DİĞER HABERLER

Haftanın Filmleri: Film Yağmuru

Yaz sezonunun en yoğun haftalarından biri ile karşı karşıyayız… 7 filmin gösterime girdiği bu haftada sinemaseveler için yok, yok.
 
   
 
 
     
Oyuncu kadrosu ile son derece iddialı Spike Lee filmi "25th Hour-25. Saat", son İstanbul Film Festivali’nin gözdelerinden Takeshi Kitano imzalı "Dolls-Bebekler" ve François Ozon’un 2000 yapımı başyapıtı "Sous Le Sable-Kumun Altında" haftanın heyecan veren yapımları. Michael Caine’e Oscar adaylığı getiren "The Quiet American-Sessiz Amerikalı", klişe romantik komedi "Just Married-Yeni Evli", hüzünlü kenar mahalle öyküsü "Long Way Home - Victor'un Uyanışı" ve güzel yıldız Laetitia Casta’nın hatrına gösterime giren "Rue Des Plaisirs - Zevkler Sokağı" zengin haftanın diğer yapımları…

Stüdyo: Siyah sinemanın en ünlü temsilcilerinden Spike Lee’nin rüya gibi bir oyuncu kadrosu ile birlikte kotardığı "25th Hour-25. Saat", hapse girmeden önceki son gününü yaşayan genç bir adamın öyküsünü anlatıyor. Edward Norton, Philip Seymour Hoffman, Barry Pepper, Rosario Dawson, Anna Paquin ve Brian Cox’tan müteşekkil kadrosu ile ağız film, sezonun en ilgi çekici yapımlarından biri.

25th Hour-25. Saat

"Bir Spike Lee şakası" cümlesi ile sunduğu bir dolu başyapıt ile siyah sinemanın tüm dünyadaki en ünlü temsilci olan Spike Lee’nin olgunluk dönemi filmlerinden "25th Hour-25. Saat", hapse girmeden önce tüm hayatını gözden geçirmek için 24 saati olan Monty Brogan’ın öyküsünü anlatıyor. Sevgilisi, babası, dostları ve patronu olmak üzere çevresindeki hemen herkesin hayatındaki varlığını sorgulayan Monty Brogan’ın öyküsü David Benioff'un aynı adlı romanından uyarlanmış. Edward Norton, Philip Seymour Hoffman, Barry Pepper, Rosario Dawson, Anna Paquin ve Brian Cox’tan müteşekkil kadrosu ile ağız sulandıran film, sezonun en ilgi çekici yapımlarından biri.

Öğrenim hayatından itibaren hayatını kazanmak için uyuşturucu satan Monty Brogan, sonunda yakayı ele verir ve 7 yıla mahkum olur. Hapishaneye girmek için yalnızca 24 saati olan Monty, özgürlüğünün son saatlerini kız arkadaşı ve dostları ile geçirmeye karar verir. Ancak saatler ilerledikçe Monty, çok güvendiği insanların yüzlerindeki maskeleri görmeye başlar. Üstelik artık kanunda kaçarak bir kaçak hayatı yaşamak daha cazip bir fikir gibi gelmektedir…

Berlin Film Festivali’nde gösterilen ve genelde olumlu eleştiriler alan bu Spike Lee filmi 15 milyon dolar gibi oldukça düşük bir bütçeyle New York’ta çekilmiş. Spike Lee, 11 Eylül sendromuna muzip göndermeler yaparken filmine ironik bir milliyetçilik maskesi takıyor. Dışardan bakıldığında coşkunluk uyandıran oyuncu kadrosunun performansı ise gayet iyi. Özellikle Edward Norton, Philip Seymour Hoffman ve Brian Cox birinci sınıf performansları ile göz dolduruyorlar. Son dönemde hafif bir form düşüklüğü yaşayan Spike Lee’nin memnuniyet verici bu geri dönüşü tüm sinemaseverlerin hoşuna gidecek eminiz…

Dolls-Bebekler

Komedyenlikle başladığı kariyerine yönetmen ve oyuncu olarak devam eden, kendine özgü üslubu ve komedi anlayışı ile Japon sinemasının uluslarası arenada en sevilen isimlerinden biri olmayı başaran Takeshi Kitano’nun son filmi "Dolls-Bebekler", aşkın mantığa üstün geldiği, acının ve hüznün hüküm sürdüğü bir dünyada geçen üç aşk öyküsü anlatıyor.

Nişanlısı tarafından terkedilen genç bir kız başarısız bir intihar girişiminde bulunur. Genç kız kurtulsa da tüm bilincini yitirmiştir. Çevresiyle ilişkisi üç yaşındaki bir çocuktan farksızdır. Genç kızın nişanlısı hatasını anlayıp pişmanlık duysa da, hissettiği suçluluktan kurtulumaz. İki sevgili sonu belirsiz bir yürüyüşe çıkarlar. Öte yandan yaşlı bir yakuza, bir ömür geç kaldığı aşkını bulmuştur. Ancak zaman, yakuzanın hayatında gördüğü tüm savaşçılardan daha acımazdır. Tüm bunların uzağında, şehrin başka bir yerinde ise bir başka genç, televizyonda gördüğü bir pop sanatçısına aşık olur. Genç adam, aşkına ulaşmak için herşeyini feda etmeye razıdır, gözlerini bile...

