MUTSUZLUĞUN FOTOĞRAFI

Mutlulukta, mutsuzlukta bir fotoğraf gibi, yapışıp kalır yüzüne insanın, silmek isteseniz de silemezsiniz. Kimi zaman da, silmek için gayret etmek bile gelmez içinizden ….

Bayram tatili nedeniyle birkaç günlüğüne Varna’ya gittik bir grup. Yarı iş yarı tatildi amacım. Daha önce kara yoluyla Avrupa’ya giderken geçmiştim Bulgaristan’dan. Aklımda kalan tek şey, trafiğin ve trafik işaretlerinin olmadığı yerlerde, karşımıza çıkan iri kıyım polislerin, arabayı durdurup, ellerindeki copu bize doğru sallayarak, trafik ihlali yaptığımızı söylemesi ve itiraz etmemize fırsat vermeden, tehditkar bir tavırla, “komşu on leva” diyip, makbuz bile kesmeden bu paraları almalarıydı. Yol boyunca geçtiğimiz köyler ve kasabalar yokluğu ve sefaleti yansıtıyordu.

Aradan yıllar geçti ve Bulgaristan, biz türlü bahanelerle sıramızı beklerken, AB’ye girdi. Bu onların refah seviyesini biraz olsun yükseltmiş. Aldıkları yardımların büyük bölümünü tarıma ve turizme yatırmışlar….Varna Bulgaristan’nın beş büyük şehrinden birisi. 4-5 yıldızlı lüks oteller ve kumarhaneleriyle turisti çekmeyi başarıyor. Özellikle İsrail’i turistler kumarhaneleri dolduruyor ve avuç dolusu döviz bırakıyor. Bunu kuzeyliler, Japonlar ve Türkler takip ediyor. Sözün kısası turizm ve özellikle kumar turizmi Bulgaristan’nın gelir kaynaklarından önemli bir bölümünü oluşturuyor. Biz ise kumarhaneleri kapatarak Kıbrıs ve Bulgaristan’a “biz yiyemedik buyurun siz yiyin” demeye devam ediyoruz.

Asıl anlatmak istediğim bu değil. ’İş bilenin kılıç kuşananın,’ siz kafanızı çalıştırmazsanız, elbette bu boşluktan yararlanacak, sizden daha akıllı kişiler çıkacaktır. Size gelen turisti kendilerine çekmeyle kalmayıp, sizin vatandaşınızın da avuç dolusu dövizi vermek için, buralara koşmasının yollarını arayacaktır.

Varna’nın en büyük özelliği yemyeşil doğası. ( otoban geçirmek için ağaç kesmeleri gerekiyormuş, çevreciler bir protesto yürüyüşü yapmışlar ve bu durdurulmuş. Biz kendimizi paralasak da duyan yok!.. Ormanlarımız rant uğruna cayır cayır yanmıyor mu? )Kilometrelerce uzanan altın kumsallarını ve denilerini gözleri gibi koruyorlar. Sahilde bir kibrit çöpüne bile rastlamıyorsunuz.

Burada dikkatimi en çok çeken şey, tüm bu gelişmelere rağmen insanların yüzüne yapışıp kalan mutsuzluk…Halkın yüzde doksan dokuzunun evi var, okuma yazma oranı da yüzde doksan dokuz. Ama işsizlik oranı da giderek büyüyor. İş bulmak için gençler ve eşler başka ülkelere gitmek zorunda kalıyor, aileler bölünüyor, ‘gözden ırak olan, ’ bir süre sonra ‘gönülden de ırak’ oluyor ve boşanmalar artıyor. İçki tüketiminin en çok olduğu ülkelerden birisi de Bulgaristan.

Durum böyle olunca, mutsuzlukta yüzlerine bir fotoğraf gibi yapışıp kalıyor. Özellikle kadınların gözlerinden mutsuzluğu öyle açık seçik okuyorsunuz ki, sanki bir robot gibi hareket ediyorlar.Otelin resepsiyonunda, casinosunda, restoranında, cafesinde rastladığınız kadınların hiç birisinin yüzü gülmüyor ne “günaydın!” Diyen var. Ne de “merhaba!” İnsanı rahatsız edecek kadar nasırlaşmışlar. Size hizmet veriyorlar ama, belli ki akılları başka yerde. Çok çalışıyorlar, bunun karşılında ise çok az para alıyorlar. Bir emeklinin aylığının 80 leva olduğunu söylediler. En yüksek aylık alan 400 leva alıyormuş.

AB’ye girmek umutlarını biraz yeşertmiş olsa bile, mutluluklarını sağlayamamış…Belki gelecek nesil bu mutluluğu yakalar ama görülen o ki, uzun süre, özellikle kadınların yüzündeki bu mutsuzluk fotoğrafı silinmeyecek.
Kadınların bu ifadelerinden o kadar etkilendim ki, aşağıda okuyacağınız şiir dökülüverdi kalemimden…

Bilemedim
Yaşlı mıydı? Genç miydi?
Bilemedim!..
Güzel miydi? Çirkin miydi?
Çözemedim!…
‘Gözler için aynasıdır’
Derler…
Sırları silinmişti sanki,
Göremedim…
Hepinize mutluluk ve sağlık dolu günler dilerim. Görüşünceye kadar sevgiyle kalın.

Özcan Kandemir
o.kandemir@superonline.com
 

ÖZCAN KANDEMİR
YAZARA E-POSTA GÖNDER

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >