Superman Dönüyor
Talip Ertürk "Superman Dönüyor" filmini yorumladı ve çok özel bilgiler verdi.
Bryan Singer, X-Men 3’ü yapmayacağı açıklayıp projeden ayrılmış, Logan’s Run’ın yeniden çevrimi için çalışıyor, X-Men’i bırakmakla doğru mu yaptım diye düşünüp duruyor. Bir gün Los Angeles’ta Robertson Caddesi’nde arabasıyla tatlı tatlı giderken, telefonu çalıyor; arayan eski dostu Brett Ratner. Singer kenara çekiyor ve Singer hal hatır sorma faslından sonra ağzındaki baklayı çıkarıyor: Yeni projesi için bir “ikinci ekip yönetmeni”ne ihtiyacı var. Singer birkaç isim öneriyor ve sonradan projenin ne olduğunu sormayı akıl ediyor. Ratner yarım ağızla büyük bütçeli bir yaz filmi çekeceğini söylüyor ve ekliyor; yeni Superman’i çekiyorum! Bryan Singer o andaki duygularını şöyle anlatıyor; “Dürüstçe ifade etmek gerekirse hissettiğim duygu kıskançlıktı. O konuşmayı hiç unutmuyorum, çünkü kendimi çok kötü hissetmiştim” Kaderin bir cilvesi midir, yoksa ilahi adaletin tecellisi mi bilinmez, zaman geçti devran döndü; Bryan Singer Superman projesine dahil olurken, Brett Ratner projeden ayrıldı ve Singer’ın yüz vermediği X-Men 3’yi yönetmeye talip oldu... 1978’de sinema dünyasına mal olan aslen 1938 doğumlu Superman, yalnız ABD’nin değil tüm dünyanın en bilinen süper kahramanı, açık ara. Çelik Adam’ın böylesine tanınmasına neden olan sinema perdesinde gösterdiği görkemli başarı elbette, yoksa ne çizgi roman sayfaları, ne de çizgi film serileri yeterdi şöhretinin böylesine yayılmasına. İlk Superman 1978’de gösterime girdiğinde ortalık yıkılmış ve yapım Warner Bros.’un o güne kadar yaptığı en başarılı film olmuştu. Sonradan çekilen iki mühim devam filmiyle seri sündürüldü ancak başarı pekiştirildi. İzleyen ve yapımında emeği geçen herkesin unutmak istediği 1987 tarihli dördüncü filmin ardından Superman, sessiz sedasız sahneden çekildi.
Ne zamanki yeniden çevrimler yeniden moda oldu, Çelik Adam yeniden popüler oldu. Bu ay nihayet izleme şerefine nail olacağımız Superman Dönüyor, neredeyse 10 yıldır Hollywood kulislerinde konuşulan bir proje. Hollywood’da bu projeyle ilgilenmeyen yönetmen, başrol için adı geçmeyen aktör kaldı mı? Öyle uzun ve çileliydi ki Superman Dönüyor’un yolu, nice yiğitler helak olup gitti. Tim Burton, McG ve Brett Ratner projeye dahil olup ayrılanlardan yalnızca birkaçı. Nicolas Cage’den başlayıp David Boreanaz kadar uzanan benzer bir liste, Superman karakterini oynamaya heveslenenler için de verilebilir. Proje aşaması bu kadar uzun sürünce hayal kırıklıkları ve sevinçlerin bir arada olması da kaçınılmaz oluyor.
