KÖŞE YAZILARI | ITIR SEMA ERTAŞ

Melek Girmez Sokağı…

"Hep aynı yolu geri dönüp yeniden başlıyorsun…" Itır Sema Ertaş'ın yeni yazısı...
 
   
 
 
     
MELEK GİRMEZ SOKAĞI…

Çokta iyi bilmediğin bir şehrin, birbirine benzeyen sokaklarında arıyorsun gitmek istediğin yeri. Bir sokaktan diğerine giriyorsun. Yolun sağı, solu, karşısı, ötesi sanki hep aynı, hep orası ama gittiğinde görüyorsun, orası değil. Hep aynı yolu geri dönüp yeniden başlıyorsun…

Karmaşa; beynin uyanık kalması için gerekli, öğreniyorsun. Çünkü uyuyan bir zihin kalbi uyandırır, aman ha!

Gitmek istediğin yere daha ne kadar var, öğrenmek için can atıyorsun. Bazen umutsuzluğunun, bıkkınlığının en büyük sebebi oluyor belirsizlik. Hatta bazen, hayatın öyle bir sokağından geçmek zorunda kalıyorsun ki, evlere şenlik!

Öğrenci olduğum şehirlerin birinde vardı öyle bir sokak, Melek Girmez Sokağı… adını öyle koymuşlar, anlatılanları efsaneymiş gibi dinlerdim. Hayat kadınlarının, onları satanların, her türlü illegal işlerin sokağıymış orası. Kadınlar pencerelerde müşteri beklermiş, onların çocukları sokakta, güya geçen yabancıları taciz edip, işi saldırıya kadar götürürlermiş. Köşe başlarında takım elbiseli, ellerinde tespihler, sivri burunlu ve yumurta topuklu ayakkabılarıyla karanlık adamlar beklermiş. Oraya güneş bile girmezmiş, gündüzde bile gri renkliymiş. Bende sorardım anlatanlara, sen nerden biliyorsun, gittin mi? Gittiysen nasıl sağ çıktın. Çıktım işte bir şekilde, derdi anlatıcı. İnanırdım ama merak etsem de hiç gitmedim o sokağa korkumdan…

Sonraları anladım ki o sokaklardan gerçekten varmış hayatın içinde.

Aslında yaşamın sokaklarından biri de Melek Girmez Sokağı ve herkes mutlaka o sokaktan geçiyor istese de istemese de…

Daha sokağın başındayken tüm renkler grileşir. Dar bir yolun iki yanına karşılıklı kondurulmuş, güneşin sırtını döndüğü ve bir çamaşır ipi mesafesi uzaklığındaki yüksek binaların arasında korkuyla yürümeye başlarsın. Öyle korkarsın ki, başını bile kaldırıp bakamazsın biriyle göz göze gelmemek için. Pencerelere kollarını dayayarak seni süzen o kadınları hissedersin, hayatın kadınlarını. Sokakta birbirini öldürmece, çocukluk atlamaca oynayan, hayatın kadınlarının çocuklarını görürsün. Ve köşe başlarını tutmuş yaklaşmanı bekleyen, yanlarında geçerken seninle birlikte yürümeye başlayan karanlık adamları… Fısıldanmalar, bağırtılar, tacizler, itişmeler, ayaklarının önüne düşmen için gerilen ipler… Hayatın bu sokağı düşmen için elinden geleni yapar!

Duyma, kulaklarını kapa! Görme, gözlerini kapa. Sadece yürü… Yürü çünkü bu sokağın da bir sonu, çıkışı var. Yürü sadece, zannettiğinden daha güçlü olduğunu göreceksin… Onu bulmanı bekleyen bir hayalin var.

Masallardaki kahraman değilsin ama masallar aslında hayatın basit anlatımı. Prens, prensese ulaşmak için bir sürü engeli aşar. Zehirli ormanlardan geçer, ejderhalarla savaşır. Komik geliyor değil mi? Düşün o zaman, öylesine yaşadığını zannederken bile her gün nelerle savaşıyorsun. Neleri çözüyorsun, neleri yoluna koyuyorsun, her gün kaç kere yanlış sokaktan bir daha geri dönüyorsun… Her ne olursa olsun, ertesi gün için bir amacın var, bu; günü tüketmek bile olsa!

Kim bilir kaç kere Melek Girmez Sokağına giriyorsun. O sokaktan bir kere çıkabildin mi, bir sonrakinde daha güçlü oluyorsun…

Bu yüzden; yorulsan da, prensesi kurtarmak için önce kendini kurtarmaya mecbursun…

Sevgiler

Itır…
itir.sema@gmail.com



ITIR SEMA ERTAŞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>