KÖŞE YAZILARI | CENK BABAEREN

Birbirimizi kırdık, çok mutluyuz…

"Geçen haftayı hiç yaşamamış olmayı dilerdim Ama yaşadım ve bitti. Uykusuz geceler, sıkıcı çalışma saatleri beni acayip bunaltmıştı. " Burak Laçin"in yeni yazısı...
 
   
 
 
     

Birbirimizi kırdık, çok mutluyuz…

Bugün Cumartesi . Yorucu ve stres dolu bir haftayı geride bıraktım. Geçen hafta yaşadıklarım hayatımın en zor günleriydi. Uykusuz geceler, sıkıcı çalışma saatleri beni acayip bunaltmıştı.

Geçen haftayı hiç yaşamamış olmayı dilerdim Ama yaşadım ve bitti. Sevgilimle hafta sonunu beraber geçireceğim… Çok mutluyum (dum)

Cuma akşamı beraber film izlemeye karar verdik. Film izlemek ikimiz için de acayip güzel bir şey. Gecenin geç saatlerine kadar beraber film izleyip çekirdek çıtlatmak… Ahhh ahh… Uzun zamandır beraber vakit geçirememiştik. Bizim için acayip hoş bir gece olacaktı.…

Neyse Cuma akşamı filmleri izleyip geç saatte uyuduk. Uzun zamandır bir filmde ağladım. Ağlamayı unutmuştum. Yanağımdan süzülen gözyaşlarımın tuzlu olduğunu ilk defa fark ettim.

Ve cumartesi günü eve temizlikçi abla geleceği için erken kalkmak zorunda kaldık. Bizim abla biz evde yokken çalışmayı tercih ediyor. Eee konsantrasyon meselesi.. Saygım sonsuz.

Cumartesi günü için planlarımız vardı. Saat 11.00 gibi evden çıkıp planlarımızı gerçekleştirmeye koyulacaktık. Tam evden çıkacakken eşim masanın üzerinde duran benim ve kendisine ait birkaç ıvır zıvırı kaldırmamı rica etti.

Allah sizi inandırsın hiç toplayacak psikolojide değilim. Bir an önce evden çıkmayı istiyordum. Temizlikçi abla ıvır zıvırı kaldırıp masayı temizleyip yerine koyar nasıl olsa diye düşündüm. Eşim kaldırmadığım için yüz astı. Haydaaaaa… Salak bir kaç kağıt paçavrası yüzünden başıma gelenlere bakın.

Hayatım boyunca hiç sevmediğim bir şey… Hatta nefret ediyorum… Yüz asmaktan….

Neyse evden çıktık ve ara ara da atışmaya devam ettik. İki üç kağıt parçasının yaptığına bakın.

Mahallemizde bulunan markete doğru yürümeye başladık. Ama asık yüzlerimiz de bizimle birlikte alışveriş yapmaya geliyordu.

Ben garip bir adamım hayatım boyunca mutlu olmak tek idolüm. Olumsuzluğu hissettiğim ve gördüğim anda farklı bir kişiliğe bürünüyorum. Ne bileyim belki de geçmişte yaşadığım kötü şeyler beni hep mutlu olmaya zorluyor. Hazmedemiyorum.

Sevgilime böyle yaptığı zamanlarda çekilmez bir kadın olduğunu söyledim. Gerçeğe gerçek ben böyle şeyleri sevmiyorum. Yeni yeni başladı bu yüz asma olayı… Allah sonumuzu hayır etsin.

Veeee esas ondan sonra olaylar başladı. Güya beraber Cağaloğluna gidip oradan da iki haftadır görmediğimiz ailemize gidecektik.

Bir anda kuaföre gitmeye karar verdi. Bende yoluma devam ettim. Cağaloğluna gitmem mutlak gerekliydi. Tam Taksim meydanına geldiğimde saçlarımı kırptırmaya karar verdim. İlk önce saçlarım sonra iş dedim kendi kendime.

Valla ne diyeyim saçlarım artık jöleyi bile kabul etmiyordu.

Saçlarım rahat bir nefes alınca doğruca Cağaloğlu yoluna koyuldum. İşlerimi hallettim. Eeeee oraya gitmişken biraz Polonya pazarı oradan da Eminönünü biraz gezeyim dedim. Zaten sevgilimle kavgalıyım ikimizde biraz yalnız kalsak hiç fena olmayacak. Kavgalıyken en güzel şey insanların kendi kendileriyle yalnız kalmasıdır bence…. Biraz kafalarımızı toplayıp, salakça şeylerden dolayı niye kavga ettiğimizi düşünmemizi sağlar bence…

Saat beş gibi Cihangir’deki evimize geldim. Elimdeki ağır yükleri eve bırakıp orucumu açmak için bir lokanta aramaya koyuldum. Evden çıktığımda sevgilime de telefon açıp nerede olduğunu sordum. Buralardaysa beraber yemek yeriz diye. Ama bir de ne duyayım Bakırköy’de kız arkadaşıyla buluşmuş…

Deliye döndüm. Tabi ki arkadaşlarıyla buluşup gezecek. En doğal hakkı. Evledik diye kölem olacak değil ya. Ama benimle birlikte olmaktansa kız arkadaşını tercih etmesi de beni acayip kızdırdı.. İsterdim ki bugünü ne olursa olsun benimle birlikte geçirsin. Zaten bütün hafta sadece akşamları birkaç saat birlikte olabiliyoruz. Bugün birbirimize vakit ayıralım istemiştim.

Kızdım telefonu kapatıp Beyoğlu’na kadar yürüdüm. İftar saatine birbuçuk saat vardı daha. Acayip acıkmıştım. Hayatımda ilk defa oruç tutan bir insan olarak zor birşey yapıyordum. Kendimi alıştırmaya çalışıyordum.

Neyse gazete bayisinden bir gazete alıp Beyoğlu’nun arka sokaklarının birinde bir taşın üzerine oturdum. Valla ne diyeyim lokantaya 5 adım falan vardı. Top atıldı mı hemem yemeğimi yiyecektim. Ne güzel.

Veee top sesi duyuldu ben yemeğimi yemeğe koyuldum. Yemeğim bitince lokantadan çıkıp eve doğru yürümeye başladım.

Ve eve geldim. Kapıyı çaldığımda sevgilim kapıyı açtı. Duymak istediğim iki kelime olmadan kapı açıldı. HOŞGELDİN…

Sadece iki küçük kelime…

Acayip moralim bozuldu. Bu akşam beraber seyrederiz düşüncesiyle “Fahrenheit 9/11” filmini almıştım Kendi kendime niye böyle bir şey yaptığımı sorgulayıp kendime kızdım.

Doğruca yatak odasına gidip yatmaya karar verdim. Uyumak belki kaçış ama şu an yapılması gereken en güzel şey diye düşündüm..

Eeee hep mutlu olacaz diye bir durum olmadığına göre bazen boktan sebeplerle de olsa kavga etmek gerekiyormuş…

Doğru dürüst kavga etmediğimiz için bu günü KARA LEKE olarak ilan ediyorum. Keşke hiç yaşamasaydık…Keşke Eminönü’nde deniz kenarında uçan martılara beraber simit atabilsekdik….

Neyse bugün yaşandı ve bitti… Umarım Pazar günü aynı olumsuzluk devam etmez….

Çünkü Onsuz bir günü bile boş geçirmek çok koydu bana…

Sevgilerimle,

Burak LAÇİN
buraklacin@cosmoturk.com


 


CENK BABAEREN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>