Türkiye bizim için neydi?
"Türkiye’ye gitmek, aramızda hep fısıltıyla konuşulan bir özlemdi. Sonra bir gün oradan teyzemler geldi ve biz gerçeği öğrendik." Mürsel Sezen'in yeni yazısı...
Türkiye’ye gitmek, aramızda hep fısıltıyla konuşulan bir özlemdi. Sonra bir gün oradan teyzemler geldi ve biz gerçeği öğrendik.
Dünyaya geldim geleli hep konuşulan bir ülkeydi Türkiye...
Aile sohbetlerinde oradaki yaşam konuşulurdu, ne dediklerini şimdi pek hatırlamıyorum ama o günleri gözümün önüne getirdiğimde içlerindeki özlemi bugün bile hissedebiliyorum.
Anneannemin erkek kardeşi ve kız kardeşi birkaç yıl arayla gitmişlerdi Türkiye’ye... Biz de müracaat etmiştik. Bizim fotoğraflarımız yanmış ve bu arada göç anlaşması son bulmuş, sınırlar kapanmıştı. Sonra hep şu soru sorulur olmuştu ailemizde:
“Yine sınırlar açılacak mı, bir gün biz de vatanımıza gidebilecek miyiz?”
Yıl 1975 olmalı. Teyzem ve kızı bizi görmeye geldi. Bize oraya nasıl yerleştiklerini, neler yaptıklarını anlattılar. Bulgarlar Türklerin yiyecek doğru dürüst bir şeyi olmadığını söylüyordu ama Türkiye’de yiyecekle ilgili hiç sıkıntı çekilmiyordu, güzel bir ülkeyi ve teyzem şiddetle istiyordu bizim de oraya gitmemizi. Biz de istiyorduk.
Kısa bir ziyaret olmuştu bu. Buna rağmen ilk defa söylentilerle değil, ilk ağızdan bu ülke hakkında bir şeyler duymuştuk teyzemlerden.
Sonra yeninden göç anlaşması yapıldığını duyduk. Annem hemen işlemlere başladı. Bir akşam eve sırılsıklam geldi. Bütün gün yağmur yağmasına rağmen pasaport kuyruğundan çıkmamış yine de eli boş dönmüştü.
“Bulgarlar bize pasaport vermeyecek, Türkiye’ye gidemeyeceğiz” diye hüngür hüngür ağlıyordu. Sanırım annemi ilk kez ağlarken görüyordum. Hem de bu kadar umutsuz bir şekilde. Anneannemle dedem onu teselli ettiler.
Sonrasını hayal meyal hatırlıyorum. Dedem bahçemizde eşya taşıyabilmemiz için büyük sandıklar yapıyordu. Annem sürekli koşturuyordu. Evimiz satılmış, Türkiye’ye Bulgar parası götüremeyeceğimiz için bu para motosiklet ve brandaya dönüştürüldü.
Yıl 1978... Trene nereden ve ne zaman bindiğimizi hatırlamıyorum ama günlerce süren bir yolculuk yaptık.
Bir sabah annem kompartımanın kapısını açtı ve beni kucağına aldı. Koridora çıktık. Hayatıma hiç bu kadar coşkulu bir kalabalık görmemiştim. Hemen herkes sevinçten ağlıyor, birbirine sarılıyor, şapkalar havalarda uçuşuyordu. Annem de bana sarıldı ve uzun uzun öptü.
“Ne oluyor anne?” dedim.
“Dışarıya bak” dedi. Camdan baktım. Sadece orman görünüyordu.
“Burayı görüyor musun, vatanımıza geldik, burası Türkiye” dedi.
İşlemlerimiz yapılana kadar yaklaşık bir hafta Edirne’de bir misafirhanede kalmışız. Nedense bu kısmı da hiç hatırlamıyorum. (Altı yaşındaydım.)
İstanbul’da teyzemlerin evinde ulaştığımız anı ise çok net hatırlıyorum. Teyzemin kapısını çaldığımızda sabahın altısıydı, herkes uyanıktı ve yas vardı.
İstek yaparak Türkiye’ye gelmemizi sağlayan anneannemin erkek kardeşi, Türkiye’ye geldiğimizi duyunca heyecandan kalp krizi geçirmiş ve ölmüştü. Kamyondan eşyalar indirilir indirilmez annemler hiç uyumadan cenazeye gittiler.
Özlem sona erdi ama hiç unutulmadı. Annem yıllarca televizyon kapanırken ne zaman İstiklal Marşı çıksa ağladı.
Türkiye tarihi ile ilgili hiçbir şey bilmiyordu. Sol görüşlü olmasına rağmen vatana-millete sahip çıkıyorlar diye MHP’ye sempati duydu.
Yıllarca benim ilkokul Türkçe kitaplarımı alıp bir odaya kapandı ve ders çalıştı. Türk vatandaşı olmadığımız için rutin olarak karakola gidip gelirdik. Türk vatandaşlığına geçişimiz üç yıl sürdü. 1981’de Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşı olduk.
Bunları niye yazdım.
İçinde olunca belki bir vatanın değeri anlaşılamıyordur. Halbuki yıllarca yabancı topraklarda yaşayıp özlem duyunca insan vatanına farklı bir gözle bakıyor. Biz bu yüzden çok üzüldük.
Ne bu vatanın topraklarında bayrağımın yakıldığını görmek isterim, ne de sokaklarımda şöyle bir afiş; “Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım. Seni selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağım.”
Lütfen biraz sağduyu!
Mürsel Sezen
msezen@boyut.com.tr
DİĞER HABERLER
Annelerini Dinleyen Genç Kadınlar Riskten Kaçıp Nakite Sarılıyor Yatırım Yapmıyor
Genç girişimci kadınları riskten kaçmadan yatırım yapmaya davet etti...
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na Son 30 Gün
Dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatlar için geri sayım sürüyor.
“Gençlerin Sesi Aydilge Yeni Gençlik Dizisi Kiraz Mevsimi`nin Sesi Oldu!”
“Hüsnü Şenlendirici “Hüsn-Ü Hicaz””
“Murat Beşer ile “Yüz Yüze” Sohbetlerde Sevilen Oyuncu ve Müzisyen Bartu Küçükçağlayan’ı Ağırladı!”
“"Balina" İkinci Sezonuna Perde Açıyor!”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32