DİĞER HABERLER

Hikayedeniz - 14

"Zifiri bir karanlık kaplamıştı geceyi. Ay dünden terketmişti küskünlüğünü gizlemeden dünyaya." Güven Gürbüz'ün yeni yazısını okumak için tıklayın...
 
   
 
 
     
HİKAYEDENİZ-14

Zifiri bir karanlık kaplamıştı geceyi. Ay dünden terketmişti küskünlüğünü gizlemeden dünyaya.
Mahallelerin arka sokaklarında köpeklerin havlamaları, bir çöp tenekesinden diğerine hoplayan azgın kediler, belliki gırnav olmuşlardı. Hafiften çiseleyen yağmur kiremitlerin üzerinden süzüle, süzüle akıyordu. Çatılarda antenlerin her biri bir tarafa dönmüş, rüzgarsa kendini dinlemeye almıştı.
Mahallenin sokak lambaları kendinden geçmiş, bir yanıp bir sönüyordu. Mahalleli uykuya dalmak üzere..
Evlerin kapı önlerindeki lambalar yanarken, sadece diğerleri kapanıyordu birer, birer....
Perdeleri çekti yavaşca, hafiften buğulan cam’ı bir tülbentle sildi. İçeride temiz hava girmişti, kapadı hafif aralanmış pencereyi.

Babasının mutfak için yaptığı tereği, odasına taşımış kütüphaneye dönüştürmüştü. Sıra, sıra dizmişti kitabları. Çok severdi kitabları Mesut. Onlarla adı gibi mesut olurdu. Daha dün arkadaşı bir kitab vermişti. "Muhakkak oku, çok güzel bir kitab" demişti. En son rafın en altına koymak üzereydi ki, " Uykum yok nasıl olsa şu kitaba bir göz gezdireyim" dedi. Sunay Akın’ın Kız kulesi’ndeki kızıldereli kitabının sayfalarını okudu bir, bir..İlgisini çeken bir sayfada durdu... "Amerika yerlilerinin yaratılış söylencesine göre ilk kadın ve ilk erkek Amazon ormanlarında karşılaştıklarında birbirlerini hayranlıkla seyrederler. Erkek kadına sorar: "Seninkini kim kesti?"...Kadının " Ben her zaman böyleydim" yanıtı üzerine adam düşünür:"En iyisi olgunlaştığında çatlayan meyvelerden yememek!"
Kadının cinsel organını görünce hasta olduğuna inanan adam, onun her ihtiyacını yerine getirir. İstediği her şey ayağına kadar gelen kadın bu duruma hiç itiraz etmez. Bir akşam, ormanın içinden koşarak gelen adam
Sevinçle bağırır: " Buldum!"
Adam, bir ağacın dalında erkek bir maymunu dişisini " iyileştirirken" görmüştür. Kadına "işte böyle yapılıyor" diyerek sokulur...Kızılderili inancına göre insan cinsel ilişkiyi böylelikle öğrenmiş olur."


Kitabın sonuna doğru gelmişti. Gözlerinden uyku akıyordu. Odasının lambasını söndürdü. Yorganı üzerine çekmek üzereydi. Bir bebek ağlaması sesi geliyordu sokaktan. Yorganı çekti başını soktu altına.
Yumuşacıktı yastığı, dalmak istedi derin rüyalara, kitabın sayfalarını çevirmek istedi uykusunda.
Yine bir ses, bebek ağlaması sokaktan geliyordu. Ses alabildiğince yükselmeye başlamıştı. Hemen kalktı ayağa, pantolonunu giydi, gömleğini sırtına çekti. Kimseleri uyandırmadan kapıyı açti sessizce. Etrafa baktı, sesin geldiği yöne doğru ilerledi. Bir bebek ağlıyordu kaldırım taşının kenarinda. Kucağına aldı, etrafa baktı, tam sokağın diğer ucunda bir kadın hem ağlıyor hem koşarak kaçıyordu. "Dur gitme dur!.." diye bağırsada kadın kaçıp gitmişti, çoktaan.... Evin içerisine girdiğinde ev halkıda uykudan uyanmışlar ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Mesut’un annesi bebeğin hemen altını açtı, babecik çiş yapmıştı. altını değiştirdi. Buzdolabından sütü çıkartıp ısıtmasını söyledi. Mesut hemen dediğini yaptı. Sütü içen, altı değişen bebecik hemen uykuya daldı. Mışıl mışıl uyuyordu..

- Dünyadan bir haber..Zavallı bebecik.. Nasıl analar var bu dünyada Allahım..
Dedi Mesut’un babası.

Gece yarısı karakola götürdüler bebeciği..İfadeler alındı..Komiserde şaşırmıştı..
Teşekkür etti..Bebecik o gece Mesutlar’ın evine izinle konuk oldu. Ertesi gün Çoçuk esirgeme kurumuna teslim edilecek. Kimbilir geçmişinden bir haber, nice yetimler gibi karışıp gidecekti hayatın taşlı dikenli yollarına..

İçini bir hüsrandı kapladı Mesut’un. Kitabta okudukları geldi aklına;

- Hey gidi be insanoğlu!..Boşuna dememiş atalarımız " Eline, beline, diline..sahip ol diye..
Bu cahil insanların Amazon ormanındaki yerliden farkı yokmuş. Cehaletin bu kadarıda fazla. Lanet olsun bu tip insanlara ve bu düşüncede olanlara...

