Film Bombardımanı Sürüyor
Bu sezon artık alıştığımız üzere, yine yoğun bir hafta ile karşı karşıyayız. Talip Ertürk haftanın filmlerini yorumluyor! Tıklayın...
FanFan La Tulipe-Çapkın Aşık
Luc Besson’un yapımcılığını üstlendiği, Vincent Perez ve Penelope Cruz gibi yıldızların başrolünü oynadığı "FanFan La Tulipe-Çapkın Aşık" yakın dönem cilalı Fransız aksiyonlarının en iddialı örneklerinden. Filmin yönetmen koltuğunda ise Taksi 2 ile tanınan Gérard Krawczyk var.
Luc Besson kuşkusuz ki, Fransız sinemasının en üretken ismi. Son yıllarda yönetmenliği boşlamış olsa da, gerek yapımcılığını üstlendiği gerekse senaryosunu yazdığı filmlerle tüm dünyada adından söz ettiriyor. Bu kez Jean Cosmos ile birlikte yazdığı senaryodan çekilen FanFan La Tulipe ile karşımıza çıkan Besson, filmin yönetmenliğini "Taksi 2" ve "Yamakashi" gibi filmlerini de teslim ettiği Gérard Krawczyk’e vermiş. 1952 yapımı aynı adlı Fransız filminin yeniden çevrimi olan FanFan La Tulipe’in başrolünde Fransız sinemasının yakışıklı jönü Vincent Perez ve artık uluslarası bir star olan Penelope Cruz var. 56. Cannes Film Festivali’nin de açılış filmi olan yapım 21 milyon Euro’ya mal olmuş.
18. yüzyıl, Fransa’sında Genç bir maceraperest olan ve kadınların cazibesine dayanamayan Fanfan, zorla evlendirilmekten kurtulmak için 15. Louis’nin ordusuna katılmaya karar verir. Orduya asker kaydından sorumlu çavuşun büyüleyici bir güzelliğe sahip olan kızı Adeline, Fanfan’ı, orduya katıldığı takdirde büyük bir başarı kazanacağını ve sonunda Kral’ın kızı ile evleneceğine inandırır. Şaşırtıcı bir rastlantı sonucu, Fanfan, Aquitaine’deki birliğine katılmaya giderken, haydutlar tarafından saldırıya uğrayan bir kraliyet faytonunu haydutların saldırısından kurtarır. Faytonun yolcuları Madame de Pompadour ile hükümdarın kızı Henriette’dir. Fanfan, bu rastlantıyı Adeline'in kehanetinin gerçekleşeceğine dair bir işaret sanıp, hayallere kapılır…
Son dönem tüm Luc Besson filmleri gibi kendini hiç mi hiç ciddiye almayan bu hafif seyirlik, bitimsiz mizahı ile zaman zaman yorucu olsa da genelde eğlenceli olmayı başarıyor. Ancak FanFan La Tulipe, ne Cannes Film Festivali’ne açılış olacak ne de yıllar sonra hatırlanacak bir film değil. Dolayısıyla Cannes etiketi sizi yanıltmasın, FanFan La Tulipe hepimizin yakından tanıdığı patlamış mısır eşlikçisi filmlerden biri sadece.
Identity-Kimlik
Hollywood’un kalburüstü oyuncularını kadrosunda buluşturan klasik gerilim filmi normlarına sonuna kadar sadık gerilim filmi "Identity-Kimlik"in yönetmen koltuğunda "Şişman", "Güçlülerin Bölgesi" ve "Girl Interrupped" gibi filmlerle tanınan James Mangold oturuyor.
John Cusack, Ray Liotta, Amanda Peet, Alfred Molina, Clea DuVall, John C. McGinley… Saydığımız isimlerin çoğu başaltına güreşmeye mahkum, ancak bir şekilde yeteneklerini kanıtlamış önemli oyuncular. James Mangold’un yönettiği ve Michael Cooney’in senaryosunu yazdığı Identity-Kimlik, bu ilginç oyuncu kadrosunu bir araya getiriyor. Gerilim türü geleneğinden ziyadesiyle beslenen film, ilk elden sayılabilecek bir dolu gerilim klişesini hunharca kullanıyor.
Şiddetli bir fırtına, sırları olan on yabancıyı bir araya getirir: Bir limuzin şoförü, 80’li yılların bir televizyon yıldızı, bir katili nakleden bir polis, bir tele kız, yeni evli bir çift ve kriz içinde olan bir aile, sinirli bir gece müdürü tarafından idare edilen ıssız bir motele sığınırlar. Sığınak bulmadan kaynaklanan rahatlama kısa sürede yerini korkuya bırakır; çünkü yolcular birer birer ölmeye başlar. Fazla geçmeden anlarlar ki, yaşamak istiyorlarsa, onları bir araya getiren sırrı çözmeleri gerekmektedir...
