DİĞER HABERLER

Bir kaşık Gora'da fırtına...

Cosmoturk.com'da yepyeni bir yazar... Can Anamur'un "Sinema Koltuğu" köşe yazılarını okumak için tıklayın.
 
   
 
 
     
BİR KAŞIK GORA’DA FIRTINA

Yine yapacağımızı yaptık ve bir sinema filmi etrafında neredeyse bir derbi maçı seyrediyormuşcasına kamplaştık. Bu öyle bir kamplaşma ki atılan başlıklar bile tribünlerde açılan pankartları andırıyor. “Cem’e methiye düzdüm, var mı?” tarzı bir başlığa rastlıyabiliyoruz örneğin. Siz de bir “nasıl da geçirdik size” havası sezmiyor musunuz bu başlıkta?

Cem Yılmaz sevenler sevmeyenlere karşı. Sevmeyen ölsün! Ya sev, ya terket!

Oysa, bunca yazının arasında filme bir sinema yapıtı olarak yaklaşan, onu sinemasal yönden irdeleyen, eleştiren yazı ne kadar da az. Diyeceksiniz ki o yazıları yazanlar sinema eleştirmeni değil ki! Haklısınız aslında, bir film popüler olmaya görsün, futbol yazarından, ekonomi sayfası yazarına, edebiyatçısından alımlı fotoğraflı köşe dilberlerine dek herkes kalemi eline alıveriyor. Ürün popüler olunca kimler yazmıyor ki onun hakkında? Yazının başlığı “Cem Yılmaz Olmak”. Yazarı Tuna Kiremitçi. Evet, ünlü romancımız da “GORA hakkında yazma trendine” kendini kaptırmış. Yazısını ikinci paragrafına “ben sinema eleştirmeni olmadığım için...” diye başlayarak bir nevi günah çıkarıyor ve ardından Ferhan Şensoy’dan “John Malkovich Olmak” filmine paralellikler kuruyor, tarafsız bir yazı koyuyor ortaya. Filmi beğenmeyen bir yazarımız “32. Gün daha komikti” diye başlık atıyor yazısına. Film ekibinin katıldığı programı izlemiş ve en çok da hangi kısmını beğenmiş biliyor musunuz? Eşcinsel robot karakterini oynayan Ozan Güven’e diğer konukların “hepiniz arkandayız” deyişlerini.

Bir de filmin küfürlerine takanlar var. Sokakta çok küfürsüz konuşuluyor ya! Kahvede, direksiyonda, maçta en ufak bir kötü söz çıkmıyor ya ağzımızdan, filmde de öyle olmalı. Yıllarca bizi uyutan Yeşilçam diliyle konuşulmalı. Küçük hanımlar, efendimler, size baba diyebilir miyimler havalarda uçuşmalı. Bir cümleye “ulan”la başlamamalı. Bütün işi turistlere halı kakalamak olan bir tezgahtar nasıl konuşur acaba? Hiç küfür etmez mi? Onca film çekerken, onca filmde oynarken hiç akıllarına bir halı satıcısını araştırmak gelmiş mi? Cem Yılmaz’la aralarındaki fark da o değil mi zaten? Janjanlı lafı elli yıldır günlük ağızda varken lafı çıkarıp televizyon ekranına taşıyan Cem Yılmaz değil mi? Bir türlü onun gibi olamayıp, nedenini de anlamayanlar, janjanlı lafını ilk defa duymuş gibi şaşırmamışlar mı? Günlük dilden uzak bu kardeşlerimiz “janjanlı” lafını nasıl ilk defa duydularsa G.O.R.A.’daki küfürleri de ilk kez duyar gibi tepki veriyorlar. Yoksa ilk kez mi duyuyorlar sahiden?

