KÖŞE YAZILARI | NİLHAN FİDAN

Bazen

“Bazen, umutsuzca söylenmiş bir söz hayatını karabasana çevirecek bir gerçeğe dönüşebiliyor.” Nilhan Fidan`ın yeni yazısı...
 
   
 
 
     

BAZEN

Bazen anlamsız bulduğun şeylerin ne kadar gerçek olduğunu görüyorsun ve şaşırıyorsun. Başın ağrıyor sabahları ve gece inerken yatağına. Sürekli başın ağrıyor, ilaçlar fayda etmiyor. Durmadan uyanıyorsun yarı uykularından, ışığı yanık bırakıyorsun korku çıkmazında, “daha sabah olmadı mı ?” diyerek geri koyuyorsun başını yastığa, gürültüler geliyor odanın dışından, sürekli konuşuyorlar yüksek sesle, bulanıyor görüntüler.

Bazen çabuk eritiyorsun zamanı, elinden kayıp gidiyor düşlerin, sahip çıkamıyorsun. Ansızın boşta kalıyor ellerin, tutunduğun dal uçuruma doğru eğiliyor, düşmemek için yapabileceğin hiçbir şey yok artık. O rüyada, uçurumun kenarındaki sandalyede oturan dedeni ve uçurumdan sarkan anneni gördüğünde, nasıl çığlıklar atarak koştuğunu hatırlasana.

Günbatımlarını seyretmek için bir sahil kasabası, bir tepe, bir beyaz bulut ararken, korku dolu gözyaşlarına boğuluyorsun bir anda. Nasıl kurtarabilirsin ki pamuk ipliğine bağlı yaşamları? Güneşin batışı ne kadar güzelse, o kadar da hüzünlü değil mi, söylesene. Renklerin dansını izlerken nasıl mutlu oluyorsan, her yaşamın bitişinde de öyle burkulmuyor mu için?

Uzaklara daldığında, bir gidişin peşinde ya da bir gelişin izinde, o sonsuz bekleyişin bittiğini haber veren çanlar çalmaya başladığında kapında, rüzgârın titrettiği tüm yapraklar düşüyor yere. Sen güz kızı oluyorsun, mevsim yaz olsa da. Kırmızı turuncu yapraklar topluyorsun, elinde çevirirken hayranlıkla bakıyorsun renkli dalgalarına. Ayaklarının altında kalanlar ise çıtırtıları ile yenik düşüyor ağırlığına. Bir sarmaşık dalı olup tutunabilmek istiyorsun buralara. Yeşil dalları kahveye boyayan dalgınlığına karşın, ellerinin soğuktan titremesine karşın bu güneşli havalarda, sen yine de buralısın aslında. Mevsimleri yerle bir eden öfken dindiğinde bahara kucak açabileceksin yeniden, karabasanların ise yatağının altında kaybolacak.

Şimdi yum gözlerini bebek ve uyumayı dene bu kara gecede. Işığın hala yanıyor ve daha sabah olmadı. Gürültüler kesilmişken biraz, uyu hadi bebeğim. Rüya görme sakın, sadece uyu en sevdiğin şarkıyı mırıldanarak. Ertesi gün unutacağın ama hatırlayamadığın bir yerlerin - birilerinin etkisinden kurtulamayarak, mutsuz uyanacağın o rüyaları sakın görme, olur mu.

Zamanın gölgesinde bir yalnız avcı olmak çok zor, farkındayım; ama güneşin çağırdığı bir peri olabilirsin bu gece. Yıldızlardan atlayabilirsin çatılara, bacalardan hediyeler yollayabilirsin çocuklara. Gözlerinden inen incileri bu seferlik saklayabilirsin yastığının altında ve belki seni gülümserken gören cadılar da ürküp kaçar mutluluğundan. Ne güzel görünüyorsun bugün, derler sana. Gülümser ve yaşamaya başlarsın bir kez daha.

Bazen Bir Anlık Bir Sevinç ile Yarılıyor Gökyüzü,
Ellerime Güneşler Doğuyor.


Nilhan Fidan
nilhanfidan@cosmoturk.com

 


NİLHAN FİDAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>