Sonuçta henüz tek kare film çekilmeden 40 milyon dolar harcanmış bir proje bahsettiğimiz. 250 milyon dolarlık bir bütçesi var ki, bu sinema tarihinin en pahalı filmi olduğu anlamına geliyor. Warner Bros stüdyosu bahsettiğimiz türlü talihsizlikten ve uzun planlama sürecinden sonra Bryan Singer’ı ikna etmeyi başarınca rahat bir nefes almış. Yalnıca 72 saatlik bir görüşme sürecinin ardından Logan’s Run için yaptığı tüm çalışmayı bir kenara bırakan Bryan Singer, yeni nesil Superman’i hayata geçirmek üzere projeye dahil olmuş. “Klişeleri bir kenara bırakıp gerçeği söyleyeceğim, Superman’e elbette hayrandım ama projeyi kabul etmemi en çok etkileyen Clark Kent’le aramdaki bağ oldu. Ben de aynen Clark gibi bana harika davranan bir ailenin yanında evlatlık olarak büyüdüm ve gerçek ailemi hiç tanımadım. Bu durum beni karaktere yaklaştırıyor ve onu başka kimsenin yapamayağı biçimde ele almamı sağlıyor. Ve teklif geldiğinde bu şansı kaçırmak istemedim.” Her ne kadar Singer gerçek ailesini hiç tanımadığını söylese de, İngiltere’de yaşayan anne ve babasıyla seyrek de olsa görüştüğü biliniyor. Ancak bahsettiği nedenlerin ötesinde Bryan Singer böyle bir proje için biçilmiş kaftan. İki X-Men filmiyle süper prodüksiyonlar konusunda büyük tecrübe sahibi oldu. Ayrıca ilk dönem filmlerinden pekala bildiğimiz üzere karakter filmleri konusunda büyük bir yeteneğe sahip. Superman da tüm zamanların en ünlü karakter filmlerinden biri. Singer bu konuda şöyle konuşuyor; “Superman filmleri her şeyden önce bir karakterin hikayesini anlatır. Aksiyon ve tüm gösterişli özel efektler her zaman karakterin bir adım arkasındadır. İşte Superman filmlerini güzel yapan da budur...”
Bryan Singer projeyi ele aldığında elinde hali hazırda stüdyonun reddettiği bir dizi senaryo vardı. Kevin Smith’in Tim Burton için yazdığı ve Superman mitinin altını oyan fantastik bir senaryonun yanında (Superman’in klasik kostümünü giymediği ve dev mekanik bir örümcekle mücadele ettiği bir hikayeydi bu), sonradan Görevimiz Tehlike 3’ü yapacak J.J. Abrahams’ın kişisel yorumu ve Brett Ratner’ın kendi versiyonu. Tüm bu senaryolar bir şekilde stüdyoyu memnun edememişti ve Singer hikayeyi ve senaryoyu baştan yaratmaya karar verdi, üstelik ne yapmaması gerektiğini de biliyordu. X-Men 2’da birlikte çalıştığı senaristler Michael Dougherty ve Dan Harri’yle birlikte işe koyuldular ve yazdıkları senaryonun stüdyoya onaylatmayı başardılar. Hikaye, Superman’in bilinmeyen bir nedenden Metropolis’i, hatta Dünya gezegenini terk etmesi ve uzun bir aradan sonra döndüğünde hiç beklemediği sürprizlerle karşılaşması üzerine kuruluydu. Yapımcı Jon Peters, Singer’ın anlatmak istediği hikayeyi ilk duyuşunu şöyle hatırlıyor: “Tüylerim diken diken olmuştu. ‘Vay canına…çok can alıcı’ diye düşündüm. Hikayesi çağdaş, duygusal, aksiyon yüklüydü, hem de bir aşk hikayesiydi. Bir Superman filminden istediğimiz her özelliğe sahipti”.
