KÖŞE YAZILARI | EDA DAĞHAN

Bütün Savaşlar Aşkla Başlar

Arabadan inip köşke baktım. Işıklar kapalı, uyuyor olmalısın. (Eda Dağhan)
 
   
 
 
     

Arabadan inip köşke baktım. Işıklar kapalı, uyuyor olmalısın. O esnada yavru bir köpek, paltomun eteklerine süründü. Eğilip, ses çıkarmasın diye elimle ağzını kapattım. Biraz sıkıca kapatmış olmalıyım ki hayvan, nefessiz kalıp boğulduğuna dair işaretler vermeye başladı. Ani bir hareketle elimi köpeğin ağzından çekmemle birlikte, köpeğin havlamayla karışık böğürmeye başlaması bir oldu..O cüsseden o ses nasıl çıkıyor, inanılır gibi değildi. Köşkün aydınlanması, benim köpeciğe suni tenefüse başladığım ana denk geldi. Bir saniye.. (yazar araya girer), şimdi bunun bıyıkları batar, burnu ıslak ve yapışkan.. Yazarken bile tiksindim. (ben ciddi bir şeyler yazmak için oturmuştum ancak, olmadı) yeniden başlıyoruz arkadaşlar:

Arabadan inip köşke baktım. Işıklar kapalı, uyuyor olmalısın. O esnada yavru bir köpek, paltomun eteklerine süründü. Eğilip, ses çıkarmasın diye elimle ağzını kapattım. Yerden bulduğum tahta parçasını ileriye doğru atarak uzaklaşmasını sağladım. Tekrar sana baktım, odana.. “ışığı kapalı demek ki derin uykuda” dedirten odana.. Sen, en ufak ışıkta uyuyamazsın. Bütün lüksler içinde sen hep rahat bir uykuyu tercih ettin. Bu köşke ilk yerleştiğimizde karanlık, sesten uzak bir oda istemiştin benden. Dünya üzerinde isteyip de veremeyeceğim bir şey olmadığını bildiğin için sanırım, aşırı isteklerin olmadı hiç. Bak, minik köpek gene geldi. Biraz ders almalı senden, uzaklaşmayı, uzak durabilmeyi öğretmelisin ona.. Her istediğinde istediğin kişinin yanında olmayacağı gerçeğini, kendi kendine yetebilmeyi öğretmelisin..

Bütün ilişkilerin standart olduğunu, er geç aynı düzleme oturacağını, evli olmamızın bizi bir çift etmeyeceğini söyleyip duruyorsun. Bu kadar mantık fazla değil mi? Sosyal anlamda bu kadar büyük bir adamken, binlerce kişiye önderlik ederken şimdi nasıl da acizim senin odanın karşısında?
"Sadece ders veriyorum" dediğin o delici bakışlı gence ne demeli? Yanakların kızarıyor her seferinde ondan bahsederken. Bana, göstermiş olduğum olgunluk için teşekkürlerini sunuyorsun. Ben, senin için hangi uçurum kenarlarında dolaşıyorsam, aynını o yaşattırıyor sana. Aslında, sevgimi istemeyen biriyle hiç işim olmaz ! Ah.. bir de şu kalbim hala çarpmasa yanında!..4 yıllık evliyiz ve sen ona ders vereli 4 ay bile olmadı. Daha alışıksın ona, gelme saatlerinde daha bir güzelleşiyor narin yüzün. Büyük gri gözlerin daha irileşiyor. Meraklanıyorsun..O, 10 dakika geç kalsa hırçınlaşıyor, saçmalıyor, kapıdan içeri girdiğinde ise tüm bunları unutuverip muzırca gülümsüyorsun.

Benim, seni sevdiğim gibi seviyorsun onu. Yaş, sınıf farkı, yasak dinlemeden seviyorsun. Aşk konusunda bana ahkamlar kesen 'sen', bu sefer benden fazla saçmalıyorsun..
Hava iyice soğudu, köpek de yalnızlığımla oynamaktan sıkıldı galiba.

Kimseyi uyandırmamak özeniyle köşke girdim. "Odaya çıkan bu merdivenler öldürüyor" düşüncesiyle yanına vardım.Soyunup yatağa girdim ve usulca sarıldım sana. Odayı dolduran ritmik nefes alış verişlerin eşliğinde yüzüm saçlarının arasına karıştı, uyumuşum. Neden sonra bilmiyorum kapının ani açışıyla ikimizde yataktan fırladık.

Sen, göğüslerini geceliğinle örtme telaşında, bense böylehuzur bulduğum bir ortamdan çekip çıkarılma huysuzluğunda, gözlerimiz kapı önünde dikilen gölgeyi seçme yarışına koyuldu. Önce sen tanıdın onu. Karanlık sulüete sertçe:“Ne işin var burada” dedin? Belki de uyku sersemi, ama dedin işte bir kere. İlk defa samimiyetinizi deşifre edecek bir ifadeydi. Sanki “evet burada olmalısın ama, şimdi değil” tonlamasında bir hesap soruştu bu. Kahroldum.. O an, seni bu kapıda dikilen atletik vücutla paylaştığım gerçeğiyle baş başa kaldım. Yataktan kalkacak gibi oldum ama, adam “kıpırdama” dedi. “Kıpırdama yoksa vururum.” Ben dediğini yaptım, senin öfken dinmedi: “Saçmalıyorsun çık buradan” dedin. Sesin, birden alev aldı sanki: “Çık buradan!!...” Karanlık gövde, yatağa doğru ilerledi: “Demek aynı yatağı da paylaşır oldunuz. Ne oldu? Bana duyduğun aşk ne de çabuk küllendi matmazel?” dedi alaycı. Yüreğim kıpırdadı, demek bitmişti ilişkiniz, bitirmiştin..Sen, biraz mahcup beni süzdün ama, duruşunu bozmadan cevapladın: “İndir o silahı ve defol!”. Son sözlerin de bu oldu: “İndir o silahı ve defol!”

O narin başın, az sonra yatakla kucaklaştığında, ben ağzım açık olan biteni izliyordum. Yanı başındayken, senin umarsızca kendi hayatını yaşamanı izlediğim gibi.. Az önce köşkün dışından odanı izlediğim gibi.. Senin yatağa savruluşunu izliyordum. Ve ne yazık ki bu kez de elimden bir şey gelmiyor, bu sefer de sana engel olamıyor, bu sefer de bütün beceriksizliğimle sadece seni seyrediyordum.. Sana baktığımda öldüğümü hissettim.. Ardından metal sivri bir cisim hislerime yardımcı oldu, yandı göğsüm.. Dünya savaşmaya devam etsin, ben az önceki huzurlu uykuma kaldığım yerden devam edeyim düşüncesiyle yanına uzandım..

28 Haziran da, Sırp öğrenci Gavrilo Princip, Avusturya Macaristan Veliahtı Franz Ferdinand ve karısını Saraybosna'da öldürdü ve 1. Dünya Savaşı başladı.


EDA DAĞHAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>