KÖŞE YAZILARI | ŞEYDA KÜÇÜKEL

Yaraları Unut, Yaşadığın Güzellikleri İse Asla Unutma...

"Göz pınarları kurumuştu ağlamaktan, yüreğindeki ateşi dindiremiyordu bir türlü..." Şeyda Küçükel’in yeni yazısı…
 
   
 
 
     
Her şey sende gizli… Yerin seni çektiği kadar ağırsın, kanatların uçtuğu kadar hafif.
Mevlana


Ne çok canı yanıyordu, henüz iki gün olmuştu ama bir ömür gibi geldi bu ayrılık genç kadına. Göz pınarları kurumuştu ağlamaktan, yüreğindeki ateşi dindiremiyordu bir türlü. Oysa ki kendi istemişti ayrılmayı büyük bir hevesle. Uzun zamandır düşündüğü şeyi nihayet gerçekleştirmişti, rahatlamıştı ama bir tuhaftı iç dünyası işte. İçi daralmıştı, birden dışarı atmak istedi kendini ofisten. Yürümek istiyordu uzuuun uzuuun yürümek.

Geçmişin gölgelerini sırtlamış, yüzündeki mağrur ve dalgın ifade ile adım atıyordu. Ayrılığın iyisi olmuyordu, altı yıllık bir ilişki nasıl da bitti diyordu kendi kendine.

“Bir kalemde nasıl da siliverdim yahu, yalnızlık nasıl da cazip geldi bunca yıllık beraberlikten sonra”….

“Peki niye ağlıyorum hala?
Derdim ne, aşk bitmiş, sevdam bitmiş peki ben niye böyle debeleniyorum hala?”

Kulağında U2 ’nun meşhur With or Without you parçası eşliğinde Çukurcuma’ dan Nişantaşı’ na kadar yürürken, düşünceleri bazen kavga ediyor, bazen dans ediyordu zihninde. Alışacaktı, alışmalıydı, zaman her şeyin ilacıydı insan nelere alışmıyordu ki zaman içerisinde.

Bazen sevdalar bitiyor, aşklar çürüyor, tutkular kayboluyor ancak alışkanlıklarımızın zincirleri kırılamayacak kadar güçlü duruyor. Bazen paylaşımlar yitiriliyor, saygı uğramaz oluyor, karşılıklı anlayış yerlerde sürünüyor ama alışkanlıklarımız en büyük ihtiyacımız haline geliyor.

Her ayrılık anı buruk bir acı ve her ayrılık sonrası derin bir sancıdır. Ancak ayrılık sonrası insanı yıpratan şey geride kalan sevgiliye duyulan hasret değildir. Alışkanlıklarımızın bizi esir almasıdır, alışkanlıklarımızın anahtarını kendi ellerimizle sakladığımız bir kelepçeye dönüşmesidir.

İnsan ömrü bir serüvenden ibaret ise, bu serüvenin içerisinde acı tatlı bir çok duygu elbette ki yaşanacak. Mesele ayrılık sonrası acı dan kaçarak yaşamak ve başka kollarda unutmaya çalıştığını zannetmek değildir. Sahte veya incinmiş duygular ile hemen bir başka akvaryuma dalmak ve sudan çıkmış balığa dönme sürecini bir süreliğine uzatmak değildir.

Ayrılığı da kabullenebilmek, onun da yasını tutabilmek ve bu yüreklilikte kalabilmektir. Hem kendimize olan saygıyı hem de geride kalmış ilişkiye olan saygıyı koruyarak yaşayabilmektir. Çünkü bir insanın yüreğini koruması, gözyaşlarını korumasından çok daha değerlidir.

Hepimizin bildiği gibi her ayrılık bir vurgun gibidir, önemli olan ayrılık sonrası zamana karşı sabırlı olabilmektir. Ayrılık sonrası kendi iç dünyamıza yakın olabilmek, iç dünyamızla kucak kucağa yaşayabilmektir. Yaşadığımız acı tatlı tüm süreçlere sahip çıkabilmektir. Kimseyi suçlamadan, kimseyi yargılamadan yaşam yoluna devam edebilmektir. Zaman içerisinde yaşanmış tüm yaraları bir öğreti olarak kabul edebilmek, yaşanmış tüm güzellikleri kıymetli bir hazine gibi saklayabilmektir.

Confucius ne güzel demiş: Yaraları unut, yaşadığın güzellikleri ise asla unutma!

Tüm güzellikler sizinle olsun.

Şeyda Küçükel
seydakucukel@cosmoturk.com

ŞEYDA KÜÇÜKEL
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>