Senaryoyu yazmak 3 kişinin yapabileceği bir iş. Peki yeni Superman’i bulmak? Belki de tüm projenin en zahmetli işi doğru oyuncuyu bulmaktı. Stüdyo yıldız bir isim için ısrar ederken, Bryan Singer tanınmamış bir yüzde ısrarcıydı. Daha önceki yönetmenler kendi jönlerini getirmeyi denemişler ve başarısız olmuşlardı. Tim Burton Nicolas Cage’i istemişti mesela, Brett Ratner ise Johs Hartnett’i. Diğer yandan Superman olmaya hevesli olanlar da vardı. Jim Caviezel durup dururken “Superman için teklif gelirse hiç düşünmeden kabul ederim” benzeri bir açıklama yaptı ancak yönetmen Singer The Passion Of The Christ ile popülaritesinin zirvesinde olan Caviezel’in projeye uygun olmadığını düşünerek aktörün hevesini kursağında bıraktı. Bir dizi deneme çekiminin ardından rol televizyon dizilerinde küçük roller almış, 1.91 boyundaki yağız Brandon Routh’a gitti. Singer’ın genç aktörün role uygun olduğunu nasıl anladığı şöyle anlatıyor: “Brandon’la bir kahve içip sohbet etmek üzere sözleşmiştik. Mekana vardığımda henüz gelmemişti bence oturup bir kahve söyledim ve beklemeye başladım. Bu sırada içeri girdi ve heyecanla masaya yaklaştı. Heyecanı o kadar belliydi ki, masaya çarptı ve kahvemi döktü. Sonra iyice telaşlandı ve peçeteyle masayı silmeye çalışıp her yeri berbat etti. Hareketlerinde naif bir hal vardı, sevimli bir sakarlık. Ve bir anda Brandon’ın bana birini hatırlattığını fark ettim: Clark Kent’i. Christopher Reeve’in yerini doldurmak her ne kadar zorlu bir iş olsa da, Superman’i oynayacak aktörün sinema yıldızı etiketine sahip olmaması gerekiyordu. Hepimizin ortak hafızasındaki Superman’e benzeyen ve onu temsil eden birine ihtiyacım vardı. İstediğim hemen her şeyi Brandon’da buldum...” 26 yaşındaki aktör bir rüyayı yaşıyor elbette; “Clark’ın odasında, Kal-El’in odasında yürümek, tam hayal edeceğiniz gibiydi. Clark olarak ilk çekimimde çiftliğin arazisinde yürürken de aynı şeyi hissettim. Bu karakteri canlandırmak öylesine dolu dolu bir deneyim ki. Bryan’ın vizyonuna hakkını vermek ve dünyanın dört bir yanında sayısız insanın zihinlerinde var olan birini canlandırmak zor bir işti. Ama Bryan işimi çok kolaylaştırdı, hikayeye duyduğu tutku ve coşku bulaşıcıydı...”
Brandon Routh filmin merkezine yerleştirildikten sonra çevresine doğru parçalar yerleştirilmeye başladı. Kadronun en heyecan verici ismi ise çift Oscar’lı Kevin Spacey. Ünlü aktör kendisine Oscar kazandıran Olağan Şüpheliler’den sonra yeniden yönetmen Bryan Singer’la çalışıyor. Orijinal filmde Gene Hackman’ın canlandırdığı Lex Luthor’a hayat veren Spacey, filmde rol almayı neden kabul ettiniz sorusuna şöyle yanıt veriyor; “Yanıt şu iki kelimeden ibaret; Bryan Singer!” Spacey Londra’daki tiyatro çalışmalarında bir boşluk yaratıp 6 haftalığına Avustralya’daki ekibe katılmış ve sahnelerini tamamlayarak yeniden İngiltere’ye dönmüş. “Olağan Şüpheliler’ de olağanüstü bir deneyimdi. Bir çok açıdan sanki aradan o kadar zaman geçmemişti, ama, son on yılda sinemacı olarak ne kadar ilerlediğini görmek de çok aydınlatıcıydı.” Lois Lane karakteri için ise yine –içinde Beyonce’un bile bulunduğu- bir dizi isim anılmış ancak rol Kevin Spacey’nin özel çabası ile genç aktris Kate Bosworth’a gitmiş. Bosworth Spacey ile birlikte “Beyond the Sea” filminde birlikte çalışmıştı. James Marsden, Parker Posey ve Frank Langella’nın yanı sıra efsanevi bir aktris; Eva Marie Saint de filmde yer alıyor. Clark’ın (üvey) annesi Martha Kent’i canlandıran Saint, “Torunlarım bu filmde oynayacağımı öğrendiklerinde çok sevindiler, bu da bana yetti de arttı” şeklinde konuşuyor. Pastanın üzerindeki kiraz ise ilk filmdeki görüntüleri ve daha önce hiç izlemediğimiz bazı çekimlerin kullanılmasıyla filme dahil edilen Marlon Brando olacak. Jor-el yine oğluna tavsiyelerle yol gösterecek anlayacağınız...
