KÖŞE YAZILARI | ÇAĞATAY ÖZTÜRK

Sevilmeyi mi Sevmek, Yoksa Gerçekten mi Sevmek?

Bir an gelir ve acaba denesem mi? dersiniz. Ama sonra hayır dersiniz... (Çağatay Öztürk)
 
   
 
 
     

Kimi zaman kendinizle başbaşa kalmak istediğiniz, aşk ve sevgi gibi kavramları sadece kitaplarda, köşe yazılarında gördüğünüz bir dönemde, karşınıza biri çıkar... Sizi yolunuzdan döndürmek için söylemediği güzel söz kalmaz. Söylediği güzel sözlerle size kendinizi çok özel hissettirir. Önemli ve değerli hissettirir...

Bir an gelir ve acaba denesem mi? dersiniz. Ama sonra hayır dersiniz...

"Bu da diğerleri gibi olacak. Beni kıracak. Sonunda yine yalnız ve kimsesiz bırakıp benimle olan yolculuğu bir yerde sona erecek" dersiniz kendi kendinize...Ne var ki, kafanızı kemiren 'peki ya bu diğerleri gibi değilse ve ben haksızlık ediyorsam?' sorusunu sormadan edemezsiniz... Sonra denemeye karar verirsiniz. O da ne? Yalnızca denemekle kalmazsınız. Onu yaşamınızın ortasına oturtursunuz. Ona hiç kimseye güvenmediğiniz kadar güvenir, teslim olursunuz. Kalbinizi açmakla yetinmeyip, yüreğinizi teslim edersiniz. Bir gün o yüreğinizin onun tarafından kanatılacağı ihtimalini hiç düşünmeden...Yaşamınıza onu dahil etmek için, önünüze çıkan tüm imkansızlıkları yerle bir edip, kendinizi birçok zorluğa karşı siper edersiniz. Tüm engelleri ortadan kaldırmak için her türlü zorluğu yaşarsınız. Yaşarsınız da nafile!...

Bir anda herşey tersine döner. Onun size yaşattığı hayal kırıklıkları sonucu, karşınızdaki kişiye karşı davranışlarınız, sizi adeta 'kendi kendinizi' sevmekten vazgeçirir. Kendinizi sevmekten vazgeçtiğiniz bir noktaya geldiğinizi anladığınız an, bir başkasını sevmenin anlamını sorgulamaya başlarsınız. İşte o an, iki kişilik bir ilişkiyi tek başınıza yaşamaya başladığınız andır.

Anlamsız tartışmalar, bitmek tükenmek bilmeyen kırıcı sözler ve yalancı sevişmeler hem ruhunuza hem de bedeninize iyi gelmemeye başlar. Hatta sizi hasta eder. Tüm yaşadıklarınız, adeta bu ilişkiden gitme vaktinin geldiğini bildiren en yetkin habercisidir. Çünkü, sevdiğinizi sandığınız ya da sevgisini sorguladığınız kişiyle kısa süreli ayrılıklar sizi tekrar birbirinize yakınlaştırmak yerine, ayrılığın en yaman provaları olmaya başlamıştır. Yaşadıklarınızdaki en yıpratıcı kısım ise; size tüm ezberlerinizi bozduran ve sizi artık pes etme noktasına getiren, onun sessiz ve aldırmayan tavırlarıdır. Sizi dünyanın en özel ve değerli insanı hissettiren kişinin, artık sizi dünyanın en sıradan ve değersiz insanı hissettirmeye başladığı an, yüreğinizin kanamaya başladığı andır. Kanayan yüreğinizi pansuman etmek için anılardan başka dayanağınız kalmamıştır...

O kişi hayatınızda olduğu halde, yanınızda değildir. Henüz kısa bir süre önce onunla vakit geçirmek için fırsat kolladığınız kişi, artık aynı evin içinde farklı köşelere kaçarak kendinizi gizlediğiniz kişi olmuştur...Yaşamınızı, kalbinizi, herşeyinizi sınırsızca açıp paylaştığınız kişiye artık kendinizi aynı hızla kapamaya başlamışsınızdır...

Ruhen o ilişkiden çoktan gittiğiniz halde, yine o sizden sonra ne yapar? Yaşamda nasıl tutunur? diyerek onu düşünüp, gemiyi ilk terk eden siz olmazsınız. Ne var ki, gemi çoktan su almaya başlamıştır. Böylesine bir ruh hali içerisinde çırpınırken, ona git demeye diliniz varmaz. Gel diyen siz olmadığınız için, git diyen de siz olamazsınız. Ama bildiğiniz, dahası çok derinden hissettiğiniz birşey vardır ki, o da onun yakın bir zamanda gideceği gerçeğidir. Tıpkı diğerleri gibi. Sizinle yapamadıklarını yalnız başına ya da yeni biriyle yapacaktır. Bundan sonra artık siz onun hayatında, o da sizin hayatınız da olmayacaktır....Siz, gecenin karanlığında bunları düşünerek duygularınızı kelimelere aktardığınız dakikalarda, gün yeniden ağaracaktır. Tüm dünyayı aydınlatan güneş, sizin dünyanızı aydınlatmaya yetmeyecektir. Ancak, bir süreliğine....kendi kendinize "bu da geçecek" diyerek yine dönen dünyanın ritmine uyum sağlayacak ve yaşamınıza devam edeceksinizdir. Size kendinizi özel ve değerli hissettiren kişi olmadan. Size kendinizi özel ve değerli hissettiren kişi olmadığı için, artık yüreğinizi kanatan kişi de yoktur. Bir başınasınızdır. Yalnız başınıza. Olması gerektiği gibi...Tercih edilmiş yalnızlığınızla bir başınıza....

Bir kez daha yazdıklarımı okuduğunuz için gözlerinize sağlık. Hoşça kalın. Bu arada unutmayın her hoşça kal bir merhabadır aslında...

Sevgiler

Çağatay Öztürk

Psikoterapist
oztuc@aol.com


ÇAĞATAY ÖZTÜRK
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>