KÖŞE YAZILARI | NİHAN HATİPOĞLU

İyi Ki Vardın…

Bir gece var hatıramda, renkli ışıkların altında eğleniyorduk, birden gideceğini düşündüğüm için ağlamaya başladığım… (Nilhan Hatipoğlu)
 
   
 
 
     

Norah Jones Come Away With Me şarkısı eşliğinde okumanızı tavsiye ederim :)

http://www.youtube.com/watch?v=aBKcKQHZXks

İyi Ki Vardın…

Bir gece var hatıramda, renkli ışıkların altında eğleniyorduk, birden gideceğini düşündüğüm için ağlamaya başladığım… Bunu yapabildiğimi o gece öğrendim, ben ağladım, yağmur yağdı… Özlemeyi biliyordum seni yanındayken bile… Bunu, konuştuğum bulutlar da anladı ve bir Ağustos gecesi biz sırılsıklam olduk…

Gitmek istemediğin o aptal yolculuğun sevimsiz durağında beklerken… Yağmur yağacak bu zalim şehre gözlerimden, hemen dön diye!

Yüzün, saçların, gözlerin, ellerin sırılsıklam olacak aşktan sen bunları okurken...

Bu çok sevdiğim şarkının başında davulu okşayan fırça gibi bi sesle şarkı söyleyecek sana bu şehir, ışıkların altında yol boyunca akıp giden suların melodisiyle…

Belki yanında olacağım kim bilir? Gizlemeye çalıştığım hüzün, yumurta sepeti gibi elimden düşüp kırılacak ıslak sokaklarda… Belki de gittiğini görmek istemeyeceğim hiç gitmemişsin gibi hissedebilmek için… Otobüsün camındaki buğuyu zihnime kazımaktan korkuyor olacağım sen giderken…

Ama inan bana, yağmur yağacak üstüne yol boyu… Hani gidenlerin arkasından tüm iyi niyetlerle dökülen su misali… Gözyaşlarını gizlesin diye yüzüne akan damlalar, ben ağlayacağım bütün gece, herkes sırılsıklam olacak…

Yağmurlu bi gecede seyahat güzeldir… Cam kenarından bakarken uzayıp giden yola, zamanı ve zamansızlığı, yaptıklarını ve yapamadıklarını düşünmeyi kolaylaştırır yağmur. Takılır gidersin yere düşen damlacıkların seyrine…

Ya da hiçbir şey düşünmek istemiyorsan eğer, dalıp gitmek hayallere güzeldir yağmurlu bi gecede… Bir de doğru müzik varsa kulağında şimdiki gibi… Sadece bu yolculuğu keyifli hale getirmek için bile yaptığımı düşünebilirsin bunu ama durum bundan biraz ötede…

“Dönmek için gitmek mi gerekir” diyor en sevdiğimiz filmin eleştirmenleri biliyor musun? Bugün bunun ne demek olduğunu bir kez daha anladım, bunu düşündüğünde güleceksin bana ama bunca zamandır Penelope’yi bile kıskandım ;)

“Ötesinde acılarımın eşiğinin,
hatalarımın ve başarısızlıklarımın,
geçmişin acılarının
ve unutulan aşkların ardından

bir zamanlar sahip olduğum masumiyetten sonra
geçen yılların ironisin ardından
tüm arta kalan, devasa soğukluk
hayal kırıklıklarının derin üzüntüsü

ve sen hayatıma güneş gibi gel ki
aşkın narin berraklığı gibi olsun
sabah rüzgârının kokusu gibi
acılarımı sonsuza dek sil

yeniden sevmek
bir kez daha sende doğmak
senin bakışında
yalnızlığımın gölgelerini
senin ışığınla aydınlatarak

yeniden sevmek, hissetmek yeniden
benimle kalacağını
beni terk etmeyeceğini
ve bu yüzden
bana verdiğin güzel aşkı yaşayabilirim”
Volver’in şarkı sözleridir…

Evet, “dönmek için gitmek gerekir”. Belki her şeye değecek bir dönüşü tadabilmek bu bilmecede gizlidir…

Bakışlarımda bir kelime asılı kaldı görebiliyor musun?

