Dünyada milyonlarca buluş var. Yeri geldiğinde hepsinden yararlanmaya çalışıyoruz. İnsan beyninin üretttiklerini kullanırken, en küçük bir arızada takılıp kalıyoruz. Oysa bunu yapanda insan, kullanan da . Ama hepsinin beyni aynı hızda çalışmıyor. Örneğin, telefondaki bir arızanın nedenini bilemiyoruz, evlerimizde elektrikli aletlerinden geçilmiyor ama, en küçük bir sorun olduğunda hemen elektrikçiyi arıyoruz.Her gün yeni bir modeli çıkan, cep telefonundan tam anlamıyla yararlanan kaç kişi var? Konuşmak, mesaj ve fotograf çekmek dışında. Ancak, çok amaçlı ve pahalı telefonlar ilk okul, orta okul çocuklarının bile cebinde.
Ev hanımları eve bulaşık, çamaşır makinası, mutfak aletleri alırken, çok programlıları tercih ederler ve bunun içinde ekstra para öderler.Genelde bulaşık makinesinin açma kapama düğmesini ve iki programını bilirler. Mutfak aletleri ise temizliği zor olduğu gerekçesiyle raflarda durur ve havuçu ellerinde rendelerler.
Buluşlara kafayı takarsanız kafayı üşütürsünüz. Bir çiviyi denize atıyorsunuz anında dibi boyluyor ama , tonlarca ağırlığında gemi rahatça yüzüyor. Havaya attığınız hiç bir şey, havada kaybolmaz ve yere düşer ama, uçak dünyayı gökzüyünde dolaşır. Televizyonu düşünün.Yüzlerce kanal dünyayı ayağınıza getiriyor.Savaşı bile koltuklarımızda oturup, film gibi izlemedik mi?
Bir düğmeye basıyorsunuz dünyanız aydınlanıyor. İki saat elektrik kesilse, deliye dönüyorsunuz. İnternetle dünyada olup bitenleri anında ekranda görüyorsunuz.Bunun sayesinde sevdiklerimizle konuşuyor, yazışıyor ve bilgileniyorunuz. Ama en küçük bir arızada onunla doğmuş gibi, eksikliğini hissediyor ve sorunu anlamayıp, çözemediğimizde sinirleniyoruz. Nedenide, insan oğlu iyiye, güzele, hizmete çabucak alışması olmalı.
Bunları bulanlarda insan, kullananlarda ama, " aramızda ne fark var?,,," diyemeyiz!...
Tıb dünyası deseniz başlı başına bir olay. Her gün yeni bir buluş insanların hizmetinde. Ultrasonlar, tomografiler insan vücudunun en ücra köşelerini gözler önüne seriyor.Organ nakilleri hayat kurtarıyor.Anne karnındaki bebeğin cinsiyetini bilmekle kalmayıp, hastalıklarını bile tesbit edebiliyorlar. İlim, bilim, teknoloji konusundaki buluşlar saymakla bitmez. Hepimiz bunları bulanlara milyonlarca teşekkür borçluyuz...
Hepimizi zaman zaman düşündüren bu konuyu neden gündeme getirdiğimi merak edebilir ve ,"bunları bizde düşünüyoruz ne alaka?!.." diyebilirsiniz.
Geçenlerde bir küçük kızın, güzeller güzeli Ayça'nın ( kendisi dört yaşına yeni bastı) bir merakı ve bu meraktan doğan sorusu beni bu yazıyı yazmaya sevk etti.
Ayça'nın annesi, banyo güzel koksun diye, bir küçük kutu, renkli ve kokulu sabunları, cam bir kasenin içine koyup, banyonun bir köşesinde duran, sehpanın üzerine bırakmış.
Televizonu açmış ve kadın programlarından birisine dalıp gitmiş.Bir süre sonra, Ayça'nın ortalarda görünmediğini fark edince, 'bu gene ne muzurluklar yapıyor?' diyerek "Ayça neredesin kızım?" diye seslenmiş, ses gelmeyince meraklanıp evde aramaya başlamış, Bir süre sonra da onu banyodu musluk başında bulmuş.
Birde ne görsün? Ayça annesinin özenle banyoya koyduğu bütün sabunları ıslatmış, birini alıp, birini bırakarak ellerini sabunluyor. Üstü başı ve tabii banyo su içinde!..
"Kızım ne yapıyorsun?Nedir bu halin? Bütün sabunları neden ıslattın? Bir tanesi de aynı işi görürdü" diyince;
Ayça;"Kızma anne. Her sabun başka bir renk ama, hangisiyle elimi yıkasam, hepsinin köpüğü beyaz. Neden böyle olduğunu sen biliyor musun?" diyince, düşünme sırası Ayça'nın annesine gelmiş.Ne kadar düşünürse düşünsün cevabını bulamamış. "Ben bilmiyorum ama akşam babana sorarız.Bu da nereden aklına geldi?" diyip, Ayçayı kurulayıp banyodan çıkarmış.
Bunları bana Ayça'nın annesi telefonda anlattı ve bu sorunun cevabını bilip bilmediğimi sordu.
Ben de bilmiyorum sevgili okurlar. Bu yüzden Ayça'nın annesine de birşey söyleyemedim. Bunun kimyasal bir olay olduğunu düşünüyorum ama, nedenini bilmiyorum. Kimyayla uğraşmayan bir vatandaş olduğum için, cehaletimi hoş görün ve bunun cevabını biliyorsanız lütfen bana da bildirin.
Dört yaşındaki Ayça'nın dikkatinden kaçmayan ve merakını kamçılayan bu olay, şimdi aramızda "test" konusu oldu. Kaç kişiye sorduysam hepside aşağı yukarı aynı yanıtı verdi "gerçekten yıllarca kullandığım renkli sabunun köpüğünün neden beyaz olduğunu hiç düşünmedim." Diyor.Ya siz? Sizin hiç aklınıza geldi mi? Neden tüm renkli sabunların köpüklerinin de beyaz olduğu?...
"İcatlar meraklardan ve ihtiyaçlardan doğar "diye boşuna dememişler.
Bana kalırsa, dünyanın en büyük icatlarından birisi sabundur.Ham maddesi zeytinyağı olmasına rağmen, her türlü kiri yok eder ama, kendisi kirlenmez. Keşke, tüm kirleri, pislikleri temizleyen sabun, vicdanları, ruhları ve kirli düşünceleri de temizleyip, yürekleri de arındırabilse!...Ne iyi olur değil mi?
Tekrar buluşuncaya kadar sevgiyle kalın.
Özcan Kandemir
ÖZCAN KANDEMİR
YAZARA E-POSTA GÖNDER