Size gelirken arabada, direksiyon başında ‘Bugün neden konuşacağız?’ deyip duruyorum; ellerim titriyor düşünürken, sanki bir mülakata hazırlanıyorum; sanki bir iş başvurum var...
Ah doktor; yıllar önce, çalışmaktan başka bir seçenek olmadığına karar vermiştim; daha üniversite öğrencisiydim ve bütün iş ilanlarını takip ediyordum; deneyimsiz insanlar için seçenekler fazla değildi; ben anketörlük yapamazdım doktor; yolda kimseyi durdurup sorular soramam ben; ‘saatiniz kaç?’ bile diyemem. Anketörlük dışında da üniversite öğrencilerinin günde birkaç saat kazanarak yapacağı hiçbir iş yoktu o dönemde... Sonraları mesleğimle ilgili bir iş bulunca pek sevinmiştim; sanırım üniversitenin son yılıydı. Filmlerde gördüğüm gibi; işten çıkıp bir yerde iki tek atabilmeyi istiyordum; amaç çalışmak değil, çalışmanın doyumuna ulaşmak ve yorgunluk atabilmek için bir bahane bulmaktı...
İş yerinin karşısında tesadüf bu ya bir bar vardı. Cheers gibi bir bar değildi; her gün iş sonrası gelen müdavimleri var gibi görünmüyordu ama bir bardı işte... İlk o zaman bar taburelerine oturmaya başladım; asla ve asla masalara tüneyen biri olmadım yani. Bar taburesinde oturup ‘off, çok yoruldum bugün’ derdim içimden, barmenden bir bira isterdim. Başlarda bir iki bira, sonra kalkıp eve gidiyordum; arkadaşlarım yalnız başıma barda ne işim olduğunu soruyordu; ben de kendime bu soruyu defalarca sordum... Sanırım nefes alıyordum, sanırım var olduğumu, yaşadığımı, kendime ait bir hayat odacığım bulunduğunu kendime kanıtlamaya çalışıyordum.
Yalnızlık; her ne kadar tercih etmiyorum gibi görünse de benim hayat biçimim oldu doktor; ne yaptıysam yalnız yaptım ama her defasında kendimi sorguladım. Mesele doktor, benim kendime en sık sorduğum soruların başında ‘Burada ne işim var?’ sorusu gelir.
Tatile çıkmışımdır, deniz usulca hareket eder, bir şemsiyenin altında kitap okumaktayımdır; hiçbir yere yetişmem gerekmez, öğle sonrası da olmuşsa birkaç bira içerim, arada bir denize girer çıkarım, mutlu olduğumu düşünürüm, hatta yanımdaki not defterine büyük harflerle yazarım; ‘Tarih şu, deniz nefis, hayat güzel, telaşsız. MUTLUYUM’. Sonra biralar yedi-sekizi bulduysa içimi bir sıkıntı kaplar; gider denize uzanırım; başım hafif dönmektedir, denizin içinden gökyüzüne kıpırdamadan bakarım. Dünyanın içinde, o denizin içinde, gökyüzünün altında ne küçük bir yer kapladığımı düşünürüm; sonra kendime yalnız başıma orada ne yaptığımı sorarım...
Doktor; sahi, ben yalnız başıma ne yapıyorum, bana söyler misiniz?
elamermerci@doctor.com
DİĞER HABERLER
Annelerini Dinleyen Genç Kadınlar Riskten Kaçıp Nakite Sarılıyor Yatırım Yapmıyor
Genç girişimci kadınları riskten kaçmadan yatırım yapmaya davet etti...
Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na Son 30 Gün
Dünyanın en büyük spor organizasyonu olan olimpiyatlar için geri sayım sürüyor.
“İlk 12 Ay İçin Oyuncak Önerileri”
“Tatlı Krizlerine Son Vermenin 8 Etkili Yolu!”
“Teoman Hayranlarıyla Buluşuyor!”
“Alışkın Olduğunuz Mesafeyi Artık Yürüyemiyorsanız… ”
REKLAM
reklam@cosmoturk.com
İLETİŞİM
cosmoeditor@cosmoturk.com
TEL: (0212) 280 07 00
FAX: (0212) 244 13 32