KIZLAR GECESİ
İyi ki kız arkadaşlar var. Bayanlar, inanın sizsiz bu hayat çekilmez. Bir yaz akşamı Ortaköy’de, bir akşam Cadde’de, Rumeli Feneri ya da Akmerkez’de… Açık hava, sinema, kahvaltı ya da akşam yemeği, belki sadece kahve içimi… İyi ki varsınız ya.
Bütün kızlar toplandık toplandık toplandık… Balıkçı’da rakı, roka, beyaz peynir ve kavun. Arka fonda eski Sezen şarkıları… Yoksa biz aşık mı olduk, hem aşık hem sarhoş mu olduk... Hem de efkâr mı bastı bu akşam... Heyt be, lamı cimi yok, bize gidiyoruz, efkâr dağıtıyoruz…
Kızlar gecesinin klasikleri: Pijama partisi yapılacak, magazin sayfaları karıştırılacak, cemiyet hayatının dedikodusu yapılacak, çeşit çeşit içecek karıştırılacak, hem televizyona bakılacak, hem en içli şarkılar dinlenilecek, içlilerden sonra en laylaylom hallere bürünülecek, koltuk tepelerinde göbekler atılacak, başka başka yerlere dalınacak… Kızlardan biri DJ’lik yapacak: Bimbambom’la başlayıp “kapı açık, istenmiyorsun artık”la devam edilecek. “Ben ona resmen aşığım”, derken, “bu ne dünya kardeşim böyle” diye meydan okuyacak. “Dalgalandım da duruldum” da peşi sıra gelecek… Şarkılarla efkârlanıp şarkılarla keyiflenilecek.
Başka bir akşam. Hem de Cumartesi gecesi. İki arkadaş, yeni açılmış bir mekânda gorgonzola ve armutlu pizza ile tatil günlüklerini paylaşıyoruz. Limonataya biraz nane biraz çilek katıyoruz. Sohbete biraz tat biraz ekşi. Deniz, kum, gitarist çocuk ve grubu, Bodrum ve deniz kokusunda anıları paylaşıyoruz.
Sonra iki kız Taksim’e çıkıyoruz. Taksim, gençliğimizin mekânı. Üniversite yıllarına dönüyoruz bir anlamda. Kaç yıl oldu gelmemiştik buraya. Zaten giriş ücretini duyunca, ooo biz gelmeyeli epey olmuş, diyoruz. En son kaç yıl önce doğumgünümde gitmişiz. İki çift artı bir’mişiz o zaman. Doğumgünüm şerefine tekila bile ısmarlanmış bana.
Bu gece de aynı grup çalıyor. Girelim mi? Hadi girelim. Cover parçalara ilaveler olsa da genel olarak bildiğimiz bir repertuar bekliyor bizi. Hatta komşu mekânlarda da aynı şarkılar yankılanıyor aslında. “This love has taken its toll on me she said goodbye too many times before…”
Müzik devam ediyor. Bazı şarkıları o kadar iyi söyleyemiyorlar, hemen farkediyoruz. Bizim solistin gözleri yine sürmeli, ama bıyık bırakmış. Mekânı dolduran gençlere bakınca yaşlandığımızı hissediyoruz biraz. Zaman geçmiş. Biz de genciz belki; ama o kadar da değil. Bir anda, bir yanda, Cornflakes dinlediğimiz günler geliyor aklıma. İtiş kakış aldırmadan yerimizde zıp zıp zıpladığımız günler…
Ama bu akşam da keyfimiz yerinde. Yerimizde duramıyor, tüm şarkılara eşlik ediyoruz. Gençlerden bir sarışın çocuk kesiyor; ama hiç pas vermiyoruz. Müziğin bir anda kesilip ışıkların yanmasıyla kimlik kontrolünden bile geçiyoruz. Polisler birkaç genci dışarı çıkarıyor, sonra müzik tekrar başlıyor. Yine gençlik düşleri, bildiğimiz şarkılar ve dans…
Kol kola meydana yürürken, hayalkırıklıklarını geride bırakmanın mutluluğuyla içten bir tebessüm yayılıyor yüzümüze. Ruhumuzu teslim ettiğimiz beraberliklerden sonra o incinmiş ruhu geri kazandığımızı ve hayata döndüğümüzü biliyoruz. “Herşeye rağmen hayattan tat almayı ve bir yere tutunmadan ayakta kalmayı öğreniyoruz galiba, ne dersin?” diyorum. Gülümsüyoruz.
Nilhan Fidan
nilhanfidan@cosmoturk.com
NİLHAN FİDAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER