KÖŞE YAZILARI | ÖZCAN KANDEMİR

Her kadın bunu ister ama!….

"Hayat isteklerin, arzuların, hayallerin ve gerçeklerin çatıştığı bir dörtgen değil mi? Pek çok kişi birini delice severken bir macera uğruna hayatını alt üst etmez mi? " Özcan Kandemir`in yeni yazısı...
 
   
 
 
     

HER KADIN BUNU İSTER AMA!….

Son günlerde kitapçılarda bir kitap dikkat çekiyor. Cenk Babaeren’in “Bir erkeğin güncesi” adını taşıyor bu kitap. Cenk Babaeren bu kitap da biricik aşkını, zaaflarını, hatalarını ve bunlardan çıkardığı dersleri büyük bir açık yüreklikle gözler önüne seriyor…

Duru bir dili var. Hemen bir gün de bu kitabı okuyup bitirebilirsiniz.

Sonuçta belleğinizde kalacak olan şey, bir erkeğin bir kadına (eşine) duyduğu büyük aşkın yanı sıra, ona duyduğu sevgiye, saygıya rağmen onu nasıl aldattığı konusu. ‘bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu' dediğinizi duyar gibiyim...

Hayat isteklerin, arzuların, hayallerin ve gerçeklerin çatıştığı bir dörtgen değil mi? Pek çok kişi birini delice severken bir macera uğruna hayatını alt üst etmez mi? (özellikle de erkekler) Sevdiği kişiyi bir hiç uğruna kayıp etmez mi? Büyük vicdan azapları ve pişmanlıklarla karşı karşıya kalmaz mı? Bu soruları (özellikle erkekler) kendilerine sorduklarında samimi yanıtları “evet!” olacaktır.

Bu kitap işte, insanca zaafların getirdiği korkunç yalnızlığı, pişmanlığı ve sevdiği kadının arkasından koşacak cesareti bile bulamamanın çaresizliğini anlatıyor.

Kitabın belki de büyük bir özelliği yok!... Aşk, ihanet ve pişmanlık duygularının belli sonuçları dile getirilmiş.…

Kitabın özelliği yazarın kişiliğinden ve cesaretinden kaynaklanıyor.

Karısına ihanet eden ne ilk erkek Cenk Babaeren ne de son ...

Ancak bunu cesaretle itiraf eden ve bunu toplumla paylaşan özel bir erkek.

Toplum önünde karısını hala sevdiği itiraf ediyor, ondan hala “tek aşkım” diye söz ediyor.

“Suçlu benim, karım bunu hiç hak etmedi “ diyebiliyor
Yaptıkları ve kaybettikleri için acı çekiyor.

Basında çıkan bazı yazılar onu rahatsız ediyor. Örneğin "Karısını aldattı yetmedi bir de kitabını yazdı..." başlığını taşıyan söyleşi gibi. Ama toplum önüne çıkınca bunları engelleyemiyorsunuz. İçerik farklı olsa da, bu başlık onu incitiyor. Sebebi; eski eşinin bu tür yazıları okuyup üzülmesi.

Hala onun incinmesinden kendini sorumlu tutuyor.

Peki eşi bunlardan neden incinsin?

Aldatan o değil ki, utanacak biri varsa o da kocası. Zaten o da açık açık pişmanlığını dile getiriyor.

Kendisi konuyu öğrenir öğrenmez evi terk edip gitmiş ve hemen boşanma davası açmış ve boşanmış. Çocukları da yok. İncinme nedeni olsa olsa ayrılma nedenlerinin ihanet olduğunu insanların bilmesini istememesinden kaynaklanabilir. (kendi ayıbıymış gibi.) Bu yara dokunuldukça kanar çünkü.

Ama madalyonun bir de öteki yüzü var. Kadınların % 90’nı aldatılıyor. (Bunların bir kısmı biliyor, bir kısmı bilmezlikten geliyor, bir kısmı da gerçekten bilmiyor.)

Aldatan erkeklerin büyük bir çoğunluğu karısını suçluyor ve kendi zaaflarını karısının bazı eksiklerine bağlıyor.

Cenk ise suçun kendinde olduğu söylüyor ve özür diliyor.

Üstelik bunu kitaplaştırıyor.
Pişmanlığını anlatıyor
Ve hala karısını sevdiğini söylüyor…

Aslında bu her kadına nasip olmayan ama, her aldatılan kadının istediği şey değil midir?

Aldatan eşinin veya sevgilisinin pişmanlığını görmek,
Onun kendini bağışlatmak için elinden gelen her şeyi yaptığına tanık olmak,
Kendisini hala sevdiğini haykırmasını duymak,
Kendisinin yerine kimseleri koyamadığını bilmek.
Bunlar kadınların yüreklerine su serpmez mi?
Acılarını biraz olsun dindirip, kırılan onurlarını onarmaz mı?

Evet aldatılan her kadın bunları diler ama çok azına nasip olur…

Cenk’in karısı gibi, çok az kadının yüreğine su serpilir.

Aldatan erkek hep kendini haklı çıkaracak bahaneler arar. (böylece vicdanının sesini duymaz)
Hele de ayrıldıysa özür dilemek şöyle dursun “zaten bitmişti. Beni buna kendisi itti” gibi yaralayıcı sözlerle ihanet acısının üzerine kadına bir de suçluluk duygusunu yükleyerek, bu yükü taşınmaz hale getirir.
Pek çok kadın erkeğin aldatmasından çok, kendisine yalan söylemesinden ve ikili oynamasından rahatsız olmaz mı? “ dürüst davransaydı hiç değilse saygı duyardım” demez mi?

“Beni hiç mi sevmedi?” sorunu kendisine sorup perişan olmaz mı?

Hiçbir kadın eşinin zaafları yüzünden dağılan yuvalarına üzülmezlik edemez ama, en azından dürüst ve açık yürekli davrandığı için eşine saygı duyabilir.

Cenk’in eski eşi de bence böyle düşünmeli. Bu hem onu, hem de hatası yüzünden büyük pişmanlık duyan eski eşini biraz olsun rahatlatır.

Zaman her şeyin ilacı. Zaman içinde erimeyen, hiç bir şey yok! Bu yaralar da zamanla kabuk bağlar, acılar küllenir ve yeni sevgiler, yeni aşklar her ikisinin de yüreğini ısıtır.

Ama ihanet yarası en zor iyileşen yaralardan biridir. Bir gün bir şarkıyla, bir gün bir çiçek kokusuyla, bir gün albümdeki bir resimle insanın yüreğini dağlar ama siz farkında olmazsanız da, bu yaranın giderek daha az kanadığını, gözlerinizin daha az dolduğunu ve yüreğinizin daha az acıdığını görürsünüz.

En büyük yardımcınız ise, “niye ben?” sorusunu kendinize sormaktan vazgeçip, “bende birçok kadından sadece birisiyim” demeye çalışmaktır.

Bu yazıyı benim yeni çıkacak olan şiir kitabımdan bir şiirle bitirmek istiyorum.

Şiirin adı;

İHANET

Hiçbir şey bunca zaman
Böyle genç
Böyle diri
Ve böyle taze kalamaz…
Ve hiçbir yara
Yıllar sonra
Böylesine kanamaz…

Yüz kere dönsen yetmez
Bin tövbe fayda etmez
İhanet acısı bu
Hafifler belki biraz
Bunun acısı bitmez…

Her tür ihanetten uzak bir yaşam dileğiyle

Hepinize sevgiler

Özcan Kandemir
o.kandemir@superonline.com

 


ÖZCAN KANDEMİR
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>