KÖŞE YAZILARI | NEMZA SİNANOĞLU

Belki Biz…..

Karşıma çıkanlar, karşılaştıklarım olmuş, belli nedenlerle biraz sürüp, belli nedenlerle son bulmuştu. (Nemza Sinanoğlu)
 
   
 
 
     

Nerden baksan çocukluğumdan geçeli çok olmuş, ama en büyük hayallerimden biri olan Aşk’ı, yakalayacağım günü hep hayal eder dururdum..Karşıma çıkanlar, karşılaştıklarım olmuş, belli nedenlerle biraz sürüp, belli nedenlerle son bulmuştu. Hiç sıkılmadan bekledim onu, o gün gelecek ve o beklediğim yanımda olacaktı..Yalnızlığı da sever olmuştum, “o” yoksa birilerinin de olmasına gerek yoktu..

Hiç yük etme niyetinde değildim, yüklü bir Aşk’ı beklemekteydim zaten..Bazen beklerken umutsuzluğa kapılıyor, zaten o aralarda girmiyor muydu hayatıma sebepsiz birileri..

Beklemekten yorulmuştum sanki..

Bir gün her zaman gittiğim kahveme uğramış, çayımı istemiş yudumlarken onu görmüştüm, yanımdan geçip gittiğinde onu arkadan öylece süzebilmiştim sadece…Aşk algıların daha da açılması gibiydi sanki ?

Çayın tadı bile daha hoş gelmişti damağıma, gözlemlemeye çalıştığımda bizim bu taraflardan olduğunu, etraftakilerle merhabalaşıp, selamlaştığından fark etmiştim..Peki ya ben, niye fark etmemiştim daha önce ?

Zaman bu muydu ? Bilemeden, hesabımı ödeyip “o” gördüğüm silueti düşünerek evin yolunu tutmuştum. Daha sonraki günlerde de aynı kahvede ister istemez ayrı masalarda, tanışıksız olarak, başka siluetlerle buluşur olmuştuk. Beni fark edip etmediğini merak eder durumda, günlerimiz aynı mekanda, ayrı masalarda geçer olmuştu..Fark etmişti..!! Bunu bir gece, başka bir mekanın yolunu tuttuğumda anlamış, karşımda gelen o ve bana bakıp gülümseyerek selam vermiş, hiç konuşmadan yoluna devam etmişti. Topuklularımla yürümeye çalıştığım o patika yol sanki ayaklarımdan uçmuş, gecenin sıcağı sanki kesilmiş, bir esinti çökmüştü tüm bedenime. Bu neydi şimdi, şu an hissettiklerim ‘o’ beklediğim şey miydi..

Gecem, bir ertesi gün ve diğer gecelerle bağlanan gündüzler, sadece onu düşünmek, şuan nerede olduğu hakkında fikirler yürüterek, yatağımda bir oradan bir buraya dönmekle geçip gidiyordu. Kaç gündür kahveye de uğramaz olmuştum. Evet gittiğimde yine oradaydı, beni görünce artık onunda gözleri parlıyordu.. Bu bakışmalı tanışma ilkbaharı devirmiş, mevsimlerden yazı getirtmişti. Her karşılaşmamızda yine bakışıyor, birbirimize gülümsüyor ve ayrı masalarda yine ayrı siluetlere gecemize devam ediyorduk.

Bu kural bir yaz gecesi bozulmuş, yerinden kalkarak masama gelmiş ve elini uzatıp adını söyleyerek artık tanışma vakti geldi demişti. Dilim tutularak sadece adımı söyleniş ve sadece tokalaşmıştım kendisiyle. Artık onun bir adı vardı, eskiden olsa sınıf sıralarına yada sayfalarca kağıda adını yazmak var, şimdi ise sadece beynime kazınması bile yetiyordu hissettiğim duygulara..Uzun süreli yalnız hayatıma itiraf etmekten korktuğum bir heyecandı bu, damağımda yaşattığı tadı, beklediğim gibi…

Uzun süredir beynimde olan kişilik artık bir isim edinmiş şekilde yola devam etmekteyiz, ya bundan sonrası? Dahası ne olabilirdi, keşke…Hayaller beynimde canlı, beni sürekli meşgule vermişken, yarı uykulu yine sabahı etmiştim..Her zamanki gibi işimin yolunu tutmuş, belirsiz mutluluklarla günüme başlamıştım, akşam olduğunda sözleştiğim arkadaşlarımla kahvenin yolunu tutuyor, hatta bazı günler oraya gitmek için sürekli bahaneler ürettiğim arkadaşlarımı zoraki oraya sürüklüyordum.

İçimdekileri bir bilseler..

Birkaç gündür onu orada göremiyor, sohbet eden arkadaşlarıma etrafıma bakınmaktan eşlik edemiyor, hatta bu durum bazen küçük çaplı kırgınlıklara, arkadaşlarım bakımında onları önemsenmeyişlere meydan veriyordu ki, onlarda haklıydı..

İçi sıkılmış uyandığım bir sabahın ardından, mail kutuma baktığımda onun mesajını görmüş ve şaşkınlıkla yerimden ayaklanarak, okumaya koyulmuştum. Ben Baran lütfen bu mesajı aç Pelin diyordu. Açmaz olabilir miydim hiç ? Okuduklarımdan, kahvede her zaman yanımda olan kız arkadaşımı bir gün yolda görüp, durdurup ondan mail adresimi aldığıydı. Tabi bunun gizli tutması için de arkadaşımı tembihlemiş olmasıydı.