Bi kahve daha yapıp durdurabilseydim keşke bu gidişi diyorum ya da erteleyebilseydim her zaman yaptığım gibi…

Git artık, dayanamıyorum bu veda sahnesine.Karanlık gece üzerime çökmek üzere, herkes, her şey karanlığa gömülüyor gibi hissediyorum…Yavaş yavaş eksiliyor hayatımdaki anlam. Büyük bi boşluk kaplıyor bu şehri…

Varlığının fiziksel ölçüsüyle bir olmayan bi eksiklik duyuluyor etrafımda kimsenin anlayamadığı, kelimelerin tam olarak anlatamadığı ama benim çok iyi bildiğim. Hani çok beğendiğin bi yemeğin tadını asla tam olarak anlatamazsın ya; damağındadır anlatmak istediğin tat… Duygusunu bilip, sözünü söyleyemediğin her durum gibi eksik kalıyor cümleler…

Kahvaltı masasındaki bir tabak, manzara karşısındaki bir kadeh eksikliği değil bu üstelik! Tam hayatının bestesini yapacakken bu güne kadar bildiğin tüm notaların parmaklarından silinmesi gibi… Anlatılması zor bi boşluk! Derdini anlatmak için bile önce o boşluğu doldurmak zorundasın, sabretmek zorundasın. Beklemek zorundasın, günler gecelerce çalışmak zorundasın tekrar hatırlamak için bildiğin her şeyi…

En sevdiğim oyun kelimelere anlam yüklemekken, gidişini anlatmaya çalıştığım bu oyunda bile yalnız kalıyorum!

Kale gibi sapasağlam duruyoruz karşılıklı, dokunsa birbirine dağılacak kumdan bedenlerimiz… Nasıl ifade edebilirim bunu bilmiyorum, belki de bu yüzden yıllardır dokunamıyoruz birbirimize…

İşte sırf bu yüzden yağmur yağdıracağım bu şehre sen giderken ve biliyorum sen de ağlayacaksın bunları okurken… Karışacak yağmur gözyaşlarına, kimse görmeyecek ağladığını sakın utanma...

Kaldı ki ağlamak güzeldir, uzun bir tatile çıkarken bile ağlayabilirsin arkasından el sallayan, ışıl ışıl samimi bir çift göze takılıp… Görmeye değer verdiğin bi şeyler varsa eğer, arkana bakmak her zaman burnunun direğini sızlatır…

Ağlamak için çakıl taşı gibi sebeplerim olacak ceplerimde üstelik seni uğurladıktan sonra yolumu bulabilmeyi kolaylaştırsınlar ve ertelediğim bunca şey için pişman olacağım…

İnsanların gözlerine bakarak konuşmanın gerçekliğini bu kadar iyi biliyorken sana bi türlü adam gibi bakamadım,

Olup-biten her şeyi seninle paylaşmanın, anlatmanın-dinlemenin zevkini seninle tatmışken, dinlediğimde seni aklıma getiren ve beklide dinlemeyi seninle öğrendiğim şarkılardan haberinin olmamasını saçmaydı,

Birine duyduğum nefreti bir çırpıda dile getirebiliyorken, bu kadar derinden hissettiğim sevgiyi söylemeye çalışmak niye bu kadar zordu anlayamadım,

Hayata karşı bu kadar güçlü durmaya çalışırken ve başarırken bunu, hislerimin karşısında bu kadar korkak ve cesaretsiz olmak neyin nesiydi?

İçimde sakladığım incelikler yüzünden incinmiş kız çocuğunu kırmaktan korktum ve aslında senin onu asla kırmayacağını adım gibi bilip yine de onu senden neden bunca zaman saklamaya çalıştığımı anlamlandıramadım,

Anlamlandırmaya çalıştığım bakışların vardı ve söylediklerin… Sabaha kadar uykusuz kalmaya değen sohbetlerimiz-oyunlarımız, içip içip sarhoş olamadığımız gecelerimiz…

Sabahlara karışan muhabbetlerimizin yaşlanana kadar sürmesini hayal ettiğim için mi hep bir kahve daha teklif ettim, kalacağını bildiğim için mi yoksa?

