Vicdanına yenilenleri koysam terazinin bir tarafına kırık kalpleriyle, diğer ucunada sen otursan uçsuz bucaksız renginle, yeni hikayeler yazardın her birine huzur veren.
Ellerindeki içkinin bin türlü diliyle kuytu yalnızlarında mutlu olurken kadınlar,
teselli perileri sabah olup uçunca bedenlerinden, gerçek hayatları kaldığı yerden yeniden başlıyordu.
Adam gibi görünen adamların, şefkatle dokunduğunu zannediyordu çoğu.
Miş gibi görünerek yanına yaklaşıyor ,severmiş gibi dokunur,eşsizmiş gibi konuşuyorlardı seçilmiş cümlelerle…
Kaderi yapmak istiyordu o kadınların kaderini , ben ise gözümü kapatıyordum gözlerini görmek için, ellerime ismini söylüyordum dokunsun diye o bebek tenine.
Aklımda hem gülüşün, hemde o durgun halelrin yaşıyordu.
Mutluluğu tebessümünde hatırlıyor , hüznü düşünceli bakışlarında hissediyordum.
Uzaktan sevmeyi seviyordum , adınsa adıma karışan, gecenin siyhanıysa asla karıştırmıyordum seni, unutulup gidenler yaşıyordu çünkü o siyahlarda.
Yastığıma değmese de saçların, bir telinden odama yayılan kokunla dalıyordum uykuya.
Kalbimdeki iki göze çizmişken resmini, artık başka kim kapatabilirdiki üzerini ?
Şeytan’ın bile aklını alandın dişiliğinle, çıkmazlarda tıkanıp kendine yenilenlere
akıl oyunları yazıyordun zekanla…
Borç olarak aldığın hayatın sonsuz olmadığın bilsen de, gerçek sahibine hiç teslim etmeyecek gibi yaşamalıydın.
Kaç defa ölüp dirildin ? kaç defa düşüp sonra tekrar yürüdün ? Hepsini okudum daha sen avuçlarıma yazmadan, hepsin dinledim daha sen anlatmadan.
Hepsini sır gibi sakladım aklımda ve yaşayabileceğin kadar bir yer açtım içimde.
Daha fazlasında bulacaksan mutluluğu, bir ben kadar daha yer açarım sana kendimden bile vazgeçip…
MURAT DİNDE
YAZARA E-POSTA GÖNDER