DİĞER HABERLER

Çok sevmek nasıl bir duygu?

''Oldum olası Pazartesi günlerini ve Pazar gecelerini hiç sevmem. Okul yıllarımdan kalma bir duygu.'' Metin Aksoy`un yeni yazısı...
 
   
 
 
     

Oldum olası Pazartesi günlerini ve Pazar gecelerini hiç sevmem. Okul yıllarımdan kalma bir duygu. Pazar geceleri ve Pazartesi günleri beni çekilmez hale getiriyor. Yeni bir hafta yeni bir gün ve yeniden iş ve yeniden karmakarışık bir dünyanın içine dalış bana zor geliyor. Sanki diğer günler farklıymış gibi beynime kazınmış, bir türlü kurtulamıyorum o duygudan. İşte o Pazar akşamlarından birinde sıkıcı gecenin bir an önce bitmesi için televizyonu karıştırırken bir kanalda durakladım. Genç bir adam, karşısındaki güzel kadına “seni çok seviyorum” diyordu. Kafama takıldı nasıl oluyor bu çok sevmek? Nasıl bir duygu? Derken eski bir ortaçağ atasözünü hatırladım, şöyle diyor: “aşktan ölmek, çok sevmek demektir.” Gerçekten de böyle bir şey var mı? Kendimce araştırmaya çalıştım. Öncelikle geçmişteki aşk maceralarına bakmam gerekiyordu, kütüphaneme daldım; aşkla ilgili ne varsa döktüm masanın üzerine, şiir, şarkı, roman, psikoloji, felsefe, hatta mantık kitapları ve daha birçok şey. Bir kez daha şahit oldum gerçektende birçok efsanede, hikâyede çok sevmekten ölen âşıklar var. Kelt kökenli bir efsane Tristan ve Iseult adında iki aşığın dramatik aşkları anlatır. Tristan bir şövalyedir ve savaşta yaralanır, sevgilisi Iseult’a bir mesaj göndererek, kendisini görmek istediğini söyler. Tristan’a ufukta beliren teknenin içinde sevgilisi Iseult’un olmadığı söylenir. Tristan çok sevdiği aşkının gelmediğini duyunca kederden ölür. Ne var ki tekne kıyıya yanaşır, Iseult tekneden iner ve Tristan’ı ölü bulur ona sarılır o da Tristan’ın yanında aşkından ölür.

Bir de Dante’nin İlahi Komedya’sında Paolo ve Francesca’nın aşk hikâyesi var ki; iki sevgili yaşadıkları yasak aşk yüzünden ölümle cezalandırılmaları yetmezmiş gibi, sonsuza kadar cehennemde kalmaları için de lanetlenirler. Dahası kavuşamayan âşıklar, Aslı- Kerem, Leyla İle Mecnun, Ferhat-Şirin hikâyeleri ise cabası...

İster istemez aklıma birçok soru takıldı: Günümüzde “çok sevmek” kavramını benzer hikâyelerle mi kıyaslamalıyız, ya da iki sevgilinin bir birini çok sevdiğini nasıl anlayacağız? Ya da âşıklar bir birlerini çok sevdiklerini nasıl anlayacaklar? Sevgililer, âşıklar bir birlerine güzel sözler söyleyerek mi bir birlerini sevdiklerini ya da çok sevdiklerini anlamaya çalışacaklar?

Olacak gibi değildi, bu soruların hiç birine cevap bulamıyordum. Hemen telefona sarılıp arkadaşlarımdan yardım istemeye koyuldum. Aldığım cevaplar çok değişik ve hiç biri diğerini tamamlayıcı bir nitelikte değildi. Hatta beni azarlayanlar oldu; “Ne bu be! Sabah sabah sorgu mu var? Hadi başka kapıya.” Cevap verenlerin söyledikleri ise çok tuhaftı. Biri şöyle dedi: “Bir sepet meyve düşün, içinde elma, armut, muz, kayısı, çilek olsun. Ve sırayla meyveleri yemeye başla. Hepsinin tadı farkıdır elbette, en çok sevdiğin tat en çok sevdiğin meyveyi gösterir, diğer meyveleri de seviyorsundur mutlaka, en çok sevdiğin tada aşkısın demektir.” Daha fazla dayanamadım, bu insanlar ya benimle dalga geçiyorlardı ya da gerçekten çok sevmek nasıl bir şeydi tarif edemiyorlardı. Beklide birçoğu çok sevmek duygusun tatmamıştı.

Yıllar önce aşık olup sonra da ayrılan ve çok acı çektiğini söyleyen bir arkadaşım aklıma geldi. Sevgilisi onu terk edince o da ülkeyi terk etmişti. Çok sevdiğini söylüyordu. Onu arayıp “çok sevmek” ne demektir, sorusuna bir de ondan cevap almak istedim. Açtım telefonu, daha hal hatır sormadan sordum soruyu; “Çok sevmek, nasıl bir duygu, anlatabilir misin?” gülümsedi “Bilmiyorum dedi, gerçekten bilmiyorum..” uzun uzadıya konuştuk, gerçekten de çok sevmenin nasıl bir duygu olduğunu anlatamadı. Tek söylediği şey, onunla görüşmek istediğinde çok heyecanlandığını, midesinde tuhaf ağrılar his ettiğini, sürekli onu düşündüğünü, kıskandığını, ona ulaşamadığı zaman aşkına layık olmadığını düşündüğünü, ağladığını, ama her şeye rağmen onu gördüğünde çok mutlu olduğunu, hatta saçmaladığını anlattı.

Ben de benzer duygular yaşamıştım. Ve birçok insan o duyguları yaşamıştır, ama o açıklamalar cevap değildi. “Çok sevmek, aşktan ölmek demektir” doğruysa, çok sevdiyse neden ölmemişti?

Ve bu soruyu herkese sormak istiyorum; “Çok sevmek nasıl bir duygu?” Gerçekten çok sevince insan sevgilisi için ölebilir mi?


maksoy15@hotmail.com


Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>