Belki de seni annenden sonra en çok ben özleyeceğim, senin de beni özleyeceğini biliyorum kurşun asker, bunu salak gibi birbirimize doğru düzgün gösteremediğimiz için ikimize de nasıl kızıyorum bi bilsen…Bu bekleyişin sonunda gerçekten sarılmak istediğim gibi sarılabilmeyi bile beceremeyebilirim.

Çok fazla sebep var ağlamak için bak gördün mü ? Geçirdiğimiz ve kaçırdığımız tüm güzel anlar için, çok ağlayacağım sen giderken… Yağmur yağacak bu şehre gözlerimden!

“Nihan bana bunu yazdığında hava 37 dereceymiş vay anasını diyeceksin : )”

Gittiğin gün; bu güne kadar yanında ne kadar mutlu olduğumu gösterebilmek için kahkahalarımla anlatmaya çalıştığım her şeyi gözyaşlarımla anlatmayı deneyeceğim, gürültülü olacak biraz, ıslak olacak, sırılsıklam…

Bu şarkıyı belki de beş saattir dinliyor olmaktan neden sıkılmadığımı anlayacaksın solo girdiğinde…Yağmurun sokaklarda tınlattığı sese ne kadar benzediğine dikkat ettiğinde sen de bu şarkıyla benim kurduğum bağı yakalayacaksın…

Tüm mevsimlerde başka bir tadı olacak, yaz yağmurunu izlerken bir sahil kenarında, soğuk bira içmenin tadı gibi ya da kışın ortasında iliklerine kadar ıslanmışken içini ısıtan ince belli bardakta sunulan çay gibi iyi gelecek sana bu şarkı…

Tanıyorum kendimi ve seni… Yavaş-yavaş, görüyorum benzerliklerimizi. Her geçen gün daha da alışmış uyanıyorum… Sıradan değil ama olağan geliyor tüm bunlar, olması gerektiği gibi ilerliyor tüm detaylar.

Çok geç oldu biliyorum bu itiraf için ama acelem yok, tüketmeyi değil paylaşmayı severim biliyorsun. İlk kez bu kadar cesurca paylaştığım için kendimden bile korkuyorum.

Sakın seni ürkütmesin bu mektup, uzun yazıları sevmediğini biliyorum… Üç yıla yayılmış bir duygunun kelimelerle buluşması biraz uzun oldu kusuruma bakma… Birlikte yaşadıklarımızdan aldım ilhamımı, seni sevgimle boğmaya da niyetli değilim ama bunu seninle paylaşmazsam ölebilirdim…

Bir söz var, aklımdan hiç çıkmayan ve çevremdeki sahte ilişkileri gördükçe paylaştığımız bu büyülü şey için defalarca tanrıya ve sana teşekkür ettiğim; “Sen şehvete aşk adını vermişsin, ikisinin arasında ne kadar uzun yol olduğunu bilsen” der Mevlana, şehvetle aşkı karıştıranlara…

Öğretilmeye çalışılan gerçeğin insanlık için ne kadar gerekli olduğunu bildiğim içindir belki de bu huzurlu suskunluğum…

Gidiyorsun… “Aynanın berraklığını yüzüne karşı söylersen, ayna hemen buğulanır, seni göstermez olurmuş”, sen benim aynamsın öyle olduğunu biliyorum.

Yolcular bir bir oturuyorlar yerlerine. Sen, son bir sigara daha içip binerim diyorsun her zamanki gibi vakur ve kendinden emin...

Koltuğunun başında iki melek var, saatin gelmesini bekleyen, seni onlara emanet ediyorum…

Gözden kayboluyor bindiğin otobüs, bakarken ardından çok ama çok ağlıyorum…Yaptığıma ben de inanmıyorum ama sana söylemiştim en başında değil mi? Yağmur yağıyor olacak gözlerimden İstanbul’un üstüne…

Ve sen bunu okuduğunda inanamayacaksın gözlerine, bunları yazdığım tarihe ve belki de hissettiklerime…

Son bir kez daha dinle bu şarkıyı lütfen sıkılmadıysan, yolun çok uzun, söyleyecek başka bir şeyim kalmadı!

Benimle uzaklara gel! Hoş gel, Safa gel…

Nino,
06.08.09 17:17-18:41
Şişli Ofis


NİHAN HATİPOĞLU
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>