Genel olarak eli yüzü düzgün bir gerilim olarak nitelendirebileceğimiz "Kimlik", gerilim filmlerinin kanayan yarası finalsizlik sendromundan muzdarip. Finaldeki sürpriz yumurtanın seyircinin hayal gücü sınırlarını fazla zorlaması sonucu etkisini büyük ölçüde yitiren film herşeye rağmen 90 dakika boyunca gerilimi ayakta tutmayı başarıyor ki, bu durum klişelere bu denli bel bağlayan bir film için oldukça şaşırtıcı…
Shanghai Knights-Şangay Şövalyeleri
Vahşi batıda bir Çin savaşçısı. 2000 yılında "Shanghai Noon" ile çok tutan bu formül, 3 yıl sonra "Shanghai Knights-Şangay Şövalyeleri" ile bir kez daha karşımızda. Başrollerde yine Jackie Chan ve Owen Wilson var…
Hong Kong sinemasının büyük yıldızı, dövüş sanatları ustası, büyük aktör-yönetmen Jackie Chan, Hollywood’daki yerini iyiden iyiye sağlamlaştırdı. Bizler ustanın eski takipçisiyiz elbet ama Amerika kıtası Chan ve numaraları ile yeni yeni tanışıyor. "Rush Hour" serisinin ardından farklı bir kulvara yelken açıp kendine özgün aksiyon numaralarını western kalıpları ile birleştiren Chan, 2000 yapımı Shanghai Noon ile de oldukça başarılı olmuştu. 3 yıl sonra Shanghai Noon’un devamı niteliğindeki "Shanghai Knights-Şangay Şövalyeleri"nda kahramanlarımız bu kez İngiltere’yi birbirine katıyor. Chan’in canlandırdığı Chon Wang’in tek dostu, beceriksiz çapkın Roy O'Bannon rolünde yine Owen Wilson var.
Çinli bir isyancının Wang’in babasını öldürüp İngiltere’ye kaçması üzerine Wang ile Roy zaman geçirmeden Londra’nın yolunu tutarlar. Akıllarında intikam almak vardır. Wang’in kızkardeşi Lin’in de amacı aynıdır. İngiliz Kraliyet Ailesini öldürmeyi hedefleyen dünya çapındaki bir komployu açığa çıkarır. Ancak hiç kimse ona inanmaz. Artie adlı bir Scotland Yard dedektifiyle, 10 yaşındaki bir sokak çocuğunun da yardımını alan Wang, bir yandan babasının intikamını almaya çalışırken Roy’u kızkardeşinden uzak tutmaya uğraşır…
Klişe tabirle ilk filmi beğenenlerin severek izleyebilecekleri bir yapım olan Şangay Şövalyeleri, tahmin edilebileceği gibi çıtayı yukarı çekebilmek için zerre çaba göstermiyor. Jackie Chan bildiğimiz gibi, Owen Wilson da gayet komik. Filmin "dişi" ayağını da Wang’ın kardeşi Chon Lin olarak karşımıza çıkan Fann Wong hallediyor. Diğer yandan Charlie Chaplin, Arthur Conan Doyle ve Karındeşen Jack gibi tarihi karakterler de komedi unsuru olarak hikayedeki yerlerini alıyorlar.
Lilja 4 Ever-Daima Lilya
Festivali takipçilerinin "Fucking Amal" ve "Together" filmleri ile yakından tanıdığı Lukas Moodysson’ın yazıp yönettiği "Lilja 4 Ever-Daima Lilya" 22. Film Festivali’nin en çok konuşulan yapımlarından biriydi. 16 yaşındaki güzeller güzeli Lilya’nın trajik yaşamından bir kesit sunan filmin başrollerinde Oksana Akinshina ve Artyom Bogucharsky var. Hikayesi itibariyle klasik Yeşilçam melodramlarından pek bir farkı olmayan Daima Lilya, Lukas Moodysson’ın başarılı yönetimi ile sıradınlıktan kolayca sıyrılıyor. Hatta sıradanlık bir yana film perdede pek rastlanmayan biçimde çarpıcı. Dolayısıyla filmi izleyemeye niyetli sinemaseverlere uyarımız; beton etkisine hazır olun…
16 yaşındaki Lilya, eski Sovyetler Birliği’ndeki isimsiz bir kasabada, kasvetli bir varoşta oturur. Annesi tarafından terk edilmiştir, gaddar bir teyzenin zorbalığına maruz kalarak yaşarken tek teselliyi yaşça kendinden küçük, iyi kalpli Volodya’yla arkadaşlığında bulur. Beraber takılır, tutkal koklar ve daha güzel bir yaşamın düşünü kurarlar. Lilya, Andrei’yle tanışıp ona âşık olunca içinde bir umut belirir: Andrei ona birlikte İsveç’e gidip yeni bir hayata başlamay
DİĞER HABERLER
Annelerini Dinleyen Genç Kadınlar Riskten Kaçıp Nakite Sarılıyor Yatırım Yapmıyor
Genç girişimci kadınları riskten kaçmadan yatırım yapmaya davet etti...
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na Son 30 Gün
Dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatlar için geri sayım sürüyor.
“İnsan”
“Tasarımı önemseyen ve özgün giyinenlere müjde! ”
“İşte 69. haftanın armağan kazanan şanslı cosmoturk okurları...”
“2021-2022 Sonbahar Kış Moda Trendleri”
“Avon’dan yılbaşına özel ambalajlar!”
“Armağan”
“Güçlü Bilekler İçin Dört Egzersiz”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32