Superman Dönüyor, bir yeniden çevrimden çok bir devam filmine benziyor. Orijinal filmleri yok saymadan seriye yeni bir lezzet, taze bir soluk getiriyor, aynen Batman Başlıyor’un yaptığı gibi. . “Bence Donner’ın filminin bir tür devamını çekme kararı bize ileriye gitmemiz için özgürlük ve özgüven sağladı” diyen senarist Michael Dougherty, şöyle devam ediyor: “Farkında olsunlar olmasınlar, herkesin hikayenin kökenini bildiğini hissettik. Herkes farklı ölçülerde de olsa Superman’i tanıyor. Biz sadece hikayeyi sürdürmeye çalışıyoruz.” Superman Dönüyor’da yaklaşık 6 yıldır Dünya’dan uzak olan Çelik Adam, sonunda uzun yolculuğundan geri dönüyor. Geçmişinin, ailesinin ve kendi gibilerin izini sürmek için çıktığı seyahatten eli boş dönmüştür. Krypton’un bir zamanlar var olduğu yeri bulduğunda yaşadığı hayal kırıklığı ile birlikte, Kal-El olarak doğmuş olan bu adam uzay gemisiyle evine, Kentler ailesinin Kansas’taki çiftliğine döner ve dünyasında pek çok şeyin değişmiş olduğunu görür. “Daily Planet”ın bizzat Lois Lane tarafından kaleme alınan “Dünyanın Superman’e Neden İhtiyacı Yok” başlıklı makalesinin de gösterdiği gibi, dünya onu geçmişte çoktan bırakmıştır. Elbette bu Superman için her şeyden fazla acı verici oluyor. Sevdiği kadın; onu sırtını dönmüş ve tüm dünyayı bunu yapması için yüreklendirmiş. Lois Lane insanların hayatlarına devam etmeleri ve bir kurtarıcı olmadan yaşamayı öğrenmeleri gerektiğini yazıyor. Elbette bu aslında onun Superman’i geçmişte bırakma yolu aslında. Metropolis’e gözlüklü Clark Kent kimliğinde geri dönen Clark, gittiğini gerçekten fark eden tek kişinin eski arkadaşı ve çaylak fotoğrafçı Jimmy Olsen olduğunu görünce şaşkınlığa boğulur. Jimmy Clark’ın otostopla dünyayı turladığını sanmaktadır. Eski arkadaşına en yıkıcı haberi veren de yine Jimmy oluyor: Superman’in hayatının aşkı ve en çok ihtiyaç duyduğu insan şimdi nişanlıdır ve Jason adında bir oğlu vardır. “Bu engel Kriptonite’den bile güçlü. Bu konuyu işlemek daha zor çünkü özünde duygusallık var” diyen Singer’a, Routh şunu ekliyor: “Bu yüzden, belki de toplum dışı olmadığını düşündüğü tek yere döndükten sonra, tekrar tamamen dışlanmış biri oluyor”. Dertler bir değil iki değil. Son beş yılı hapiste geçiren, ama Superman şartlı tahliye davasını kaçırınca serbest bırakılan Lex hapisten çıktıktan sonra zengin yaşam biçimini sürdürebilmek için Gertrude Vanderworth adlı mirasyedi duldan yardım alıyor. Üstelik Lex’in şeytanı kıskançlıktan çatlatacak hinlikte ölümcül bir planı var. Luthor planını adım adım uygulamaya koyarken Superman, Lois’in de tehlikede olduğunu öğrenir, soluklanmasına fırsat kalmadan Metropolis yine ondan yardım dilenmeye başlamıştır bile. Bir jetin arkasından Lois ve diğer arkadaşlarının içinde olduğu bir kapsül fırlatılacaktır ve Superman eski aşkıyla karşılaşmak için bundan iyi bir fırsat bulamayacağının farkına varır. Yüzlerce ton yanan metalin gökyüzünden beysbol stadyumuna yağdığı nefes kesici kurtarma sahnesinde, Lois ile Superman’in gözleri beş yıldan sonra ilk kez buluşuyor: Kahramanımız mağrur ve güçlü, Lois ise utanç içinde elbette. Diğer yanda Lex Luthor’ın niyeti ortaya çıkar; Superman’in teknolojik sırlarını kendi kişisel zaferi için kullanacaktır...
