KÖŞE YAZILARI | NİHAN HATİPOĞLU

Kocaman Bir Adam Gidiyor Uzaklara …

Kocaman bi adam gidiyor uzaklara… (Nihan Hatipoğlu)
 
   
 
 
     

Kocaman bi adam gidiyor uzaklara… Öyle laf olsun diye değil gerçekten kocaman, yaptıkları yaşattıkları, bıraktıklarıyla… Gidişiyle bile büyük bir adam …

Yakışıklı, samimi, bilgili mütevazı kocaman bir adam gidiyor, kocaman yürekli karısının kollarının arasından sonsuzluğa…

Öyle gerçek, öyle amansız bir veda ki bu, izlemeye gönlüm dayanmıyor. Bir ömür birlikte geçmişken şimdi ne diye bu ayrılık, neden tüm vedalar zamansız, gidenler kalanların perişanlığından habersiz…

Şimdi dinlediğim şarkı ne yazık onların aşkının çok eski bir hikâyesi, sanki yıllar önce çizilmiş bu acımasız kaderin çizgisi.

Gel bana sarıl

Son İsteğim bu, al beni kollarına,

Karanlıklar girdi artık Dünyamıza,

Ölüm yanında, her nefes alışımda,

Sarıl bana...


Fotoğraflar geçiyor ardı ardına, bir tarih fotoğraflarla gerçeğe dönüşüyor. Tüm kareler bir bir izleyenleri içine çekiyor, ete kemiğe bürünüyor görünen dekorlar, konuşan insanlar, o herkesin kibar herkesin daha duyarlı olduğu zamanlar…

Beyoğlu Sokakları, Tepebaşı Tiyatrosu, Deneme Sahnesi, Nişantaşı, Teşvikiye… Kostümler, dekorlar, oyunlar, oyuncular… Bir amaç uğruna çabalayan sanata küstürülmüş sanatçılar hepsi aynı gidişe ağlıyorlar… Hani o fotoğrafta dikkat çekmeyen en arkada saklanmış genç var ya, şimdi koca bir oyuncu ve gözyaşlarını tutamayarak sahneye çıkıyor. Ağlamaktan konuşmaya mecali yok, anlatıyor bir bir tüm anılarını gözyaşlarıyla savaşarak.

Koca bir adam duruyor karşımızda, sessiz ve vakur… Başucunda ölümsüzlüğün mumu yanıyor.

Anlatacağı o kadar çok şey var ki susuyor, konuştuklarını dinlemeyen, dinlediklerini anlamayan genç yaşlı herkes şimdi onun yapmak istediklerini ayakta alkışlıyor…

Yol arkadaşları yorgun, yol arkadaşları üzgün ama her şeyi bir yana bırakıp O’nun son dileklerini bir dava gibi savunuyor…

Ve sen hayatımın ışığı, öğretmenlerin en kıymetlisi, anne, abla, arkadaş, sanatçı Ayla Algan…

Aşkın gücünü ve arkadaşlığın ölümsüzlüğünü ders olarak öğreten kadın, meşaleyi tam göğsünde tutarak nasıl da hepimize haykırıyorsun. Nasıl oluyor da böyle güçlü, böyle fedakâr bir sevgiyle sarıyorsun kalplerimizi. Kendine has ışığınla nasıl da aydınlatıyorsun yürüdüğün her adımda etrafını… Bu nasıl bir güçtür, nasıl bir bağdır ki hala o kocaman adamın öğrettiği dimdik duruşla seyircilerini selamlıyorsun…

Son defa anla,

Bu Âşk'ın hikâyesini baş ucunda,

İki genç nasıl kavuştuk bu Yuvada,

Beraberce göğüs gerdik bu Hayata, Âşk uğruna...


Yıllar su gibi akıp geçiyor, sen her şeye inat koşuyorsun yorulmaksızın öğreteceklerin hiç bitmiyor. Işığınla aydınlattığın her öğrenci sana her bakışında yeni bir şey öğreniyor… Birlikte çıktığınız yolun engellerli sonunda zor da olsa kaldırılıyor, emekleriniz neden sonra kıymetli oluyor…

Sanki gör bak, rüzgâr gibi geçti,

Bir fırtına yuvamızda esti,

Hayatımız gölgelendi,

Tüm hayallerimiz, birden sona erdi,

Ecel bizim aramızda girdi,

Âşk yolumuzda yıktı bizi...


Bir adam gidiyor diyorum ey ahali! Unutmayın söylediklerini, unutturmayın vasiyetini! Kocaman bir adam gidiyor bu karanlık dünyadan, yolumuza ışık tutan mirasını eşine emanet edip.

Bir aşk hikâyesi daha ne yazık ki bitiyor…

Hasta yatağında öğrencilerine; “gelin de şu tiyatro neymiş bir konuşalım” diyerek Beklan Hoca ölümsüzlüğe gidiyor…

Yolun ışık olsun kıymetli hocam.


http://fizy.com/#s/1agq01



Nino, Şişli


NİHAN HATİPOĞLU
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>