Mutlu son yakında mı yoksa kendinizle baş başa kalmaya devam mı edeceksiniz? ‘Yalnızlık kolay kabullendiğimiz bir süreç’ diyor. İnsanı yalnızlaştıran özellikleri otuzlu yaşlarda sağlıklı ilişkiler kurmak için öneriler...
-Yalnızlık, insanın kendisini dinlemesi için önemli bir süreç. Ancak uzadığında mutsuz ediyor. Yalnızlık hakkında neler düşünüyorsunuz?
-Yalnızlık her zaman altı çok dolu bir kavramdır. Ego ve bilinçaltı tarafından çok kullanılan duygudur. Yalnızlık, aileden, atalardan ya da hayatın içinde başka alanlardan alınan dışsal etkilerden önce içsel bir konudur. Kişi kendisini yalnız hisseder ya da hissetmez. Dışarının bu konudaki önemi ikincildir. İçsel yalnızlık hayatında çok iyi bir partner olsa da devam edecek ve zamanla ilişkiyi tüketecektir. Kalabalıklar içinde yalnızlık, ilişki içinde yalnızlık, evlilik içinde yalnızlık derin bir hüzün verir insana. Yalnızlığın temeli, ruh ve beden arasındaki ilişki boşluğudur. Kendi ile bir olan kişi, en uygun partnerle eşleşecektir. İlginç olan ise yalnızlığın, diğerlerine göre çabuk alıştığımız bir duygu olması… Çoğu insan, yalnızlığı sahiplenmeyi sever.
Seçilmiş, kendini dinlemek için ayrılmış yalnızlıklar, hayatı uzatan zamanlardır. Süreci iyi ayarlanması gereken molalardır. Hele ki alışılmış yalnızlık ‘Ne uğraşacağım şimdi başkalarıyla, keyfim yerinde, canım ne isterse onu yapıyorum’ gibi cümlelerle birleşiyorsa yalnızlık mühürleniyor olabilir. Sözler önemlidir. Yalnızlığın keyfi, kaynağına göre değişir. ‘Biraz kendimi dinleyeyim’ diyerek enerjisini kapatan kişi, bir süre yalnız kaldıktan sonra hayatla uyumuna devam edebiliyorsa yalnızlık keyiflidir. Karardan sonra bir türlü ilişki kuramıyorsa o ana dönüp detayları incelemek gerekir.
ÖZDEŞLEŞTİĞİNİZ KİŞİLERİN KADERİNE DE ORTAK OLURSUNUZ!
- Herkesin yalnızlığının da bir öyküsü vardır. Kişiyi yalnızlaştıran faktörler nelerdir?
-Eski ilişkilerden kurtulamamak, acılarından arınamamak en önemli etkenler biri… Eski ilişkideki eksik noktalara takılmak ve o insan için kurulmuş hayallerden vazgeçememek oldukça negatif sonuçlar doğuruyor. Duygularını korumak için duygusal bağ kurmaktan kaçınan birçok insanla karşılaşıyoruz. Yalnızlığı doğuran etkenlerden birisi, hayal kırıklıklarının tekrarlanma endişesi ile korunaklı kalmaktır. Aile hikayeleri de oldukça belirleyici olabiliyor. Ailede yaşanan ilişki başarısızlıkları ‘At nereye giderse araba oraya gider’ şeklindeki deyişlerle bilinçaltına kazınabiliyor. Nadir de olsa kişinin kendini özdeşleştirdiği kişilerin aşk hayatı da etkileyici olabiliyor. Farkında olmadan kurduğumuz bağlar vardır. Bazı kişileri kendimize benzetir ve farkında olmadan kader bağı kurarız. Özdeşleştiğimiz kişi, ilişkileri dengesiz ve kötü giden biriyse biz de bu kadere ortak olabiliyoruz. Aldatılmak ve yeniden aldatılacağım korkusu da yalnız geçen sürecin başlangıcı olabilir. Güven faktörü de yalnızlığın sebeplerinden biri olabiliyor. Oldukça geniş bir kavram olan güven, insanın kendine güveni, çevresindekilere güveni ya da koşullara güvenini ifade edebilir.
NASIL BİR İLİŞKİ İSTEDİĞİNİZİ BİLMEK, SİZİ SINIRLAYABİLİR…
-İlişkilerde, ne istediğini bilmek iyi bir özellik midir yoksa kişinin kendisini sınırlaması anlamına mı gelir?
-İlişkiler için yapılan planların altında, hep beklentiler ve bu beklentilerin karşılanması gerekliliği vardır. Kişilerin buna hakkı da vardır. Fazla sınırlayıcı olmak Çekim Yasası’ndan çok İtim Yasası’nı çalıştırmaktadır. Şartlı talepler, evrensel sistem tarafından fark edilmez. ‘İlişkim olursa mutlu olurum’, ‘İşlerimi halledersem bir ilişki için vaktim olacak’, ‘Annemin/babamın onaylayacağı bir partnerim olmalı’ gibi şartlı cümleler, sizi beklemede bırakır. İş- meslek sınırlamaları, gelir durumu sınırlaması katılık yaratabilir. Böyle insanları elediğinizde de bir ilişkiniz olmaz mı olur ancak seçenekleri azaltmak, olacak olanı sınırlayabilir. Zira ilişkiler, karşınıza çıkan partnerler, hayat amacınızla bağlantılıdır. Hayat amacı ‘Sevgiyi görmeyerek sevmeyi öğrenmek’ olan bir kişinin sürekli sevgisizlikten şikayet edip kendini yalnız hissetmesi olağandır. Sağlıklı ilişkiye giden yol, peşine düşülmüş hayat amacından geçer. Bu nedenle de ilişkilerde negatif tekrarlar yaşanmaktadır. Hayat amacınızın kendine çektiği unsur, belirli bir kişi değil, kişiliktir. Bunu fark edip, ilişkilerin size ne öğretmeye çalıştığı konusunda kafa yormazsanız benzer insanlar hayatınıza yeniden gelecektir.
