KÖŞE YAZILARI | CESUR DORUK

Edirne ve Eğri Minareli Camii

Sabah kahvaltımızı ettik ve çıktık yola. 12:00 civarı vardık şehre. (Cesur Doruk)
 
   
 
 
     

Bayramın ikinci günü bir Edirne turu yapalım dedik, günübirlik. Sabah kahvaltımızı ettik ve çıktık yola. 12:00 civarı vardık şehre. Benim dört ya da beşinci gidişim, hep iş gereği gitmiştim, hafta içi sakindi, bayramla mı ilgili bilemedim ama aşırı kalabalıktı bu sefer her yer.

Neyse, arabamızı park ettik. Saraçlar Caddesi, ben en son gittiğimde trafiğe açıktı, şimdi trafiğe kapanmış harika olmuş. Havuzlar, oturma alanları, çok keyifli. İlk iş Keçecizade’den badem ezmelerini almak oldu. Sonra bir iki yöresel şarap topladım. Geldik ciğer yemeye, Edirne’ye gelip ciğer yememek olmaz tabi. Pek eğlendi Naz orada, ciğer az yese de lokum ve helvaları ağız tadıyla yuttu

Bir sonraki durak Meriç Nehri kıyısı oldu, İki köprü geçip varıyorsunuz, harika bir yer, nehrin içinde yudumluyorsunuz çayınızı nerdeyse.

Son durak Selimiye Camii oldu. Mimar Sinan’ın seksen yaşında yaptığı ve “ Çıraklığımı İstanbul'daki Şehzade Camii'nde yaptım. Kalfalığımı da Süleymaniye Camii'nde tamamladım. Fakat bütün gücümü bu Sultan Selim Han camiinde sarf edip ustalığımı ayân ve beyân ettim.” dediği harika Osmanlı yapısı.

Evliya çelebi Seyahatname’sinde II.Selim’in rüyasında Peygamberi gördüğünü ve onun kendisinden Kıbrıs’ın fethi anısına bir cami yaptırmasını istediğini yazmış. Caminin kapısındaki kitabede 1568 yılında inşaatın başladığı yazmakta Kıbrıs’ın 1571’de fethedildiği bilindiğinden burada bir çelişki olduğu söyleniyor öğrendiğim kadarıyla.

Bir de hikâyeler var tabi; bazıları gerçek bazıları muamma, içerideki ters lale figürü, altında kayık gezdirilecek kadar su vs.. Var olduğuna inanılan en güzel hikaye minarelerden birisinin eğriliği. Hikâye şöyle, Cami inşaatı tamamlandığında tüm yardımcıları ve işçiler ile beraber Mimar Sinan avluda toplanıp yaptıkları şahesere bakarken bir ufak çocuk gelir ve “Şu minare eğri” der. Avluda gülüşmeler başlar, bazı kalfalar sinirlenir, çocuğa çıkışır Sinan susturur hepsini, “Hangisi eğri” diye sorar çocuğa. Çocuk gösterir eğri olan minareyi ve Sinan işçilerden birini, ucuna ağırlık bağlı uzun bir halatla minarenin son şerefesine yollar. Adam ağırlığı aşağı sallandırır ve ipin ucunu minareye bağlar, diğer işçileri ağırlıktan tutup var güçleri ile asılmaları için minarenin altına yollar. Sinan çocuğa “İşçiler ipe asılıp minareyi düzeltecekler, sen tam düz olunca söyle” der. İşçiler yaptıklarına bir anlam veremeden asılırlar asılırlar…Çocuk bir süre sonra “Tamam düz oldu” der ve oradan uzaklaşır. Kalfalar Sinan’a bunu neden yaptıklarını sorar. Mimar Sinan “Bir çocuğun gözünde dahi minarenin yamuk olmasını istemem, çocuk etrafta minare eğri diye dolaşır, kulaktan kulağa minarenin eğri olduğu yayılır gider” der. Ne çıkıyor buradan; korkacaksın bu çocuk kısmından, neyi ne zaman nerede söyleyecekleri belli mi olur

Naz da pek sevdi, kalabalık hoşuna gitti, caminin içinde renkli halıda gezdi, bol bol avizeyi inceledi.

Bu arada şu linkten cami ile ilgili her detaya ulaşabilirsiniz.

İstanbul’da yaşıyorsanız bir hafta sonu ayırın mutlaka, ciğer ve Selimiye Camii için bile gidilir sadece.

Bu kadar ciğer yazdıktan sonra bir ciğer tarifi verelim bebişlere. Edirne ciğeri malum kızartma, çok ince dilimleniyor, kızgın bol yağda çok az tutulup çıkarılıyor. Biz evde bebişe kızartma değil de daha az zararlı olması açısından haşlama yapıyoruz. Kuşbaşı doğranmış kuzu ciğerini kaynayan suya atıp 3-5 dakika haşlıyoruz. Küçük bebeğinize ezerek, dişleri kemirgen hale gelen miniğe de kuşbaşı olarak verebilirsiniz.


CESUR DORUK
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>