Kitano’nun klasik Japon kültüründeki Bunraku bebeklerini kullanarak anlattığı hikayesi gerçeklikten ve mantıktan tümüyle uzak bir dünyada geçiyor. Öncelikle görsel inceliği ile akılda kalan "Bebekler", kurgusu ile de leziz sinemasal tatlar sunuyor izleyicisine. Yönetmenin hayranları için soğuk duş etkisi yaratabilecek "Bebekler", sinemada mantık sevdalıları için tercih edilmemesi gereken bir film kesinlikle…

Sous Le Sable-Kumun Altında

Fransız sinemasının son dahi çocuğu François Ozon’un senaryosunu Emmanuele Bernheim, Marina de Van ve Marcia Romano ile birlikte yazdığı" Sous Le Sable-Kumun Altında", usta aktris Charlotte Rampling’in üstün performansı ile değer kazanıyor. Şarap misali yaşlanan Charlotte Rampling’e, Bruno Cremer, Jacques Nolot ve Alexandra Stewart gibi oyuncular eşlik ediyor.

Marie ve Jean birlikte geçirilen sıradan bir hayata sahip evli bir çifttir. Şehir dışındaki evlerinde tatillerini geçirmeye başladıklarında her şey görünüşte yerli yerindedir. Bir gün, Marie kumsalda uyurken Jean yüzmeye gider. Marie uyandığında kocasını bulamaz, panik olmuş bir şekilde sahil güvenlik, polis ve can kurtarıcıların hepsini kocasını bulmaları için harekete geçirir, fakat Jean’dan hiçbir iz yoktur. Kafası cevaplanmamış sorularla dolu Marie Paris’e döner. Hayatını her zamanki gibi öğretmenlik yaparak, spor salonuna giderek ve arkadaşı Amanda ile vakit geçirerek yaşamaya devam eder. Ne var ki bütün bunların arasında Jean’ın hatıraları onu yıpratmaktadır. Çiftin hayatları birbirlerine o kadar bağımlı hale gelmiştir ki Marie tek başına yaşamayı kabullenemez. Hayatına devam edebilmek için, kocasını hayallerinde canlı tutar. Sabahları kocasının fincanına da kahve koyar ve aksamları da Onunla konuşur…

François Ozon’un olgunluk dönemi eseri olarak nitelendirebileceğimiz "Kumun Altında" tümüyle Charlotte Rampling’e odaklı anlatımı ile oldukça sakin ve ağır bir tempoya sahip. Ozon’un sinemanın bir yönetmenlik sanatı olduğunu hatırlatan çarpıcı anlatımı ve oyuncu kadrosunun başarısı sayesinde film, bizim için Fransız sinemasının son dönemdeki en önemli yapımları arasında tartışmasız. "Kumun Altında", "Bebekler" ile birlikte kalabalık ama kısır haftanın leziz fırsatı…

The Quiet American-Sessiz Amerikalı

Daha önce 1958 yılında Joseph L. Mankiewicz tarafından sinemaya aktarılan Graham Greene’in aynı adlı klasik romanı "The Quiet American-Sessiz Amerikalı", bu kez Avusturalyalı yönetmen Philip Noyce’un elinden bir kez daha beyazperdede. Michael Caine ve Brendan Fraser gibi iki yıldızın sırtladığı film Michael Caine’e Oscar, Altın Küre ve Bafta adaylıkları getirmişti…

Yıl 1952; Vietnam. London Times muhabiri Thomas Fowler, Vietnam'da hem görevini yapmakta, hem de bu ülkedeki farklı yaşamın tadını çıkartmaktadır. Bu arada yaşamını, Phuong adında genç ve güzel bir kızla paylaşmaktadır. Phong'la evlenmesinin önünde büyük bir engel vardır; Fowler Londra'da evlidir ve karısı boşanmaya yanaşmamaktadır... Vietnam'da çalışan genç Amerikalı doktor Alden Pyla da Phong'a aşık olunca, Fowler'ın ciddi kararlar almasının zamanı gelir...

Tahmin edebileceğiniz gibi öncelikle Michael Caine’in performansı ile ayakta duran "Sessiz Amerikalı", İngiliz bir yazarın elinden çıkma hikayesi şaşırtıcı biçimde fazla Amerikan kalıyor. 30 milyon dolar bütçeyle Avusturalya ve Vietnam’da çekilen film katıldığı festivallerde orta karar bir yapım olarak değerlendirilmişti.

Victor'un Uyanışı-Long Way Home

2000 yapımı düşük bütçeli ilk filmi "Five Feet High and Rising"in beğeni ile karşılanmasının ardından aynı filmi nispeten yüksek bir bütçe ve profesyonel oyuncularla yeniden çeken Peter Sollett’in "Victor'un Uyanışı-Long Way Home"u, New York’un kenar mahallelerinden birinde yetişkinliğe ilk adımını atna Victor’un hikayesini anlatıyor. Eva Vives’ın öyküsünden yine yönetmen Sollett tarafından uyarlanan filmin çekimleri Amerikan-Fransız ortak yapımcılığında gerçekleştirilmiş.

NewYork'un doğusunda yazın en sıcak günleri yaşanmaktadır... Ve Victor Vargas ergenliğinin altın çağındadır. Daracık bir apartman dairesinde büyükannesi, kız kardeşi ve erkek kardeşi ile birlikte oturm
Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>