Filmin bütçesinin 250 milyon dolar civarında olduğu söylemiştik. Bu rakam henüz resmi olarak doğrulanmasa da, Superman Returns şimdiden sinema tarihinin en pahalı filmi ünvanını sırtına geçirdi bile. Tamamı Avusturalya’da Fox Stüdyoları’nda gerçekleştirilen çekimler (uçuş korkusu olan yönetmen MCG Avustralya’ya gidemediği için projeden ayrılmıştı) sırasında, süper prodüksiyonlara özgü tüm talihsizlikler yaşanmış elbette. Ama Bryan Singer çok sakin bir yönetmen ve bir şekilde filmi planlanandan önce bitirmeyi becermiş. Singer yeni nesil HD kameralardan Panavision Genesis’i kullanmış filmi çekerken ve bütçenin büyük kısmının da oyunculara ya da setlere değil de, dijital efektlere harcandığı söyleniyor. Projenin Avusturalya’ya katkısı ie Matrix filmlerinden bile fazla. Ülke ekonomisine 77 milyon dolar kazandırılmış ve toplam 10.000 Avurturalyalı projeye katkıda bulunmuş.
Superman Tarantino’nun da Kill Bill Volume 2’de vurguladığı gibi, kahramanlığa soyunmuyor, aksine doğuştan bir kahraman. İnsanlığı yorumlayışı sarsak Clark Kent’e denk geliyor. Superman’in süperler aleminde tek yapan bu özelliği bir yana, Çelik Adam camiadaki en Amerikan kahraman diğer yandan. Kaptan Amerika bile onun kadar Amerikan değildir hatta. Üstelik karakteri de en az kasları kadar sağlam: Kent ailesinden iyiliği, dürüstlüğü öğrenmiş, dünya dışından gelmesine rağmen hepimizden daha çok ‘insan’ olmuş. Adamımız yoldan çıkmış dünyayı düzlüğe çıkarmak için geri dönüyor, yine tam da en ihtiyaç duyduğumuz anda, 4 Temmuz arefesinde... (biz filmi 21 Temmuz’da izleyebileceğiz ancak 4 Temmuz bizim için pek kutlu bir gün değil elbet) Velhasıl Bryan Singer’a ne kadar dua etsik azdır kanaatindeyim...
Tarihçe: ‘Çelik Adam’ın 70 yıllık serüveni
Superman 1938 yılında Jerry Siegel tarafından yaratıldı ve Kanadalı Joe Shuster tarafından çizildi. Action Comics dergisinin kapağında yer alınca ve maceraların yayınlandığı sayılar çok tutunca bir yıl sonra kendi dergisine kavuştu. Karakter çizgi romanın ardından, gazetelerde de çizgi dizi olarak 30 yıldan uzun süre yer buldu. Superman, günümüzde ise, her ay DC Comics tarafından 40 ülkede 25 dilde yayınlanan çizgi romanlarla milyonları eğlendirmeyi sürdürüyor. Beyaz perdede, Çelik Adam ilk olarak 1941 yılında ünlü Fleischer Stüdyoları tarafından önce 17 dizilik kısa animasyon film olarak, sonra da iki bölümlük aksiyon dizisi olarak çekildi... O zamandan bu yana, karakter 5 sinema filminde, bir çok başarılı televizyon dizisinde, ve 35 video ve DVD’de seyirci karşısına çıktı. Superman’in ilk sinema filmi 1951 yapımı “Superman and the Mole-Men”di. Filmin başrolünü, ardından gelen televizyon dizisinde de rolü başarıyla sürdürecek olan George Reeves oynadı. Jerry Siegel Superman’i ilk olarak kel kafalı bir kötü adam olarak tasarlamıştı ancak sonradan yayıncıların isteği üzerine karakter yakışıklı ve iyi yürekli olarak yeniden yaratıldı.
