KÖŞE YAZILARI | NİLHAN FİDAN

Saros’ta!...

Borazan çiçekleri, hanımeli, vişne ağacı ile benim yaramaz mürdüm ağacım... (Nilhan Fidan)
 
   
 
 
     

Üç saatlik bir yolculuktan sonra Saros’tayım. Yolda tarlalar boyunca gördüğüm ayçiçekleri ya da daha çok sevdiğim adlarıyla günebakanlar, bana şehri unutturdu. Mesai saati içine sıkışan yaşamımı geride bırakıp mavili yeşilli mahmur yaz günlerine kavuştum.

Saros’ta yaz günleri, sabah geç saatlerde kalkıp bir şölen sofrasında kahvaltı keyfi yapmak, önünde deniz, açıklarda bir gemi, Bakla Burnu’na doğru uzanan turkuaz sulara karşı durmak demek. Arka bahçede borazan çiçeklerinin arasında uzun süredir okuyamadığım romanı bitirme sevinci... Yoncalarda aranan dört yapraklı ve vişne ağacına serçelerin konuşu... Hanımelinden aslanağzına ve kına çiçeklerine uzanan arka bahçeden ön bahçeye geçiş. Derken, güneşin batımına doğru koltuğa kıvrılıp seyre dalış...

Borazan çiçekleri, hanımeli, vişne ağacı ile benim yaramaz mürdüm ağacım, hepsi dört gözle beni bekliyorlar. Bu yaz uğrayamadım pek. Terasa çıkıp oturamadım, gülleri sulamadım, Ege’nin sularına ayağımı bile sokamadım daha. Bu yüzden İstanbul’dan kaçmak demek şenlik demek, kutlama demek benim için.

Balkona çıkıp Bakla Burnu’na karşı bir sandalye çektim. Serçe seslerinin arasında Paul Auster okurken biraz uyuklamaya başladım. Rüyamda beyaz badanalı mavi panjurlu evlerin sıralandığı bir sokaktayım. Denize inmeye çalışan kalabalıkla birlikte tek bir yöne yürüyoruz acele adımlarla. Deniz kenarında balık lokantaları kurulmuş, daracık sahile sığışmış barlar ve kafelerde frozen’lar ve dondurmalı tatlılar. Aralarında en güzelini bulmaya çalışırken yoruluyoruz; limana geri dönüp Pelikan’ın karşısındaki cafe’ye oturuyoruz. Frape’lerimizi tokuştururken “mutluluğumuza” diyorsun. Uyanıyorum.

Balkon duvarına bir serçe konmuş. Bir sağa bir sola bakıp duruyor, gagasını aralayıp yine bir sağa bir sola bakıyor. Sanırım susamış. Şimdi ona bir avuç su vermek istesem uçup gideceğini biliyorum; ama bir ümit, mutfaktan biraz su getiriyorum. Usulca da olsa daha iki adım atmadan kanatlanıp gidiyor. Elimdeki su tasını belki yine uğrar diye bir köşeye bırakıyorum. Bakla Burnu’na karşı oturup yüzümde buruk bir gülümseme ile kitabıma geri dönüyorum.


NİLHAN FİDAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>