Her lafın ingilizcesi daha bir çekici geliyor bazılarımıza. İşte bu bazılarımız her cümlesinde 85 tane “fuck” geçen bir filmden rahatsız olmuyorlar ama sakın ha siz “orospu çocuğu” demeyin, dünyanın en küfürbazı oluyorsunuz bir anda. Balçiçek Pamir köşesinde,“siz hiç küfretmiyor musunuz kardeşim?” diye soruyor. Filme küfürlü diye takanları bir güzel eleştiriyor.

Çok büyük laflar edenler de var. Hülya Avşar’ın şu cümlesine kulak verin: “Biz film çektik, sabun köpüğü değil”. İlla atışmak lazım ya, illa çamur atmak lazım ya, illa ben yaptım, sen yapamadın demek lazım ya! İşte size en güzel örneği. Oysa Hülya Avşar kendi filminin promosyonuyla ilgilense, sağa sola bulaşmadan kendi performansı üzerinde konuşsa ne güzel olur değil mi? Böyle bir saldırı söz konusu olunca, cevabı da aynı tarzda geliyor. Köşenin adı “Elinin Körü”. Köşe sahibi Öncel Öziçer. Bakın re diyor: “Siz ne kadar yırtınırsanız yırtının bu adama biz bayılıyoruz”. Bir savunma yazısı ama yine filmin sinemasal yönü üzerine tek satır yok. Yazıya yine bir taraftar havası hakim.

Bir başka genel eleştiri filmin konusunun olmadığı ve sadece skeçler toplamından ibaret olduğu. Buyrun buradan yakın! Filmde konu bulamayanlara ben iki satırda özetleyeyim izin verirseniz: Kapadokya’da halı satıcılığı yapan bir Türk uzaylılar tarafından kaçırılır. Kaçırıldığ G.O.R.A. gezegeninde mahkumdur ve kaçma planları yapar. Gezegende bir güçler savaşı yaşanmaktadır. Kötü kalpli Logar’ın oyunlarını bizim halıcı Arif bozar ve aslında yarı dünyalı olan güzel prensesle birlikte dünyaya geri dönerler. Evet, filmin olmayan konusu böyle. Acaba bana “Yıldız Savaşları”nın konusu kim özetleyebilir? Bu filmde konu olmadığını söyleyenler o filmdeki konuyu da mı beğenmezler yoksa?

İlginç bir ülkede yaşıyoruz. Biz değil miyiz “meyve veren ağacı taşlarlar” diye bir deyim üreten? Şimdi de G.O.R.A. ile uğraşıyoruz. Filmin başarılı dekorlarından bahseden yok. Radikal’de yapılan röportaj da olmasa bu dekorları yaratan ekibi tanıyamayacağız bile. Herhangi bir Amerikan filminden geri kalmayan bu dekorları hem kısa bir sürede hem de çok uygun koşullarda hazırlayanlar bir tebrik hak etmiyorlar mı?

Ayıcık postu geçirilmiş, çelimsiz figüranlardan oluşan sözde uzaylılardan nerelere gelmişiz, haberimiz yok. Bu bile sinemamız için bir artı değil mi? Ya görsel efektler? Matrix ile dalga geçilen sahnenin yaratıcı tarafı Scary Movie serisi filmleri gölgede bırakmıyor mu? Filmin afişi son yıllarda ülkemizde yapılanlar arasında en iyisi değil mi? İnanmıyorsanız bir tasarım rezaleti olan Hoş geldin hayat’ın ya da “Papatya ile Karabiber”in afişlerini bir hatırlayın ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Evet, eleştirelim. Evet, savunalım. Ama her şeyi raconuna göre yapalım. Ne hiçbir tutar tarafı olmayan yok edici eleştiriler ne de bir taraftar edasıyla atılan “bastır Cem” nidaları. Gelin dekoru, sanat yönetimi, oyuncusu, kostümü, temposu, sinema dili, yönetmeni, senaristi, kısacası sinemasal her şeyiyle ele alalım G.O.R.A.yı.

Haftaya yeni bir yazıda buluşmak üzere, hoşça kalın.

Can Anamur


Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>