-Aşkta kader, kısmet ne kadar etkilidir? Aşkta talihi açmak mümkün mü?
-Hayat amacı gibi talih de söz konusudur. Hayat amacının sesini duyan kişi, elbette talihini, kısmetini de artıracaktır. Bununla birlikte kısmeti bağlı tutan bilinçaltı etkenleri olabilir. Özgürleşmek gereken atalar, aile inançları, korkular ve inançsızlıklar varsa hemen çaresine bakılmalıdır. ‘Benim için en uygun ilişki ile ilgili varsa tüm engelleri iptal ediyorum. Sebep olan her şeyi ve herkesi affediyor, af diliyorum’ cümlesiyle olumsuz etkenler hafifletilebilir.
OTUZLU YAŞLARIN İLİŞKİLERİNDE, REKABET BİLİNCİNDEN UZAKLAŞMAK GEREKİR
-Günümüzde evlilik yaşı oldukça ilerledi. Yalnız başımıza karar almaya ve hareket etmeye çok alışıyor, hatta bencilleşiyoruz. Otuzdan sonra mutlu ilişki kurmak isteyenlere neler önerirsiniz?
-Mutlu ilişki her yaşta olabilir. Evlilik yaşı tüm toplumlar için ilerliyorsa ilahi bir planın parçası olduğu içindir. Artık tek yüksek lisansın yetmediği hep daha fazlasının talep edildiği bir zamandayız. Kazanmak, yaşamda yerini bulabilmek için çalışan kişiler elbette önceliğini buna veriyor. Bencilleşmek de bu açıdan bakıldığında olağan görülebilir. Bir şeyler yerini bulmaya başladığında, ilişki gerekliliği geliyor kişilerin aklına. Yaş kaç olursa olsun “ben” yerine “biz” bilinci ilişkinin mutluluk anahtarıdır. Otuzlu yaşlarda başlayan ilişkiler için önerim, rekabet bilincinden uzaklaşmaktır. Okul ve iş hayatında yaşanan rekabet, kişiye bir takım alışkanlıklar bırakıyor. Bu rekabet alışkanlığı, ilişkiler için tehlikelidir. Elbette kendini tanıyan hayatı ve diğerlerini daha iyi tanır. Aslında ilişki içinde tanıdığımız kişilerle rekabete ihtiyaç duymamamız gerekir.
YALNIZ OLMAYI KENDİNİZ SEÇTİNİZ…
-Otuzlu yaşlarda olan ve erkeklerle hiç ilişki kuramamış ya da çok az deneyimi olmuş kadınlara neler önerirsiniz?
-Hayatı esnetmeliyiz. Kadın olmak keyiflidir. Yalnızlar, hayattan ve kadın olmaktan haz almaya kendilerini açmayı denemeli. Sorunun ne olduğu tam tespit edildikten sonrası kolaylaşacaktır. ‘Neden yalnız olmayı seçtim’ güzel bir sorudur. Birçok ses ‘Ben seçmedim, öyle oldu diyecek’ ama ruh bu konuda bir seçim yapmadan bu sonuç alınmaz. Durumu sorun olarak görenler öncelikle kabul etmelidir. ‘Bir sebeple yalnız kalmayı seçtim. Şimdi bu seçimimi iptal ederek hayatı bir partnerle paylaşmaya niyet ediyorum’ diyebilirler. Dünyada olan tüm varlıkların eşi vardır. Evrensel sistem kimseyi yalnız kalmak üzere göndermemiştir. ‘Hemen en uygun partnerle eşleşmeye niyet ediyorum, ilişkiye izin veriyorum’ gibi cümleler kullanabilirler.
AŞK, AURANIZDAN YAYILAN ENERJİYLE İLGİLİDİR
-Daha bir ilişkiyi bitirmeden ya da boşanmadan yeni partnere geçen kişiler de var. Aşk bir yetenek işi midir?
-Aşk auramızdan yayılan frekansların gücü ile doğrudan ilgilidir. Bazı kişiler bu frekansı bilerek ya da bilmeyerek oldukça iyi kullanabilmektedir. Yetenekten ziyade enerji ile ilgilidir. Bu enerji herkes tarafından rahatça kullanılabilir. Kimseye özel değildir. Kimi insanın enerjisi dışa açıktır kimi insanın ise içe dönüktür. Enerji akımı karşı cins tarafından görülmeyi ve fark edilmeyi çok etkiler. Bazı insanlar birisinin partner olarak elini tutmadan yapamazlar. Bu nedenle geçici ya da kalıcı olarak sürekli sevgilileri olur. Yalnızlık korkusu, kaybetme korkusu gibi duygularla da çok ilgisi olabilir.
Neden Yalnızım?
Her yalnızlığın bir hikâyesi var. Kendi yalnızlığınızın neresindesiniz?
“Fiziki Ofisler Terk Ediliyor”
“Türkler En Çok Kiminle Seyahat Etmeyi Seviyor?”
“Victoria’s Secret’dan Yepyeni Bir Aksesuar Koleksiyonu”
“Sosyal Yaşamda Unutulan Kurallar”
“Burcunuza Göre Gelinlik Seçiminiz Nasıl Olmalı?”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32