Solmaya yakın tutma çiçeklerini, gördükçe; bir saksıda bile ümidin olabileceğine inanırsın.
Rengarenk ya da renksiz ne fark eder, geçip gider zaman. Zamanı neyle doldurursun ki sürahiye benzer, bardağa benzer. Zamandan alırsın, içine akıtırsın.
Uzaktan baktığında ne güzeldir gecenin içinde ışıklar, gördüğün pencereden içeri girmeye mecalin yoksa niye çalarsın kapıyı zamanlı zamansız, kaldırırsın ev sahibini yerinden…
Ah be hayat, aynı döngüdeyiz hep değil mi?
Oysa kışın özelliğidir üşütmesi ve griliği, kışın görülen güneşten daha neşeli ne vardır ki? Üşümekten korkan kışın dışarı çıkar mı?
Korkanlardan kaçarak uzaklaşmak lazımdır ki kendi korkuları bulaşıcı olabilir. Korkularını sindirecek cesaretin yoksa kendini alkışlayarak sahneden çekilirsin. Korkuyla çarpan kalp kendinden başka neyin sesini duyar ki?
Kalbini kendin kadar büyütemediysen başka hayatlara karışma hevesi neden?
Kalp hiç büyümez aslına bakarsan, çocuk aklıdır ondaki… Kalbini terbiye edemeyenin başı beladan kurtulmaz…
Olur mu ki? Olduğunu sanıyorsun… ben de hep olduğunu zannederdim, üzülme…
Bir çiçek soldu diye kışa küsmek olur mu? Dileğin nedir, hep yaz mı?
İnsan ne dilediğine dikkat etmeli ve ne zaman dilediğine… Dileğin oluverir, neye uğradığı şaşırırsın. Altından kalkamazsın dilediğinin, döküldüğün yerden kalkarken yine birkaç parçan orda kalır…
Kendini eksilttikçe, yenilersin bir taraftan. Ama eskisi gibi olur mu yeni?
Olamaz mı? Olabilir :)
Sevgiler,
Itır…
ITIR SEMA ERTAŞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER