Bizim meslekte her tür insanla karşılaşma olasılığınız mümkündür. Bu kimi zaman bir hemşire, kimi zaman bir tiyatro ya da dizi oyuncusu, kimi zaman bir öğrenci, kimi zaman bir öğretmen, kimi zaman ise bir telekız..Kısacası her türden insan.
Dış görüntüsüne bakıldığında, sade makyajı ve pastel renklerden oluşan kıyafet seçimiyle kendine özgü bir tarzı olduğu her halinden belli olan danışanımın ne iş yaptığını duyduğumda şaşırmadım dersem yalan olur. Çünkü karşımdaki bir meslektaşımdı. Bana ‘Çağatay Bey, beni ancak siz anlayabilirsiniz, diye düşünüyorum’ derken sesi titriyordu. ‘Neden ben ?’ sorusuna verdiği yanıt ise ‘Siz de benim gibi bir psikoterapistsiniz, buraya gelmeden önce çok uzunca bir süre kime gitsem diye çok düşündüm. Web sitenize baktığımda ve incelediğimde kitaplarınızdan haberdar oldum. Daha sonra kitaplarınızı aldım. Okudum. Sonrasında da işte buradayım’ derken, adeta ‘kitaplarınızdan edindiğim izlenim psikoterapist olmanızın ötesinde beni insan olarak ta en iyi siz anlayabilirsiniz’ der gibiydi.
Danışanıma ‘Peki sizi bir psikoterapist arayışına ne soktu?’ diye sorduğumda; ‘Aslında yeni tanıştığım biriyle olan ilişkim konusundaki kararsızlık ve aynı zamanda da ne yapacağını bilememek duygusu. Siz de bilirsiniz, biz psikoterapistler başkalarının anlattıkları karşısında son derece analitik ve güzel yorumlar yaparak, onlar için en doğru olanı bulma konusunda yardımcı olabiliriz. Ama iş kendi özel yaşamımıza gelince, çok zorlanırız. Bir şeyleri bilerek yaşamak, çoğu zaman bilmeden yaşamaktan daha zor. Yeni biriyle tanıştım. Ama sanal ortamda. Yani internetteki bir sohbet sitesinde. Yaşı benden küçük. Ayrıca sosyo, ekonomik olarakpek birbirimize uyumlu değiliz. O ilk okul mezunu. Şu anda bir işi de yok. Birkaç kez görüştük. Bana aşık olduğunu söylüyor. Benimle görüşmeyi sürdürmek istediğini hatta günün birinde benimle evlenmeyi bile düşündüğünü söylüyor’. Danışanım tüm bu anlattıklarını benim tarafından yargılanmayacağı konusundaki eminlik çerçevesinde son derece rahat bir üslupta anlatıyordu. Dikkatle anlattıklarını dinledikten sonra, ‘Peki ya siz ona karşı ne hissediyorsunuz? Siz onun hissettiği kadar yoğun duygular içinde misiniz?’ diye sordum. Danışanım ise ‘Bende ona karşı boş değilim. Ama onun kadar yoğun duygular içerisinde olduğumu sanmıyorum. Uzun süredir ilk kez birine karşı bende boş değilim’ dedi.
Aynı zamanda meslektaşım olan danışanım ile seanslarımıza devam ederken, kimi zaman yeni tanıştığı kişiyle ilgili kimi zaman ise geçmişteki ilişkilerinden bahsediyordu. O gün geldiği seansta danışanıma ‘Sizce yeni tanıştığınız bu kişiye karşı rahat davranmanızı engelleyen nedir?’ diye sorduğumda, danışanım başından geçen birkaç olayı anlatarak aslında, geçmişte yaşadığı olumsuz deneyimlerin onun yeni tanıştığı kişiyle arasındaki en kalın duvar olduğunu da vurgular gibiydi..’Annem ve babamı yaşım henüz çok küçük yaşlardayken bir trafik kazasında yitirdim. Oldukça varlıklı oldukları için onların ölümlerinin ardından aynı zamanda da aile şirketimizin ortağı olan halam beni ve kardeşimi büyüttü. Bize kalan miras konusunda oldukça karmaşık işlerle uğraşmak zorunda kaldım. Halam kalan miras ile ilgili bir takım zorluklar çıkardı. O sıralarda yurt dışında yaşayan babamın kuzeni bana ve kardeşime yardım ederek, hukuki mücadelede yanımızda oldu. Sonunda davayı biz kazandık. Ama paranın soğuk yüzü ve insanın duygularının önüne geçebilecek olan sahte yönüyle çok erken yaşlarda tanıştım. Ardından yaşım ilerledi ve ben başıma gelen birçok travmatik olayı irdelemek aynı zamanda da duygusal karmaşalar içerisindeki insanlara yardımcı olmak amacıyla bu mesleği seçtim. Bir gün bizimle aynı meslektaş sayılan bir psikiyatrist doktor ile tanıştım. Her şey son derece özel ve güzeldi. Adeta rüya gibiydi. İnanılmaz derecede büyüleyici ve göz kamaştırıcı bir düğün ile evlendik. Hayallerimdeki gibi bir balayı tatili yaptık. Aradan altı ay geçti.
