeni filmi “YES”, İstanbul Film Festivali’nin bu yılki programında yer alıyor. Filmin 12 nisan Salı günü, Emek’te yapılan gösterimine yönetmen de katıldı. İstanbul’a önceki gece yarısı gelmişti. Hem de uzun bir New York uçuşunun ardından. Saat farkı, uçak yorgunluğu demeden İstanbul’daki ilk gününde sürekli koşturdu. Üstelik geceyarısı otelinin penceresinden pırıl pırıl aydınlatılmış camileri seyretmiş, uyuyamamıştı.

Bir gün önce sıcak ve güneşli olan hava kapamaya başlamıştı. Henüz yağmur yağmıyordu allahtan ama gökyüzünü gri bulutlar kaplamıştı.. Buna en çok bozulanlar, Hamdi Restoran’ın terasında güzel açıyı, doğru ışığı bulmak için çabalayan fotoğrafçılar oldu. Evet, Sally ilk gününde, onuruna verilen yemekte, Eminönü Hamdi’de basınla buluştu. Uzun masada yakınında oturanlarla sohbet etti, ardı sıra röportaj verdi. Bir ara terasın kenarına giderek Haliç, camiler, vapurlar, martılar ve Galata Kulesi’nden oluşan essiz manzarayı seyretti. Gözlerinde yeşil kalın kenarlıklı bir güneş gözlüğü vardı. Fazla hareket etmiyor, kendi sakinliğini etrafındakilere de yayıyordu.

Önden içli köfte, sonra testi kebabı, ardından 5 metre uzunluğundaki Adana kebap, lahmacunlar, kuzu şişler… Testi kebabının testisinin kırılışını merakla izledi. Bu arada yapımcısı Christopher cep telefonuyla fotoğraf çekiyordu. Sofra etkileyiciydi. Ama, Sally kırmızı et yemiyordu. Bunca ikram ve et yemeyen bir misafir. Sally’ye hemen bir zeytinyağlı tabağı yapıldı. Neleri mi çok sevdi? Barbunya, közde patlıcan ve peynirler. Masayı donatan garsonlara her peynirin cinsini nereden geldiğini, keçi mi, koyun mu peyniri olduğunu ısrarla sordu. Onun için biraz ağır olan yemeğin ardından masaya renk renk meyveler ve eşsiz lezzetteki baklavalar gelince tekrar tabağını doldurmaya başladı. Bu arada Hürriyet, Radikal, Tempo röportajlarını yapmışlardı. CNN-Türk kamerası sırasını bekliyordu. Sally sorulan soruları akıllıca buldu. Ne yazık ki yemekte bulunan gazetecilerin hiçbiri henüz filmi izlememişlerdi. Zaten izleyemezlerdi de. Filmi gösterimi o gece Emek’teydi.


Fotoğraf: Çağatay Atasagun

İki buçuk saatten uzun süren bu yemeğin ardından Sally ve yapımcısı Christopher Sheppard hızlı bir kapalıçarşı, Mısır Çarşısı turuna çıktılar. “Aslında bir halı almak istiyordum ama o kadar çok halı var ki aklım karıştı alamadım” diyecekti bu çarşı turunun ardından. Eminönü Meydanı’nda aletlerini yerleştirmiş, müziklerini yapan kör sanatçıların önünde uzunca bir süre kalan Sally bir yandan müziği dinlerken öte yandan dalgalanmaya başlayan Haliç sularına daldı gitti.

Sally’nin yoğun günü devam ediyordu. Saat 7 olmuştu ve Emek’in salonu neredeyse tamamıyla doluydu. Sahneye çıkan Sally “çok kısa konuşacağım, asıl filmden sonra konuşacağız” dedi. 100 dakikalık film seyircileri tam anlamıyla büyülemişti. Genelde soru-cevap kısımlarında seyirci sessiz kalır, bir iki kişinin sorduğu sorular da laf olsun kabilinden sorulanlardır. İşte, o akşam Emek’te öyle olmadı. Birbirinden ilginç, akıl dolu sorular yönetmenin neşesini de getirdi. Hep kafasında “filmim Müslüman bir ülkede nasıl karşılanır” sorusu vardı Sally’nin. 11 Eylül’ün ardından kaleme almaya başladığı senaryo Lübnanlı bir erkekle Amerikalı bir kadının ilişkisi ekseninde doğu-batı çatışmasına da göndermeler yapıyordu. “Niye şiirsel bir dil”, “filmin adı niye ‘Evet’” tarzı soruların sonu gelmiyordu. Ama, Emek’te sırada başka bir film vardı. Seyirciler ve Sally fuayeye taştı. Son sinemasever de son sorusunu sorduğunda sıradaki yeni film çoktan başlamıştı.

CNN-Türk’ün arabası dışarıda bekliyordu. İstikamet Bağcılar’daki Doğan Tv Center. 11’de başlayan Gece Görüşü programına canlı yayın konuğu olacaktı. Binaya varıldığında daha yayına epey vardı. Kafeteryada bir kaşarlı tost aldı. Ama bir şey içemedi. Sadece nane çayı içiyordu ve maalesef heryerde bulunmuyordu bu meret. Hamdi’de kaynattıkları taze nane yapraklarını sevmişti.

CNN-Türk’ün başarılı sunucusu Ahu Özyurt yayına başladı. Ekrana birbiri ardına gelen kravatlı, asık suratlı politikacıları görünce Sally’nin ağzından “gündeminiz ne kadar yoğunmuş” lafı döküldü. Sırasını bekliyordu. Yüzüne sadece biraz allık sürüldü. Ve derken 11:30 oldu saatler. Canlı yayında Sally Ahu’nun sorularını yanıtladı. “11 Eylülün ardından bir yanlış anlamalar ve korku ortamı hakim oldu. Ben de pozitif ve birleştirici bir şeyler yapmak istedim. Tüm bu korku ortamıyla savaşırcasına bir aşk filmi yapmak istedim”. Sally konuşmaya devam ederken ekranın bir yanında da filmden kareler akıyordu.

Sunucu ve konuk arasında çok güzel bir elektrik olmuştu. Yayının sonunda birbirlerine sarıldılar. Ahu’nun kolunun altında “The Tango Lesson”ın cd’si vardı. Sally’den imza aldı.

Sally ile Christopher otellerine doğru yola koyulduklarında İstanbul uykuya dalmıştı bile.

Not: “Yes” festival gösteriminin ardından 5 Ağustosta vizyona girecek.

Can Anamur


Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>