Yazdıklarında, kahveye artık geliş sebebinin beni görmek olduğu, birkaç gündür onunda beni görmediğinden, umutsuz bir şekilde yolda yürüdüğü bir gün arkadaşımı görüp onu durdurup, aramızdaki daha doğrusu onda olan etkileşimi anlatarak yalvarırcasına bir iletişim adresi istemiş olduğuydu. Seni görmek, orada olduğunu bilmek, aynı havayı solumak bile yetiyor diyordu bana. Yatağımdan kalkıp, nasıl hazırlanarak ofisime gittiğimi hatırlamıyorum bile, çünkü biraz daha mutluluğumla mayışmış halde o maille bakarak kalsaydım işime gidemeyecektim.

Masama geçtiğim anda bilgisayarımda mail kutumu açtığımda,’GÜNAYDIN’ diyen ikinci bir mesajla karşılaşmıştım. Gülümseyerek günaydın dedim ve ardından gün boyu konuşmaya başladık. O bana, beni nasıl fark ettiğini, ilk gördüğünde üzerimde ne olduğunu ve anlamadığı şekilde zamanla bana nasıl bağlandığını konuşarak devam etti. Bana kısa sürelerle konuşma fırsatı veriyor, konuşmalarıyla beni gülümsetiyor ve bazı itiraflarıyla ruhumu okşuyordu.

Bu kadar lafla günün sonlarına geliyorduk, herkes yavaş yavaş işlerini bittirip çalıştığı yerden çıkacak ve birer birer hayata karışacaklardı..Konuşmamızda önümüzdeki haftanın programını yapıyor, bana gidilecek, birlikte yapmak istediği planları açıklıyordu ki, bu akşam seni görmeliyim cümlesi çıktı ağzından, bu akşam seni görmek geliyor içimden, görmeliyim, ama…

Ama neydi…

-Bu gece bir programım var..

-E olabilir, tabi ki ona gideceksin

-Ama…

-Ama ne Baran ? ( neyi ağzından geveliyordu )

-Ben son gelişimde onu yanımda gördüğünü sanmıştım, yani görmüş olmalısın.

- Kimi ?

-Seni son gördüğümde yanımda oturan kızı, fark etmedin mi?

-Aa evet biri vardı ama, benimde oturan erkek arkadaşlarım oluyor yanımda, seninde gördüğüne eminim

-Evet ama, o gördüğün benim, ‘kız arkadaşım’….

- (sustum)…

-Konuş lütfen..

-……………

-Evet benim bir kız arkadaşım var..Ama….Bekleyeceğim seni…Belki bugün değil ama bil aklım, fikrim hep sen!! Zaman ver bana, sadece biraz zaman….

Artık onunla konuşacağım bir şey yoktu, ne konuşabilirdim. Güvenim, ona beslediklerim, bir anda havada uçuşur olmuştu. Birazdan ofis kapanacak ve ben bugünü çöpe atmak isteyerek yoluma koyulacaktım.

Başlayan günün, böyle biteceğini nasıl bilebilirdim ki..

Şimdi biz seninle zaman aşımına uğramak zorundayız.
Belki de hiç yaşamayacağımız sevginin umutsuzluğuyla bağlandık yanımızdaki sevgiliye…
Sabun köpüğü gibi önce bir parladık, sonra su gibi aktık, gittik..
Sevgili biz seninle “hiç” olamadık..Sebepsiz sevgililer vardı etrafımızda, hiç yoktular ama hep vardılar..
Ne büyük çelişkidir bu hayat… Bir rüyadaydık uyandık, tekrar uyuyacak değil miyiz sonsuzluğa…
Zaten dediğim gibi hep vardılar, hiç yoktular…Ta ki sen gelene kadar,
Sıfırlasam hayatı, elimde değil çoktan çalmışlar.
Ne büyük bu karmaşa, ne büyük bu “sensizlik”..
Etrafımdakileri soracak olursan, dilime pelesenk olmuş laflarla günümü kurtarmak tek vasfım..
Dedim ya sana, belki de biz hiç yaşayamayacağımız sevginin umutsuzluğuyla bağlandık yanımızdaki sevgililere..
Belki ben, seni hiç bulamayacağım diye… Belki sen, beni buldun diye sarıldın yanındaki sevgiliye..
Analdım..Biz seninle zaman aşımına uğramak zorundaydık

..

İkimizde bilgisayar başında başladığımız güne, onu kapatarak yine aynı şekilde yolumuza devam ettik…

Bilmediğimiz kimlikler hakkında artık çok şey biliyorduk..Çok şeyi istiyor ve sadece yerimizde sayıyorduk..

Şimdi biz seninle zaman aşımına uğramak zorundaydık sevgili..Hiç olmamış bir şeyi, olacak misali gibi beklemek..

Belki seni hiç bulamayacağım diye, belki sen ben hiç olamayacağım diye sarılacaksın bu sefer yanındaki sevgiliye..


NEMZA SİNANOĞLU
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>