DİĞER HABERLER

Beklentiler ve Şanssızlıklar Üzerine....

"...Bahtsız bir bedevi olduğumu daha önceki yazımda belirtmiştim..." Deli Fişek'in yazısını okumak için tıklayın...
 
   
 
 
     
Beklentiler ve Şanssızlıklar Üzerine....

Bahtsız bir bedevi olduğumu daha önceki yazımda belirtmiştim. Ve yine geçen yazımda "kıvırcık olayı"ndan bahsetmiştim. Bu sefer bir cengaverlik yapıp çocuğun telefonunu istemiştim. Saat sabah 05.15 suları. Hep aynı mekanda içilmiş eve dönülüyor. Hava aydınlanıyor. Taksi ile kapımıza kadar bırakıldık. "Telefonunu vermeyecek misin?" dedim. "Tabii ama aklında tutabilecek misin?" dedi. Taksi kapıda beni beklediği için "çabuk verirsen tutacağım inşallah" dedim. Verdi numarayı. Ama 532 mi 533 mü vs. söylemedi. Ben de 532 olabileceğini düşündüm başını söylemediği için. Günaydın deme saatine bir kala, numarayı unutmamak için iyi geceler bile demeden koşarak indim arabadan. Ve hemen ardından mesaj attım. "Numara doğru mu?" Cevap gelmedi. Aynı gece birlikte olduğum kız arkadaşım da yan apartmanda oturuyor. Sevgilisinden yine yeniden ayrıldı. "Bende kal" dedi. Kaldım. Ara sıra uyanıp cevap geldi mi diye baktık telefona. Cevap yoktu. Sabah uyandım. Tilkiler beynime üşüşmeye başladı. (İşte bir kez daha hayal kırıklığı! Yine olmayacak). "Belki sevgilisi var! Yok canım, bunlar Anadolu çocuğu, yapmazlar öyle şey! Yaparlar mı kızım? Ama neticede bunlar da erkek değil mi? Off bilmiyorum!!!" tipi konuşmalar havada uçuşuyor. Neyse ertesi gün dayanamayıp bizim çocuklara mesaj attım... "Neydi yaw bu çocuğun telefonu?" Heyecanlı bekleyiş başladı. Off hadi işin yoksa bunun cevabını bekle. (Hayatımız birşeyleri beklemekle geçiyor zaten. Öyle ya, belki de numarayı yanlış aldım. Kafa da iyiydi zaten. Numarayı yanlış vermiş olabilir mi? Yok canım daha ne? Neyse dur bakalım şu çocuktan numara bir gelsin de!) Yaşasın mesaj geldi. Neeee? Numarası bu mu? Ulan tek bir rakamı bile tutmuyor! "Evet abi kesin sevgilisi var böyle yaptığına göre. Ya da gece onda kalmadığım için böyle yaptı. "Madem öyle, işte böyle" hesabı. Varsın olmasın o zaman!" Geçen gece gittiğim düğündeki arkadaşlarıma anlattım. "Kızım ne kadar safsın ya! Tabii ki herifin sevgilisi olabilir! Ne demek niye öyle yapsın? Sen sevgilinle kaç kere dışarı çıktın birlikte! Seninki de yapmıştır aynı şeyleri". Oldu yıkın beni bir kere daha!!! (Bu erkek milletinin bir daha peşini bırakırsam namerdim!!) Oradan bir kız arkadaşım lafa atlıyor. "Tabii oğlum sevgili dediğin Supermen gibi olacak". (???? kimse anlamıyor!!!) "En iyi sevgili tekerlekli sandalyede olandır!" "Tabii" diyorum "hatta alıp onu bir sedire yatıracaksın ki, dışarı bile bakamasın! Ne o öyle pencere kenarında falan dolaşacak?" Gülüyoruz.... Ama kızgınlığım artıyor. "Kırk yılda bir birinden hoşlandık!!". "Kırk dakka demek istedin galiba" diyor bir diğeri! Neyse...

Bugün ofisteki kız arkadaşım sıkıntımı anlıyor ve soruyor Anlatıyorum! "Sana verdiği numara kaçla başlıyordu" diye soruyor. "Ne alaka?" diyorum! "2 ile başlıyor". "Kızım çocuk sana ev telefonunu vermiş olmasın?" Şoke oluyorum. Öyle ya, başını söylemedi ki numaranın! "Hay Allah senden razı olsun". Sonra beni o numarayı aramaya ikna ediyorlar. Utanırım diyorum, sizin yanınızda konuşamam. İkisi birden tuvalete gidiyorlar. Karşıma çıkan ses, onun sesi. Bir OHHHH çekiyorum. Yelkenler suya seriliyor. Bir Garfield gülüşü kaplıyor ağzımı. Ama bir ton fırça atmadan da edemiyorum: "Bu zamanda kim kime ev telefonunu veriyor???"

Sonra aklıma bir anda sabahın 5’inde attığım mesajın gittiği evdeki durum geliyor. Hemen bir kez daha telefona sarılıyorum. Bir erkek çıkıyor karşıma. "Geçen sabah size mesaj atmıştım" diyorum. "Numaranın doğrusunu buldum, çok özür dilerim". Adam şaşkın! "Umarım evde bir facia yaşanmamıştır" diyorum. Adam gülüyor. "Ne kadar incesiniz ... hanım!!" Adımı da hatırlıyor adam, rezillik!

Çocukla bu akşam –eğer işi olmazsa- buluşmak üzere telefonu kapatıyorum. (Hadi biraz daha bekle). Sonra eve yürürken eski bir arkadaşım arıyor. "Bomba haber kızım!!!" diyerek, yaklaşık 15 yıllık aşkı ile son durumları anlatıyor. 15-20 dakika boyunca cep telefonumdan beyin hücrelerimi öldürüyor. Her uzun konuşmamda aklımdan çıkmayan tek şeydir. "Ulan zaten kafa az çalışıyor, bir de şu konuşmalar....". Normal olarak ŞARJIM BİTİYOR. Eve koşuyorum.. (Ya tam şimdi arar da bir daha aramazsa?!) Eve gidiyorum, ilk iş şarj aranmaya başlanıyor. O da ne? Evde şarj yok. Benimki işteki masamdaydı. Cepte kalan son şarj kırıntısı ile Serdar’ı arıyorum. Serdar’ın şarjı da işyerindeymiş. Evde ŞARJ YOK!!! Bahtsız bedevi başlıyor düşünmeye. Ve komşular akla geliyor! Eskiden kahve, yumurta, şeker falan istenirdi komşulardan. Şimdi ise utanmadan kapıda dikilip "Erikson şarjınız var mı?" diyorum yaşlı insanlara! Bir saat arıyorlar. Kapıdan ayrılmıyorum. "Mahsur kaldım, zor durumdayım" diyorum. Bulunuyor şarj!! Ama ben hala aramasını bekliyorum..................

Beklenilen doğru adamın biran önce sizi bulması dileği ile....

delifişek@cosmoturk.com



Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>