Zamansız stil anlayışı, güçlü duruşu, oyunculuğa ve modaya duyduğu tutkuyla yıllara yayılan kariyerini aynı zarafetle sürdüren Ahu Yağtu, hayatına yön veren kırılma anlarından annelik serüvenine, estetik algısından aşka bakışına kadar merak edilen pek çok konuyu tüm samimiyetiyle MAG Okurları için anlattı.

Sizi uzun yıllardır ekranlarda ve podyumda izliyoruz. Bugün geldiğiniz noktaya bakınca, bu yolculuğu nasıl tanımlarsınız?

Bu gerçekten uzun soluklu bir yolculuk oldu benim için. Şimdi de yolculuğuma, üzerine ekleye ekleye devam etmeye özen gösteriyorum. İnsan bir anda bir kimlik hâline gelmiyor. Büyüdüğünüz aile ve değer yargılarınız, ahlakınız, disiplininiz, feragat ettikleriniz veya özgür alanınız zaman içinde şekilleniyor. Her zaman basamakları tek tek, sindire sindire tırmanmayı tercih etmiş biri olarak deneyimleri tecrübeye dönüştürmek hem meşakkatli hem de heyecan verici bir gelişime yol açtı bende. Olduğum yerden, kimliklerimden, seçimlerimden, ailem ve dostlarımdan, ayrıca çalışma arkadaşlarımdan oldukça memnunum. Çok şükür.

Oyunculuk mu, yoksa modellik mi? Sizi en çok hangisi ifade ediyor? Ruhunuzu en çok hangisi besliyor?

Modelliği belli bir yere getirdikten sonra oyunculuğa geçiş yaptığım için şu an elbette oyunculuk beni çok daha fazla besliyor. Modelliğe de ara ara yer veriyorum hayatımda; tıpkı bu çekimde olduğu gibi ya da geçenlerde Hakan Yıldırım’ın defilesine çıkmam gibi. Yakın dönemde oyunculuk ağırlıklı işlerde yer alsam da, iki farklı sektör de beni ruhen besleyen kariyerlere dönüştü.



Moda ile ilişkiniz yıllar içinde nasıl evrildi? Şu anki tarzınızı nasıl betimliyorsunuz?

Çok uzun senelerdir modayla iç içe yaşıyorum, dolayısıyla yıllar içinde benimle birlikte moda anlayışım ve tarzım da evrildi. Vintage tutkumu çoğu insan biliyor artık, vazgeçemediğim bir yaşam tarzı oldu benim için. O ürünlerle basic parçaları karıştırmayı seviyorum. Trendleri takip eden ve uygulayan bir tip olmadım hiç. Genelde unique ve zamansız parçaları toplamaya çalışıyorum.

Minimalizm ve sessiz lüks gibi akımlar yükselişteyken, siz kişisel stilinizi bu yeni trendler doğrultusunda nasıl güncelliyorsunuz?

Sanırım bu trendin oluşumunda pandemi sürecinin katkısı büyük. Dediğim gibi trendleri takip ederim fakat birebir uygulamam ama yıllar içinde sadeleştiğimi ve klasiklere daha çok yöneldiğimi fark ediyorum. Çoğu moda ikonunun bizi etkilediği tarz da her zaman bu olmuştur: Sade ve kaliteli.

Türkiye’de moda sektörü sizce küresel trendlere ne kadar ayak uydurabiliyor? Yerel tasarımcıların en büyük avantajı ve dezavantajı nedir?

Nefis ayak uyduruyor. Yurt dışında ismini duyurmayı başarmış, kitlelere hitap eden pek çok tasarımcı ve markamız var artık. Bizim tarihî hazinemiz, dokularımız, sanat eserlerimiz, el işlerimiz yerel tasarımcılarımızın en güzel nimeti. Diğer taraftan ekonomik şartlar, piyasanın farklılaşması, arz ve talebin diğer yıllara göre fazlasıyla dengesizleşmesi maalesef bu sektöre köstek oluyor.

Seçtiğiniz projelerde en çok neye dikkat ediyorsunuz?