Sabah olmuştu. şafakta sökmekteydi..Camiden yayılan ezan sesi, içini bir huzur, bir mutluluk hissi ile doldurdu. Allah’a el açtı yalvardı...

" Allahım sen bu kullarını ıslah et, Zavallı bebeciği tekrar sahiblerine kavuştur..Sen doğru yoldan ayırma kimseleri... Sen ıslah et onları...

Sabah bebeciği tekrar karakola götürdüler. Annesi ile eve birlikte döndüler Mesut..Bir yandan da düşünüyordu. O’ akşam sokağın başında hem ağlayıp hem arkasına doğru bakıp, hemde kaçan kadının
suratını düşünüyordu. Bir türlü çıkartamıyordu..Tepenin başındaki kahvehaneye uzandı biraz...
Mahalleye yayılmıştı haber..Mesut’u görenler soruyordu nerde buldunuz? nasıl buldunuz? Soru..soru..soru..

Bir bardak demli, belliki karbonatlı çaydan içti..Masanın üzerinde duran gazetenin sayfalarına daldı bir müddet...Kafasını kaldırdı, mahallenin çoçukları top aynuyorlardı..Birden atılan top kahvehanenin camını kırdı, çoçukların hepsi kaçmaya başladılar. Kahvecide bas bas bağırıyordu..Kahvede oturanlarda şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Kahveci çoçuklardan birini yakalamış, kulağından tutmuş çekiyor, çoçukta bas bas bağırıyordu.

- Abi ne olur tutma kulağım sakat..abi ne olur ben yapmadım..abi ne olur?

Bir yandanda ağlıyordu..Millet başına üşüşmüşlerdi..

Tam o sırada baş örtülü bir kadın yokuş aşağı iniyor, bir yandan da kahvenin içine bakıyordu. Mesut dikkat dikkat kadına baktı..
Evet oydu, dün gece bebeği bırakıp koşarak uzaklaşan kadın işte bu dedi..

Oturduğu sandalyeden fırladı hemen, kahvehaneden çıktı.. Kadını takip etti. Daracık bir sokaktan geçti..
Kadın cumbalı ahşap bir evin kapısından içeri girdi.. Evin her tarafı dökülüyordu..bir kenardan evi seyretti.. Bir müddet sonra ayakta durmaya takati bile kalmamış saç, sakal biribirine girmiş bir adam da içeri girdi..Bir müddet sonra içeriden bağrışma sesleri yükselmeye başladı. Anlaşılan adam karısını dövüyordu, derken kadını sille tokat sokağa atan adam kapıyıda arkasından sert bir şekilde çarparak kapattı. Kadının eli yüzü mosmor olmuş, hüngür hüngür ağlıyor, bir yandan da topallıyarak yürümeye çalışıyordu...

Mesut kadının yanına yaklaştı kolundan tuttu. Kadının gözleri moralmış, elleri buz gibi olmuştu.
Eşarbını örtmeye çalışıyor, bir yandanda titrek bir sesle konuşmaya çalışıyordu, konuşamıyordu..
Kadın Mesut’u görünce tanımış olacaktı ki..ürkek, korkak, elleri titrer vaziyette, yutkunuyor sesini çıkaramıyordu.. Kadını kolundan tutup karakola götürdü. ifadesi alınmak üzere beklemekdeydi...

Demir kapılı nezaretin, kurşun renkli demirleri alev alev yanıyordu sanki. Kadının dili tutulmuştu..
Bir bardak su verdiler. Yine konuşamıyordu.. Aradan iki saat geçti yine ses yok.. Doktor çağırmaya karar verdiler. Ancak Mesut’un aklına bir fikir gelmişti..

" Bebeciğini getirelim yanına belki konuşur o zaman" dedi.. Uygun görüldü. Komiserin talimatıyla Çoçuk esirgeme kurumundan çoçuğunun getirilmesi istendi.
Tam o sırada kocası olacak sarhoş adam da polis jeepinden indiriliyordu..Kadına göstermediler kocasını..
Nezarete atılan adam durmadan bağırıyor etrafa küfürler savuruyordu..

Bir saat sonra bebecik getirildi. Kadın bebeciğini görür görmez fırladı yerinden:

- Yavrum..yavrum. benim..yavruuuumm... diye ağlamaya başladı.. Yavrusunu bağrına basıyor..
üzerine kapanıp ağlıyordu. Bir müddet sonra.. dili çözülen kadın..ifadesi alınmak üzere sorgu odasına çekildi. Başından geçen olayları anlattı tek, tek.. Kocası olacak sarhoş adamında ifadesi alındı, mahkemeye sevk edildi. Mahkeme kararı ile tutuklanan adam nezarete atıldı...

Kadın serbest bırakıldı..Çünkü kocasının zoruyla kötü yola itilmişti. Gayrimeşru çoçuğun babasıda
bulunarak yargı önüne çıkarılmış. O’ da hakettiği cezayı bulmuştu. Kadın’a acıyan komiser ona kısa bir zamanda bir örgü atölyesinde iş bulmuştu. Bulundukları mahalleden farklı bir yerde ev tutmuşlar ve
oraya da evlerini taşımışlardı.

Mesut bu yaşadığı olaylardan ders almıştı. Herşeyin cehaletten ve bilgisizlikten kaynaklandığını buna zemin hazırlayanında herşeyden önce yoksulluk olduğu
Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>