Jude Law’dan General Zod olur mu?
Bryan Singer yazdığı ilk senaryoda yer alan General Zod karakteri için Jude Law’dan başkasını kabul etmedi. Ancak Law bu rol için hiç istekli değildi ve Ratner onsuz projenin gerçekleşemeyeceğini söyleyip durdu. Nihayetinde ünlü aktör ikna edilemeyince General Zod karakteri filmden çıkarıldı...
Supermanzedeler: Onlar hiç havalanamadılar
Buyrun size projeye bir şekilde dahil olan ya da filmle adı anılan isimlerden bir kuple:
Yönetmenler: Tim Burton, McG, Robert Rodriguez, Brett Batner
Oyuncular: Elisha Cuthbert, Claire Danes, Keri Russell, Beyonce, Scarlett Johansson, Mischa Barton, Keira Knightley (Lois Lane)
Josh Hartnett, Paul Walker, Matthew Bomer, Brendan Fraser, Ashton Kutcher, David Boreanaz, Ian Somerhalder, Henry Cavill, Jerry O'Connell, Jason Behr, Jared Padalecki, James Caviezel (Superman/Clark Kent)
Anthony Hopkins (Jor-El)
Johnny Depp (Lex Luthor)
Senaristler: Kevin Smith, J.J. Abrams
İlk öpücük üçüncü sayıda
Superman ve Lois Lane ilk kez çizgi romanın üçüncü sayısında öpüşmüştü. Kendisini çatıdan düşerken son anda kurtaran Superman’e bir öpücükle teşekkür eden Lois Lane, 70 yıllık bir aşkın tohumunu attığını bilmiyordu elbet.
Yönetmenin ‘S’tresi
Bryan Singer’ın Superman kostümünde değişklik yapmama konusundaki hassasiyeti özel hazırlanan S ambleminde bir parça sekteye uğradı. Ünlü “S” amblemi, kalıp lateksten hazırlandı ve lazerle kesilmiş binlerce minik “S” harfinden oluşuyor. Amblemin komik görüneceği düşüncesi ise Singer’ı filmle ilgili en çok strese sokan konu belki de. Empire verdiği röportajda şöyle diyor: “Biri gelip ‘film harika olmuş ama keşke amblemi mahvetmeseymişsiniz’ derse sanırım tüm emeklerimizi boşa gitmiş sayacağım”
Talip Ertürk
terturk@gazetevatan.com
DİĞER HABERLER
Annelerini Dinleyen Genç Kadınlar Riskten Kaçıp Nakite Sarılıyor Yatırım Yapmıyor
Genç girişimci kadınları riskten kaçmadan yatırım yapmaya davet etti...
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na Son 30 Gün
Dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatlar için geri sayım sürüyor.
“Erkekler neleri kafaya takar?”
“Dünyayı Değiştiren Büyüleyici Bir Karakter: “NAPOLYON” 24 Kasım’da Vizyonda!”
“İspanyol Efsane Montibello Türkiye’de!”
“Metin Serezli Hayatını Kaybetti!”
“Öğretmenleri Tehdit Eden Hastalıklar: Farenjit ve Duruş Bozukluğu”
“Francesco Tristano Sıradışı Bir Performans İçin İstanbul’da! ”
“Özcan Deniz’den “Kültür Köprüleri” ”
“Makyaj Çantanızdan Atılacaklar”
“İşte 87. haftanın armağan kazanan şanslı cosmoturk okurları...”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32