Bir oyun, dizi ya da film projesinden bahsediyorsak eğer, öncelikle hikâye ve karaktere bakıyorum. Beni heyecanlandıran, hızlı empati kurmamı sağlayan, içine bir şeyler ekleyebileceğim karakterleri seçmeye özen gösteriyorum.

Oyunculukta size gelen ama reddettiğiniz ve sonra pişman olduğunuz bir rol oldu mu?

Olmadı ama “iyi ki” dediğim oldu!

Son dönemde sizi etkileyen, ilham aldığınız bir yapım ya da rol oldu mu?

Şakir Paşa Ailesi’ni çok beğeniyorum. Hikâye, dönem, oyuncular, kostüm ve sanat yönetimi ile müthiş bir iş oldu.

Sizi hayatta en çok değiştiren kırılma anı neydi?

On dört yaşımda almış olduğum kararlar…

Hayranlarınız sizi hep zarif ve güçlü biri olarak tanıyor. Siz kendinizi nasıl tanımlarsınız?

Aynı şekilde tanımlarım, yakınlarım komik de olduğumu söyler!

Estetik ve günümüz güzellik algısıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

“Gerektiği kadar olmalı” algısındayım. Günümüz güzellik anlayışı sosyal medya güzellik anlayışıysa eğer, bana uyan bir algı değil, çünkü herkes aynı görünüyor. Özellik ve nitelik çok geri planda kalmış vaziyette maalesef.

Anne olmak mı, kadın olmak mı daha zorlayıcı bir yolculuk? Anne olmak sizi nasıl değiştirdi?

Kadın olmak da en az anne kimliği oluşturmak kadar zor ama bir o kadar da keyifli. Anne olmak beni daha şefkatli, empatik, planlı, programlı ve hızlı bir insana dönüştürdü.

“Ben anne olunca bunları yapmayacağım.” deyip de yaptığınız şeyler oluyor mu? Kemal ile nasıl bir iletişim kuruyorsunuz?

Olmadı hiç. Kemal’le aramızda güçlü bir bağ kurduk. Ben onu hep birey olarak yetiştirmeye çalışıyorum. Vicdanlı, kendine ve çevresine saygı duyan, duyarlı bir çocuk oldu çok şükür. Bir anne daha ne ister ki?

Zaman geriye aksa şu anki Ahu Yağtu, 20’li yaşlarındaki Ahu Yağtu’ya ne söylemek isterdi?

“Aferin kızım, böyle devam.”

En zor zamanlarınızda sizi ayakta tutan şey nedir? Neden güç alırsınız?

Anaerkil bir ailede büyüdüğüm için hep güçlü, dominant, kendi ayakları üzerinde sağlam duran kadınlar benim daimi rol modellerim oldu. Bu gerçekten bir kız çocuğu için çok büyük şans. Dolayısıyla ailemden, yani annemden, halamdan, babaannemden aldığım sevgi, ilgi, terbiye, ahlaki değerler beni her zaman besliyor ve hayata tutunmamı destekliyor. Onlara müteşekkirim.

Hayalini kurduğunuz ama henüz gerçekleştirmediğiniz bir proje var mı?

Var ama söylemem...

Aşk sizin için ayaklarınızı yerden kesecek kadar büyülü mü, yoksa daha gerçekçi misiniz?

Aşkı anlayış ve algılayış biçimi, sanırım, yaş aldıkça evriliyor. Gençken yaşananla şu zamanda yaşanan duygular çok farklı. Bu yaşlarda kendini tanıdıkça yine o güzel duyguları yaşayıp daha realist bir yerden değerlendiriyor insan.

Aşkı beklemek mi, onun için harekete geçmek mi? Siz hangisini seçtiniz?

İkisi de değil. O gelip seni buluyor!

Sevenleriniz ile paylaşacağınız yeni projeleriniz, sürprizleriniz var mı?

Şu an için hayata geçirmeye hazırlandığım, adım attığım bir proje yok. Hayal ettiklerimi gerçeğe dönüştüreceğim, biraz daha zamanı var…