KÖŞE YAZILARI | NİLHAN FİDAN

Hırvatistan Gezisi – Zagreb’den Split’e

Hırvatistan gezisinde ilk gün. Zagreb üzerinden gece yarısı vardığımız Split’te ilk saatler... (Nilhan Fidan)
 
   
 
 
     

Günlerden Cuma. Hırvatistan gezimizin ilk durağı Split, ama öncesinde Zagreb aktarmamız var. Sağanak yağmurlu serin bir İstanbul sabahından güneşli bir Zagreb öğleden sonrasına varıyoruz. Varıyoruz varmasına da Hırvat havayollarının grevde olduğunu ve akşamki uçağımızda iki saatlik bir erteleme olduğunu öğreniyoruz. Bu da demek oluyor ki gece yarısından önce odamıza yerleşmemiz ihtimal dışı, üstelik normal bir otel resepsiyonu olmadığı için gecenin bir yarısı shuttle'la havaalanından şehre varmamız, şehirde kalacağımız yeri bulmamız ve cep telefonuyla görevliye uğraşıp anahtarı ondan almamız gerek. Olsun, varsın, yaparız. Grev dolayısıyla kameralarıyla havaalanına gelen RTL televizyonundan muhabirlerin röportaj tekliflerini geri çevirerek biletleme ve check in arasında koşuşturup, bir şekilde bavullardan kurtulup Zagreb merkeze gidiyoruz.

Zagreb'de biraz yürüyüp dükkânlara bakıyor, beğendiğimiz binaların önünde resim çektiriyoruz. Ana meydanın ilerisinde korna çalarak geçen yeni evli bir çift ve arkalarından gelen arkadaşlarının camlardan çıkıp zafer nidaları atmalarına alkışlarımızla katılıyoruz. Barlar sokağı gibi bir cadde ve metrekareye düşen ayakkabı mağazasının fazlalığı dışında dikkatimizi çeken fazla bir şey yok. Birkaç kravat mağazasının önünde kravatın Hırvat kaynaklı bir kelime olduğundan bahsediyoruz. Ben de kim 500 milyar ister tarzı bir yarışmada öğrenmiştim bunu; ama Hırvatistan'da uğrayacağımız üç şehirde de hediyelik dükkânlarda bir kravat teması gördük mutlaka.

Zagreb'de son saatimizi döviz bürosu arayarak geçiriyoruz (zira otobüse binecek kadar "kuna" bile kalmadı) ki sonradan fark ettiğimize göre bu işlem döviz bürosundan ziyade bankalarda yapılıyor. Döviz bürosu gibi bir şey bulmak neredeyse imkânsız.

Zagreb'den son shuttle ile havaalanına dönüyoruz ama daha uçağın kalkmasına neredeyse beş saat var. Havaalanında yapacak tek şey bir koltuk kapıp oturmak, dakikaları saya saya uçağın kalkış zamanı geliyor ama bu sefer de uçağın içinde bekletiyorlar. Tam da grevin ortasına düşmüşüz. Sonuç olarak bizim şehir merkezine inmemiz gece biri buluyor, şanslıyız ki kalacağımız yer eski şehir (Old Town) içinde. Ev sahibemizle buluşma noktasını katedralin ışıklarını takip ederek neredeyse elimizle koymuş gibi buluyoruz.

Kapının önünde durup ev sahibemizi ararken nerden çıktığını bilmediğimiz bir genç konuşmaya başlıyor. Nerden geliyoruz, nereyi arıyoruz, yardımcı olabilir mi vs. Çok uzun boylu hatta epey de hoş olduğunu ve sürekli güldüğünü hatırlıyorum. Bir de elinde şıngır mıngır sesler çıkaran poşette bira şişeleri olduğunu tahmin ediyorum. Kendini tanıştırıyor, ismimi soruyor; yarın akşam ne yapacağımı merak ediyor. Arkadaşıma beni gösterip ne kadar tatlı değil mi diyor, cep telefonumu almaya çalışıyor, facebook’a eklemek istiyor, yarın akşam pizza yemeğe davet ediyor.

Türkiye’yi biliyorum, diyor, Beşiktaş diye ekliyor. Ben de Beşiktaş’lıyım dediğimde ise “bak bir ortak noktamız” diyerek gülmeye devam ediyor. Gece yarısı, hiç tanımadığım bir ülke, karanlıkta zar zor seçtiğim bir yabancı, yol yorgunluğu, muhtemelen epey içkili olduğunu düşünmeme yol açan şıngır mıngır şişeler vs derken tüm davetleri reddetmeyi ve sadece tanıştığımıza memnun oldum öpücüğü ile kurtulmayı başarıyorum.

Ev sahibemiz tam o sıralarda geliyor. Burada yeri olmadığını ve bizi sadece bu akşam için başka bir yerde ağırlayacağını söylüyor. O önde, biz arkada ilerliyoruz ve bir anda kendimizi barlar sokağında buluyoruz. Bardan taşıp merdivenlerde, açık havada oturan kalabalığın meraklı bakışları altında bavullarımızla geçip, ev sahibemizin izin isteyip birilerinin arkasında kalan demir kapıyı açmasıyla kalacağımız yerin tam anlamıyla bar üstü bir daire olduğunu anlıyoruz. Dairemizin içinde bangır bangır müzik var ama o kadar cici ki, mutfağından banyosuna her şeyiyle güzel, sabahtan beri yollarda olmanın yorgunluğunu bir anda unutuyorum. Arkadaşım hemen uyuyor, ama ben sabah 4e kadar cin gibi uyanığım. Ne zaman ki aşağıdaki kalabalık dağılıp şehir sessizleşiyor uykuya dalıyorum - ki fazla uzun sürmüyor; 07:30'da kalkıyorum. Split’te ilk sabahımızda önce yürüme mesafesindeki araba kiralama şirketini buluyor, arabamızı teslim aldıktan sonra da turist merkezinden edindiğimiz harita ve bilgilerle bugün ve yarının planını çıkarıyoruz.

Nilhan Fidan


NİLHAN FİDAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU

REKLAM
reklam@cosmoturk.com

İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com

TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32

-->
>