Aldatıldığımı öğrendim. Bir şans daha verdim. Ama bir buçuk yıl sonra yeniden aldatınca, boşanmaya karar verdim. Bunu onunla paylaştığımda, beni şaşırtan bir tavırla, senden tek bir şartla boşanırım; bana tazminat ödersen dedi. Kafamdan kaynar sular boşalmış gibiydi. İstediği tazminat hiçte azımsanacak boyutta bir rakam değildi. Ona tazminat vermeyi kabul ettim ve boşandım. Yaşamım çok yorucu değil mi?’ dedi danışanım. Ben ise ‘Hayır, dikkatle sizi dinliyorum. Sizin için bu yaşadıklarınızı atlatmak kolay olmasa gerek’ demekle yetinebildim…
Danışanım her seansta erkeklerin kendisini ve parasını sömürmesiyle ilgili yeni bir hikaye anlatıyordu. Bu nedenle sanal ortamda yeni tanıştığı erkek arkadaşına karşı güven sorunu yaşaması ‘Acaba benimle param için mi beraber olmak istiyor?, Benimle kariyerim için mi beraber olmak istiyor?, Benimle ne için beraber olmak istiyor?’ gibi soruları sorması son derece doğaldı. Belki de yeni tanıştığı erkek arkadaşı son derece samimiydi ve gerçekten onun tüm yaralarını sarabilecek güçte onda mevcuttu. Ne var ki yaşadığı olumsuz deneyimler meslektaşım olan danışanıma yeni tanıştığı erkek arkadaşıyla bir adım daha ileri gitmek şansını vermiyordu.
Geldiği seansta ‘Sizce ne yapmalıyım?’ diye sordu. Ben ise ‘Ne yapmak istiyorsunuz? İçinizden ne geliyor?’ diye sordum. ‘Uzaklara gitmek çok uzaklara, ya da erkek arkadaşımı bir daha görmemek. Bana işkence gibi geliyor. Garip bir paranoya içerisindeyim. Kafamı kemiren sorular beni çok üzüyor’ dedi. Bu gibi durumlarda genelde karşımızdaki kişiye ‘sünger metodu’ dediğimiz metodu öneririz. Danışanıma ‘İsterseniz, bu süngeri yani içinde bulunduğunuz durumu daha fazla şekillendirmeye çalışmayın. Tıpkı bir sünger gibi kendi haline bırakın. Bakalım ne olacak?’ diyerek ilişkisiyle ilgili nefes alamamak durumundan bir an uzaklaşıp sakin bir ruh haline geçsin diye böyle bir öneride bulundum. Danışanım, ‘Galiba haklısınız’ dedi ve ekledi ‘Bugün ona bir mesaj yollayarak, bir süre ara verelim diyeceğim’ diyerek kararlı bir ifadeyle seans odasından ayrıldı.
Danışanım erkek arkadaşından gelen tüm mesajları benimle cep telefonuma yolladığı mesajlarla paylaşıyordu. Ardından ise parantez içinde, ‘hiçbirine yanıt vermiyorum’ diye ekliyordu. Seanslarımız devam etti. Danışanım erkek arkadaşıyla ilgili özlemini ve içinde bulunduğu boşluğu bana uzun uzun anlatıyordu. Aradan üç hafta gibi bir süre geçmesine rağmen erkek arkadaşı danışanımı aramaktan vazgeçmemişti. Daha sonra beş hafta ve tam iki buçuk ay sürdü bu kovalamaca. En sonunda danışanım, hem erkek arkadaşına haksızlık ettiğini düşündüğü için hem de gerçekten onunla bu riski alma konusunda terapi seansları esnasında yeterince beyin fırtınası yaptığı için, onunla beraber olmayı kabul etti. Şu anda yaklaşık 1,5 yıldır devam eden birlikteliklerinde danışanım hiç mutlu olmadığı kadar mutlu olduğunu ve ömrünün sonuna kadar erkek arkadaşıyla birlikteliğinin sürmesi için elinden gelen her şeyi yapabileceğini seanslarda oldukça sık vurguluyor.
Geçmişte yaşadığınız maddi kayıplar yeni biriyle tanıştığınızda sizi başta o kişiye ve ilişkiye karşı son derece şüpheci bir ruh haline sokabilir. Ancak bu sayede temkinli olmayıda öğrenirsiniz. Önemli olan yaşadıklarımızdan ders almayı bilmek. Ama geçmişte yaşadıklarımızın bugünümüzü gölgelemesine izin vermeden. Unutmayalım geçmişte yaşadığımız karanlık günler bugünümüzü aydınlatabilir…
Çağatay C. Öztürk
Psikoterapist
ÇAĞATAY ÖZTÜRK
YAZARA E-POSTA GÖNDER