DİĞER HABERLER

Ufuk

"Akşam üzerleri annem, birkaç komşuyla balkonda oturur aralarında sohbet ederken ben de usulca annemin koltuğunun altına sokulur onları dinlerdim. " Metin Aksoy'un yeni yazısı...
 
   
 
 
     
Ufuk

Akşam üzerleri annem, birkaç komşuyla balkonda oturur aralarında sohbet ederken ben de usulca annemin koltuğunun altına sokulur onları dinlerdim. Beş - altı yaşlarındaydım, annemler örgülerden, kızların çeyizlerinden konuşurlarken ben de güneşin batışını izlerdim. Ufuk çizgisini hayal ederdim, dünyanın sonu olduğunu düşünür bir gün gidip oraya bakmak istiyordum. Ama daha çocuktum köyün yakınından akan çaydan geçemezdim, acıkacaktım, susayacaktım en önemlisi de annemi çok özleyecektim. Hatta annemi ikna edep birlikte oraya gitmeyi bile hayal ediyordum. Güneşin battığı o ufuk çizgisi beni öylesine merak içine bırakmıştı ki; oraya gittiğimde dünyanın en güzel şeyleri benim olacaktı: Kırmızı bir top, oyuncaklar, giysiler, kimsede bulunmayan şeyler, misketler her şey varmış gibi hayal kurardım.

Korkuyordum da, ya orada bir şey yoksa ya ben aşağı düşsem ve bir daha annemi göremezsem ne olacaktı. İşte o an hayallerim yıkılır, kendimi tuhaf his ederdim ama umudumu hiç yitirmezdim. Bir gün mutlaka oraya gideceğim diyordum kendi kendime ve bir gün orada ne varsa gözlerimle görecektim, o ufuk çizgisinin ardında, dünyanın sonunun ardında nelerin olduğunu görmeliydim.

Oraya gidebilmek için öncelikle bazı şeylerimin olması gerekiyordu; kurtlardan korunmak için iyi bir sopaya, bir çakı; yılanlar ayaklarımı sokmasın diye dizlerime kadar bir çift çizme, eldiven; ekmek, yumurta, peynir; giysiler, çanta. Bütün bunları bulma gerekiyordu, ama nasıl? Dahası yalnız gitmeliydim, benden başka kimse orayı bilmemeliydi. Oradan getireceğim şeylerin hiç kimse de olmamalıydı, dahası bekli altın, para da vardı orada babam için çantamı altın doldurup getirmeliydim.

Bütün bunları yapmak için biraz daha büyümem gerekiyordu ve oraya gitme hayalimi hiç kimseye söylememeliydim. Sopayı bulabilirdim en kolayı oydu, çanta bulmak zordu, sırtıma geçirebileceğim bir çanta gerekiyordu, çizmeleri nasıl bulacaktım onu hiç bilmiyordum.

Bir süre sonra kendime bir arkadaş bulsam işler daha kolayı olacak diye düşünmeye başladım ki; bir akşam babam elinde birkaç okul kitabıyla geldi. Renkli resimler, çeşitli yazılar vardı ve ben hiç birisini bilmiyordum, sadece o güzel resimlere bakar hayallerimi daha da büyütürdüm, çitlerle çevrili bir ev, evin bahçesinde kedi, köpek, sıpa, tavuklar ve iki çocuk bir sürü oyuncakla oynuyorlardı, çok mutlu görünüyorlardı. Hayal kurup onlarla oyun oynuyordum, hele bir tane çizgili at vardı ki; sonradan zebra olduğunu öğrendim çok sevmiştim onu. İşte bütün bunlara sahip olmak için o ufuk çizgisine mutlaka gitmeliydim.

Bir süre sonra babam bize okuma yazmayı öğretmişti, heceleyerek okuyabiliyordum. O okul kitaplarını defalarca okumuştum ki; artık her sayfayı her satırı ezbere biliyordum. Artık bana yetmiyordu o kitaplar, babam bu durumun farkındaydı. Yine bir akşam elinde başka kitaplarla geldi, iki tane hikâye kitabı vardı, bir defter yazı yazmak için, iki tane de okul ders kitabı merakla karıştırdım önce resimlere bakıyordum, hikâye kitapları çok güzeldi ama o ders kitapları ki bütün hayallerimi yerle bir ettiler. Dünyanın yuvarlak olduğunu, dünyanın güneş etrafında döndüğünü gösteren resmi ve yazıyı görünce inanamadım, hemen babama sordum, gerçeği öğrendiğimde bütün o oyuncaklar, güzel şeyler bir anda yok olup gitti hafızamda. O gece sabaha kadar uyuyamadım, gerçek olmadığını düşündüm. Amcam lise okuyordu, ona sordum o da bana bütün her şeyi anlattı artık yapılacak bir şey yoktu. Ufuk çizgisi sadece benim için bir anı olarak kaldı. Bu kez başka şeyler hayal etmeye başladım, ya cennet yoksa?

Metin Aksoy
maksoy15@hotmail.com


Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>