DİĞER HABERLER

Baş belası yazılarım

"Beni mazur görün bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum çünkü kız arkadaşım biraz..." Metin Aksoy'un yeni yazısı
 
   
 
 
     

Ders verecek değilim. Belki bazı yazarlar bana kızacak ama bir yazı nasıl yazılır’ı kendimce anlatacağım. Ve neden böyle bir yazı yazdığımı da anlatacağım. Umarım bana hak verirsiniz. En azından ben, bir yazı yazmayı düşündüğüm zaman, elimde bazı verilerin olması lazım, ya da geçmişte yaşanmış bir olayla bağlantısı olması gerekiyor, ya da hayal gücümü devreye sokup bir kelime ya da cümleden yola çıkarak yazarım. Dahası müzik dinlerken ya da kitap okurken aklıma gelen bir şey üzerine yazarım. Elimde her hangi bir veri olmadığı zaman ise duygularımdan esinlenip hüzünlü ya da neşeli bir yazı yazmaya gayret ederim.

Yazdığım yazıların çoğunun özel yaşantımla ya da hayatımın bir kısmıyla hiçbir ilgisi olmadığı gibi, kendimi anlatma meraklısı da değilim. Beni mazur görün bu yazıyı yazma ihtiyacı duydum çünkü kız arkadaşım biraz kıskanç! Geçmişte yazdığım yazıları okuyup başımdan geçen olaylar olduğunu ve birçok aşk yaşadığımı söylemekle kalmayıp bana karşı güvensiz duygulara kapılıp zaman zaman beni cezalandırıyor. Bu durum da bir açıklama yapma gereği duyduğumda ise bana inanmadığını söyleyerek lafı boğazıma tıkıyor. Siz olsanız ne yaparsınız bilmiyorum ama ben bu sütunu kullanarak baş belası yazılarımın bana nasıl zor anlar yaşattığını herkese açıklama gereği duydum. Umarım siz ve editörüm bana kızmazsınız.

Geçmişte bir erkeğin yaşayabileceği aşk acısını hareketle duyguların bedene yansımasını yazmıştım. Yazının başlığı “Kabuslar”dı. Adamın biri çok sevdiği sevgilisinden ayrılıyor ve bir kâbus görüyor. Gördüğü kâbusta sevgilisi kendisini acı çektirerek öldürüyor. O yazı tamamen hayal ürünüydü, yazıda mekan olarak kendi evimi seçmiştim. Ve yine yazıya renk katmak için adamın sevgilisinin güzel bacaklarının olduğunu ayak parmaklarını da kırmızı ojeli olduğunu anlatmıştım. İşte o yazıdaki hayal ürünü şeylerin benim hayatımın bir parçası olduğunu düşünen kız arkadaşım beni soru yağmuruna tuttu. İlk sorduğu soru şuydu; Çok mu acı çektin? Bu soruya verilecek cevabım kısa oldu. Benimle ilgisi yok, diyebildim, Ama o yazının benimle hiçbir ilgisi olmadığına onu inandıramazdım.. Bu cevap yeterli değildi ve ben başka bir açıklama da yapmak istemiyordum. Çünkü açıklanacak bir şey yoktu. Dahası beni cezalandırdı ve en korktuğum şeyin başıma geleceğinden endişelendim. Eğer kız arkadaşımın bana olan güven duygusu zedelenirse gelecekte onu hiçbir şeye inandıramazdım. Yaptığım açıklamaların hiç biri onu tatmin etmediğinin farkındaydım, yapabileceğimin en iyisini yapıp derdimi bu sütuna dökmeyi düşündüm en azından doğru söylediğimi anlamasını sağlamak için.

Elbette ki; sorun sadece söz ettiğim bir tek o yazı olmadı. Başka yazılarımda başıma bela oldu. Yine cosmoturk’e yazdığım “yeri doldurulamayacak şeyleri kaybetmek” başlıklı yazım da başıma dert oldu. O yazıyla ilgili bana sorduğu ilk soru şuydu; Hayatında kaybettiğin yeri doldurulamayacak şey neymiş anlat bakalım? İşte o anı görmenizi isterdim. Elinde mektup açacağı tepemde açıklama bekleyen el hareketleri, telaşlanmama yetmişti. İlk cevabım şuydu: O sadece bir yazı. Elbette ki bu açıklama onu hiç de tatmin etmemişti. İtiraf ediyorum duygularımdan esinlenmiştim ama kendimi anlatmadım o yazıda. Belki de erkeklerin duygularına tercüman olmak istedim o kadar. Bu açıklama da onu mutlu etmemişti. Benden onun duymak istediği şeyi söylememi bekliyordu sanki. Sonrada kapıyı yüzüme çarpıp gidecekti. Ama gerçek onun düşündüğü gibi olmadığı için o yazıyı yazarken ne düşündüğümü aynen ona açıkladıysam da yeterli olmadı. Ardından başka bir soru daha sordu; Neden böyle bir yazı yazdın? İşte buna cevap veremedim. İlk anda ne diyeceğimi bilemiyordum. “Yeri doldurulamayacak şeyleri kaybetmek” başlığı bile onun için başlı başına bir sorgulama gerekçesiydi. Şöyle bir cevap verdim: Her insanın hayatında kaybettiği şeyler var, yeri dolduramayacağı şeyler var mutlaka. Anne, babanın yeri doldurulamaz, ya da aşık olunan insanın yeri doldurulamaz. Ancak ben bu yazıyı bu tür şeyleri dile getirmek için yazmadım. Soru bombardımanına tutulmuştum. Birkaç gün benzer sorularla karşılaşacağımı da biliyordum. İçimden diğer yazılarımı okumadığı için de Tanrı’ya teşekkür ettim.

Benim tarzım bu, bu türden yazıları yazmayı seviyorum, okuyucumun da memnun olduğuna inanıyorum. İnsanların hayatındaki bazı kesitleri doğrudan anlatmaktansa bir kahraman aracılığıyla anlatmayı tercih ediyorum. Ya da bir duyguyu bedene yansıtarak anlatmayı tercih ediyorum. Tema benzerliği taşıyan yazılarıma devam edebilmek için bu yazıyı yazma cesaretinde bulundum. Eminim ki benim gibi birçok insan benzer konulardan muzdarip. Olsun, önemli olan doğruyu tercih etmek ve kadınların hassas duygularını incitmemek. Şunu anladım: Kadınlar erkeklerinin hayatında her zaman bir numara olmak isterler, bence haklıdırlar.

Bu türden yazılarımın gün gelip başıma bela olacağını nereden bilebilirdim ki!


Metin AKSOY
maksoy15@hotmail.com


Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>